Dinsizlerin Hile ve Hud’aları
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Pazartesi
İslâm düşmanları, ellerinden gelse, güçleri yetse dini yasak edip işi -akıllarınca-kökünden halledeceklerdir. Bir ara Enver Hoca Arnavutluk’ta öyle yapmamış mıydı? Lakin şimdi kör topal da olsa demokrasi var, globalleşen bir dünya var, Kopenhag kararları var, Avrupa Birliği’ne girmek ihtimali var; binaenaleyh böyle yapamazlar. Dolaylı yollardan dini yıkmak, Müslümanları şaşırtmak gerekiyor. Bu konuda neler yapıyorlar?
(1) Her Müslüman bir Kur’ân meâli, bir de hadîs külliyatı edinsin ve dinini, bu ana kaynaklardan bizzat öğrensin diyorlar. Böylece Müslümanlar arasında fikir anarşisi başlayacak, her kafadan bir ses çıkacak, herkes müctehid kesilecek ve Ümmet paramparça olacak. Maalesef bazı ahmakları kandırmışlardır. Müslüman elbette kütüphanesinde Kur’ân meâli ve hadîs tercümeleri kitabı bulundurabilir. Ancak bunlardan kendi kafasına, re’yine, hevesine göre asla dinî ve şer’î hüküm çıkartamaz. Yine din âlimi ve müftü olmayan bir kimse kesinlikle fetva veremez.
(2) Bir takım bozuk ilahiyatçıları, zındıkları kullanarak Şeriatsız, fıkıhsız, Sünnet’siz bir İslâm çıkartmak istiyorlar. Bu konuda da hayli vatandaşı kandırmışlardır.
(3) Müslümanların arasına soktukları binlerce ajan, casus, istihbaratçı, provokatör, manipülatör ile Ümmet’i binlerce hizbe, fırkaya, gruba ayırmışlar ve nice akılsız Müslümanı birbirine düşman etmişlerdir. Peygamber, “Siz birbirinizi sevmedikçe hakkıyla mü’min olmazsınız” buyuruyor, Müslümanların içindeki bazı beyinsizler ise meşreb ve tercih farklılıkları yüzünden yekdiğerine düşmanlık ediyor, kin besliyor.
(4) Küfür kurmayları, İslâmî hareketi dejenere etmek için dini imanı para, riyaset, şöhret, benlik olan bir takım ehliyetsiz adamları dolaylı şekilde destekleyerek Müslümanların başına belâ etmişlerdir. İleride tarih, bu adamların bazısını yazacaktır.
(5) İhlaslı, müstakim (doğru), Kitab’a ve Sünnet’e bağlı, ücretini yaratıklardan değil Yaratan’dan isteyen samimî, âmil, tâvizsiz, garazsız, ivazsız, ihlaslı din alimlerine, şeyhlere, mürşidlere, mücahidlere amansız düşman ve hasım olan kâfirler birtakım bulaşık adamları kullanarak dini mihraptan yıkmak, Müslümanları içlerinden vurmak istiyorlar. Onlar Bediüzzaman’a aman verdiler, onunla dost oldular, kendisini rahat bıraktılar mı?
(6) Dinsizler Müslümlanları refah, konfor, lüks, israf, aşırı tüketim, rahatlık, hedonizm, keyif, zevk-ü sefa, iyi yemek, iyi giyinmek, pahalı otomobillere kurulup caka satmak, müzeyyen meskenlerde oturup akıllarınca dünyadan kâm almak gibi şeytanî kuruntu ve oyunlarla meşgul edip saf dışı bırakmak istiyorlar.
(7) Kafirler bu milleti Sünnî Alevî diye iki kampa, iki kutba ayırıp, bunların arasına kin ve nefret tohumları ekip böylece bölerek hükmetmek planını ustaca uygulamaktadır. Ali’siz ateist bir alevilik çıkartmak için bile teşebbüste bulunmuşlardır.
(8) Kâfirler bu emellerine ulaşmak için bazı bozuk Müslümanları kullandıkları gibi, bazı gayr-i müslim kişileri de özel kurslarda yetiştirerek derviş, İslâmcı, mücahid, mühtedi kılığına sokarak Müslümanların arasına salmakta ve bunlar vasıtasıyla büyük tahribat yapmaktadır.
