Dinsiz Paranoyaklar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 04 Şubat 2019
Cuma
Radikal’de Nuray Mert nefis yazılar kaleme almaya devam ediyor, tebrik ve teşekkürler…
Bu gidişatla Türkiye’nin gerçekten laik olması mümkün ve muhtemel görünmüyor. Haydi dindarların, inananların daima dinden bahsetmelerini anladık, peki dindar olmayanlar, dinsiz olanlar, dinden kopmuş olanlar niçin hep dinden bahsediyorlar? Şu pek çağdaş, pek laik, pek ilerici gazetelerimize bakınız, manşetleri, sürmanşetleri hep din üzerine. Binlerce köşe yazarı sık sık dinî konularda yazıyorlar. Müsbet şekilde mi?.. Tam tersine…
Nuray Mert medenî, şehir kültürüne sahip, geniş düşünceli, hoşgörülü bir Türkiyeli olarak ülkemizdeki küçük fakat güçlü bir azınlığın din konusundaki komplekslerini, paranoyalarını tenkid ve teşhir ediyor. 11 Aralık 2003 tarihli “Kur’ân Kursları Paniği” başlıklı yazısı, gerçekten gazeteciliğin fıkra dalında bir şaheserdir.
Ülkemizdeki din konusundaki olumsuzluklara, fobi ve paranoyalara karşı İslâmcı kesim, siyasal İslâm, dindarlar gereği gibi tenkid yapamazlar. Çünkü onlar peşinen gerici, yobaz, çağdışı gibi aşağılayıcı sıfatlarla damgalanmışlardır.
Bu konuda hizmet, dindar olmayan lakin medenî olan, temel insan haklarını kabul eden, demokrat zihniyetli, çağdaş yazarlara, fikir sahiplerine, gazetecilere, akademisyenlere düşmektedir.
Nazlı Ilıcak ve Gülay Göktürk Hanımlar din hürriyeti, din eğitimi, türban konusunda olumlu, güçlü yazılar kaleme almaya devam ediyor. Son yıllarda bilhassa son aylarda basınımızda bu gibi yazılar çoğaldı ve yeni bir çığır açıldı. Sevindirici bir gelişme karşısındayız.
Türkiye’nin belini büken, buhranlar içinde bocalamasına sebebiyet veren, enerjisini israf eden, demokratik ve adil bir rejime kavuşmasını engelleyen en büyük felaket, müzmin bir şekilde, uzun bir müddetten beri kasıtlı olarak sürdürülen din-devlet çatışmasıdır. Aslında bu bir din-devlet çatışması değil; din-rejim-sistem-ideoloji çatışmasıdır.
İsrail bir Yahudi devletidir. Orada devletin Yahudiliğe zıt gitmesi, ters düşmesi, dindar Yahudilerle mücadele etmesi olacak iş midir? İsrail’de din ve devlet barışıktır, hafta tatili Yahudilerin kutsal günü olan Cumartesidir; orada devlet Yahudi şeriatının hükümlerinin tatbikine destek verir. Sofu Musevilerin yaşadıkları mahallelerdeki otobüslerde kadınlarla erkeklerin yerleri ayrıdır.
Almanya’nın hakim dini Hıristiyanlıktır; oradaki Hıristiyanların bir kısmı katolik, bir kısmı protestandır. Orada da devlet din ile, kiliseler ile barışıktır. Çeşitli sosyal, kültürel ve insanî konularda işbirliği yapmaktadır. Almanya’nın menfaatleri için en uygun şekil de bu değil midir?
Hindistan’da çoğunluğu Mecusîler teşkil eder. Orada da devlet, Hinduizm ile barışıktır, iç içedir.
Dünyada din ile savaşan, çatışan, dine ve dindarlara baskı yapan hiçbir demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, medenî, ileri, dengeli devlet ve ülke gösteremezsiniz. Bu saçmalığı, bu olumsuzluğu Marksist, materyalist, ideolojik sistemler yapar.
