PazarMüslüman bir ülkede din suçu, inanç suçu olması çok ayıp, çok gayr-i tabiî bir şeydir. Bu memlekette İslâm’ın dışında da dinler, inançlar var. Musevilik, Hıristiyanlık… Bir de Masonluk var. Masonluk bir nevi din değil midir? Dinler üstü bir din. Bir Mason, Müslüman, Musevî, Hıristiyan, Bahaî olabilir ama bunların üzerinde Masonluğu vardır. Locada Mason kardeşliği hüküm fermadır. İslâm Hıristiyanlık, Musevilik alt-dindir; Masonluk ise üst din. Türkiye’de hiçbir Mason inançları yüzünden suçlanmaz, baskıya mâruz kalmaz, sıkıntı çekmez. En fazla on bin kişilik bir cemaattirler ama, terazinin bir kefesine onları, öbür kefesine on milyon Müslümanı koysanız, Masonlar ağır basar. (Şu husus da unutulmamalıdır ki, Masonlar tek bir teşkilat değil, dört ayrı locadır. Bunların arasında uyumsuzluk ve çekişmeler de olabilmektedir.)

Sabataycılık da bir din değil midir? Hangi Sabataycı, inançlarından ve dinî düşüncelerinden dolayı mahkemeye verilmiş, hapse atılmış, ceza yemiştir?

Çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar sanki sömürge yerlisidir, ikinci sınıf vatandaştır, zencidir, paryadır. Mason, Sabatist, ateist medyacılar geçenlerde Diyanet İşleri Başkanı’na verip veriştirdiler. Kur’ân, Sünnet ve Şeriat hükümleri ihtiva eden bir kitap çıkarttırmış, ondaki bazı yerleri beğenmemişler!

Bir Müslüman resmî ideolojiyi ağır bir şekilde tenkit etse hapı yutar. Ne gericiliği kalır, ne yobazlığı. İcabında tutuklanır. Bizde tutukluluk, bir nevi yargısız infazdır. Beş altı ay yattıktan sonra, delil yetersizliğinden serbest bırakılır ama bu esnada haketmediği bir hapis cezasını zaten çekmiş bulunmaktadır.

Bizdeki resmî ideoloji de bir din, bir anti-din halini almamış mıdır? Atatürkçülük diyerek, Atatürk’ü kullanıyorlar. Mezarından kalksa Mustafa Kemal, sisteminin ne hale geldiğine şaşardı.

Şimdi bütün masonlar koyu Atatürkçü. Peki Atatürk mason localarını kapattırmamış mıydı?

Marksistler de Atatürkçü. Yüreklerindeki Nâzım sevgisi ile Atatürk’e bağlılık nasıl bağdaşıyor? Atatürk Nâzım’ı muhakeme ettirip zindana koymamış mıydı?

Velhasıl bir dolaptır dönüyor.

Din, inanç, vicdan hürriyeti insanların, milletlerin en temel hakkıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bir Müslümana inanç, görüş ve dinî uygulamasından dolayı zulm ediliyor mu? Kanada’da, İngiltere’de Müslümanlar inançlarından dolayı rahatsız ediliyor mu?

Bizde bir takım Don Kişot’lar İslâm’a ve Müslümanlara savaş açmışlardır. Peşinen kaybedilmiş bir savaştır bu. Bir sürü zulüm olacak, ülke geri kalacak, devlet sarsılacak ama dinsizler asla başarılı olamayacaklardır. Bunu anlamak için tarihe bakmak yeter.

İslâm ve Müslüman düşmanlarının bir kısmının hüviyet kartlarındaki “Dini İslâm” ibaresi doğru değildir. Onların başka dinleri vardır. Meselâ bir kısmı Sabataycı Yahudidir. Bir kısmı ise başka dinlere mensup ajan ve casuslardır. Her hâl ü kârda mertçe hareket etmiyorlar. “İsim belirt” diyecekler çıkabilir. Veremem. Verdiğim taktirde beni yaşatmazlar.

Millet millet olsun ve içimizdeki düşmanları araştırıp bulsun.

İslâm ve Müslüman düşmanları, İslâmî kesimdeki bazı anlı şanlı, kocaman, kodaman kişilerle gizli anlaşmalar yapmışlardır. Öyle Müslüman kişiler var ki, zındıklarla, papalıkla, Sabataycılarla, Amerika’daki Hıristiyan güçlerle, resmî ideoloji temsilcileri ile anlaşmış bulunuyor. Hangi konularda anlaştılar? İslâm dininin bazı temel inanç ve hükümlerinden ödün verdiler mi? Para yardımı görüyorlar mı? Bu konularda şüpheler var ama elde sağlam bilgi ve belge yok.

Ülkemizdeki iktisadî kriz bazı din baronlarını hayli üzmüşe benziyor. Eskisi kadar fazla para toplayamıyorlar. Bereket versin ki, Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde kriz yok ve oradaki taraftarların kaz gibi yolunması, inek gibi sağılması işi devam ediyor.

Dış ülkelerden birinde para toplayan birine, bir Müslüman “Bu paralar ne oluyor? Bilgi istiyorum!” demeye kalmış ve ağzının payını almış. “Senin vazifen para vermektir. Sen kim oluyorsun da bizden hesap soruyorsun, yıkıl git!” mealinde şiddetli bir zılgıt yemiş.

İslâm dinine, Ümmet-i Muhammed’e muhlisen lillah ve istikamet dairesinde hizmet eden kişilerin ellerini ve eteklerini öperim. Onlara bir şey dediğim yok. Ancak din sömürücülerine, mukaddesat bezirganlarına her gün lânet okuyorum.

Müslümanlarda birazcık firaset, hikmet ve basiret olsa bu din sömürüsü furyası sona erer. İstismarcı adamlara ve teşkilatlara para vermezler, mesele kökünden halledilir.

Şu anda bilen nice kimse konuşmaktan korkuyor, çekiniyor. Lakin ileride bu konuda öyle ifşaat yapılacak, öyle beyanlarda bulunulacak, öyle kitap ve risaleler yazılacaktır ki, her biri atom bombası gibi patlayacaktır.

Birtakım adamlar efsanevî servetlere sahip olmuşlardır. Bunlar kara para servetleridir. İster dedikodu diyelim, isterse rivayet, öyle rakamlar telaffuz ediliyor ki, duyunca insanın aklı başından gidiyor. Geçen gece öyle bir konuşma oldu: “Filanca seksen trilyon götürmüş… (Öbürü:) Seksen trilyon olur mu, benim duyduğuma göre 250 trilyon vurmuş…”

Kara paralar artık Türk Lirası ile hesaplanmıyor, Amerikan Doları ile ifade ediliyor. Milyonlarca dolardan bahsediliyor.

Karşı cephe bu kara paraları bilmiyor mu? Sanıyorum istihbaratçılar biliyor, lakin bilgilerini vakt-i merhumu gelince kullanmak üzere buzdolabına koyuyor. Peki büyük medya?.. Onların haberi yok mu? Bazı kişilerin vardır elbette, fakat elinde sağlam bilgiler, belgeler, deliller, isbat edecek malzeme yoksa kara paracı herif mahkemeye müracaat eder, “Bana hakaret ve iftira etti” diye dava açar ve tazminat alır. 25 Eylül 2000