(9) Bir kısım radikal, tâvizsiz Müslüman grupları şiddet ve terör ile sindirmeye çalışırken, bazılarını da şiddete değil, hile ve hud’aya dayalı metodlarla yoldan çıkartmaktadır.
(10) Müslümanları bölmek, parçalamak, birbirine düşman etmek, İslâmî doktrinde revizyonizme gitmek, zındıkça teorileri Kur’ân Müslümanlığı diye yutturmak, dinin kesin emir ve yasaklarını değiştirmek, dinde reform yaptırmak için her yıl akıl almaz derecede çok para harcanmakta, istihbarat için muazzam sayıda eleman ve ajan kullanılmaktadır. Müslüman kütlenin büyük kısmının bunlardan haberi bile yoktur. On milyonlarca Müslüman, bağlı bulundukları baronların gösterdikleri yollarda gözleri kapalı olarak yürümektedir.
(11) Telefonlar dinlenmekte, gizli kameralar gece gündüz çalışmakta, dosyalar hazırlanmakta, raporlar yazılmaktadır. Bunlar, günü gelinceye kadar gizli tutulmakta, saklanmakta, vakt-i merhunları gelince birer bomba olarak bazılarının tepesinde patlatılmaktadır.
Bu konuda daha yazılacak çok şeyler var. Lakin fazla yazarsam iyi olmaz.
Müslüman, mü’min kişi alim olmasa da, firasetli olacaktır. Firaset öyle keskin bir akıl ve seziştir ki, ona sahip olan kişi Allah’ın nuru (ışığı) ile görür. Müslüman kesimde bazı kodaman ve kocaman adamlar maalesef burunlarının ucunu bile göremeyecek derecede firasetten ve basiretten mahrum kişilerdir.
Şurası kesinlikle bilinmelidir ki, İslâm düşmanları Müslümanların iyiliğini istemez. Dinsizler şayet Müslüman bir şahsı veya cemaati destekliyorsa mutlaka bir şeytanlık içindir.
Hıristiyanlar, Papalık, Batı dünyası bazı Müslüman şahıs ve cemaatlere maddî yardım yapıyorsa, bu İslâm’ın zaferini istedikleri için değil, Müslümanları kafese koymak içindir. Şurası unutulmamalıdır ki, onların dünyevî kültürü, ihtisasları, birikimleri bizden fazladır. Müslümanlar kırsal kesim, varoş, gecekondu, taşra, köylü kültürü dairesi içindedir. Onlarsa en yüksek seviyede araştırma enstitülerine, uzmanlara, akademisyenlere sahiptir. İslâm düşmanları ile satranç oynanacaksa bütün bu dediklerim göz önünde bulundurulmalıdır. “Efendim, bütün katolikler, protestanlar, siyonistler, sabataistler, ateistler, masonlar bizim baronumuza hayrandır, bizim cemaatimizi çok faydalı bulmaktadırlar. Bizi himayelerine almışlardır, bizi desteklemektedirler” gibi şeytanî kuruntulara sahip olanlarda firasetin ve basiretin zerresi olmadığını söylersem bana kızmasınlar. Kızacak insan arayan koşsun hemen aynaya baksın.
İslâmî hareketin başında kodaman, kocaman, pabucu büyük, şanlı, şöhretli, debdebeli, tantanalı baronlara Kur’ânî, Nebevî hikmetin ışığında bakılmalıdır. Bunların yaptıkları Kitabullah’ın, Peygamber’in, Şeriat’ın kutsal kural ve ilkelerine uygunsa onlar desteklenmeli, uygun değilse terk edilmelidir. Kesinlikle malum olsun ki, Kur’ân’a, Sünnet’e, Şeriat’a, İslâmî hikmete aykırı fikir, görüş, metod ve stratejilerle kurtuluş ve selamet olmaz. Eski Hint mihrace ve racaları gibi büyük kütleler üzerinde saltanat süren din baronları Müslümanları zilletten izzete kavuşturamaz. 11 Temmuz 2000