İnsan haklarıyla ilgili bütün evrensel metinlerde anne ve babaların reşid olmayan çocuklarına din eğitimi verdirebileceği hakkı açıkça yer almaktadır. Türkiye’de yaşayan dindar Müslüman anne babaların, küçük çocuklarına Kur’ân okumayı ve temel din bilgilerini öğretmek hususunda hakları vardır. 28 Şubat’tan sonra, postmodern bir darbenin tesiriyle bu haklar kısıtlanmıştı. Diyanet bu konuda insan haklarına, demokrasiye uygun olarak bir çalışma yaptı ve bizim paranoyak, militan, fanatik, terörist büyük medyamızda korkunç bir yaygara ve cayırtı koptu. Çocuklara Kur’ân ve ilmihal bilgileri öğretmekle, dinî derslerle terör arasında bir irtibat kurdular, bu adamların akıllarında mutlaka bir kopukluk var. Çocuk Kur’ân okumasını öğrenecek, abdest almasını, namaz kılmasını öğrenecek, İslâm’ın inanca ait temel bilgilerini öğrenecek, İslâm ahlâkının ilkelerini öğrenecek… bunun terörle ne ilgisi var; böyle bir şey devlet ve cumhuriyet için ne gibi bir tehdit ve tehlike oluşturur?
Komşumuz Suriye’de, Baas (Arap sosyalizmi) ideolojisine dayanan otoriter bir idare bulunmaktadır. Bizim bir takım cahil ve geri zekalı medyacılarımız Suriye’yi bir din devleti gibi göstermek Don Kişotluğunu yaptılar. Gazetecilerin, yazarların, fikir adamlarının ciddi ve objektif olmaları gerekir.
Paranoyaklar yüzünden şu canım ülkemiz ne hallere düştü? Dindar Müslüman aileler, kız çocuklarını yurt içinde okutamadıkları için, yurt dışına göndermek zorunda kaldılar. Hürriyet Gazetesi röportaj yaptı, şu anda Viyana’da iki yüz tesettürlü Türk kızı yüksek tahsil yapıyormuş. Keşke daha fazla imkân olsa da, bu rakam iki bine, yirmi bine çıksa…
Militan dinsiz bir gazeteci, bir siyasi parti heyetine İmam-Hatip okulları aleyhinde konferans vermiş, konuşmasından sonra alkışlanmış. İmam-Hatip okulları suçlu yetiştiriyormuş…Bu gazeteciye, ülkemizdeki bilhassa zengin çocuklarının devam ettikleri liselerin nasıl uyuşturucu mafyasının pençesine düşmüş olduğunu göstermek lazım.
İmam-Hatip okulları kimin okullarıdır? Devletin, milletin, ülkenin değil mi?
Bugün Türkiye adındaki bir ülkede Türkiyeliler olarak yaşayabiliyorsak, var isek, bunu bu coğrafyada bin küsur yıl devam etmiş olan din-devlet birliğine borçluyuz.
Bu birlik ve beraberlik günümüzde de devam etmektedir. Kaç kere yazdım, tekrarlıyorum, bizde gerçek manasıyla laiklik yoktur, “Devlet Dini” sistemi vardır.
Medyacılarımızın, yazarlarımızın, seçkinlerimizin, akademisyenlerimizin bir kısmının artık din konusundaki fobilerden, paranoyalardan, Don Kişotluklardan kurtulması gerekiyor. Bu hastalıklar devam ederse ülke batacak, devlet sarsılacak, kendileri de enkazın altında kalacaklar.
Nice aklı başında ateist, halkın, çoğunluğun dinine hürmet ediyor ve asla saldırmıyor.
Hiçbir medenî insan, Müslüman bir ülkede, Müslüman bir halk içinde İslâm’a saldırmaz. Böyle bir militanlık, saldırganlık, yobazlık medeniyetsizliktir.
Geliniz, bu konularda insan hakları ile ilgili metinler; Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi… hakem olsunlar. Biz, inanmayanlara Kur’ân’ı, Sünneti, Şeriatı esas kabul edin demiyoruz. Onlar hem medeniyet, laiklik, insan hakları, hukuk diye tepiniyorlar, hem de bunların hükümlerine ve gereklerine riayet etmiyorlar.
Bitsin artık bu paranoyaklıklar! 13 Aralık 2003