Pazar

 

BİRİNCİ SAFSATA: Din ile akıl bağdaşmaz. Toplum dine uyarsa, akıldan uzaklaşmış ve akıl aydınlığından mahrum kalmış olur.

Cevap: İslâm dini “Aklı olmayanın dini yoktur” buyuruyor. Din akıl ile anlaşılır ve uygulanır. Din akıldan üstündür, ona kılavuzluk eder.

İKİNCİ SAFSATA: Akılcılık iyi bir şeydir.

Cevap: Akılcılık (rasyonalizm) bir doktrin, bir teori, bir ideolojidir. Akıl iyi, faydalı, lüzumlu, zarurî bir şeydir.Akıllılık da iyidir. Buna mukabil akılcılık kötüdür. Akılcılık ile akıllılık birbiriyle uyuşmaz. Akılcı, akıllı değildir.

ÜÇÜNCÜ SAFSATA: Akıl ile bütün problemler, krizler çözülür, zorluklar aşılır, haysiyetli bir hayat sürülür.

Cevap: Akıl, tek başına kesinlikle yeterli değildir. Yeterli olsaydı, çok akıllı, en akıllı insanlar birbirine zıt ve ters bir sürü teori, doktrin, çare, çözüm üretmezlerdi. Akıl şarttır, zarurîdir, çok lüzumludur, lakin ona mutlaka bir rehber gerekir. O da dindir, ilâhî vahiydir.

DÖRDÜNCÜ SAFSATA: Toplum din kuralları ile idare edilirse gerilik, tembellik, karanlık olur.

Cevap: Endülüs’te çok yüksek, çok güzel, çok aydınlık bir medeniyet vardı. Avrupalılar Endülüs’e nisbeten çok geriydi. Müslümanlar, dinlerine ne kadar sarılmışlarsa, akıldan o nisbette yararlanmışlar, ilerlemişler, üstün ve vasıflı olmuşlar, başkalarından yüksek olmuşlardır.

BEŞİNCİ SAFSATA: Sekülarizmi korumak için bireylerin ve toplumun din hürriyeti, hattâ ibadetleri bile kısıtlanabilir.

Cevap: Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti ve hakkı, evrensel ve temel insan haklarının en önemli maddesidir. Bu hürriyet bir DEĞERDİR. Hiçbir geçersiz ve âdil olmayan bahane ve sebeple kısıtlanamaz. Sekülarizm bu hak ve hürriyetten önce gelmez. Çünkü hiçbir insan hakları beyanname ve sözleşmesinde sekülarizm evrensel bir hak ve vazife olarak zikr edilmemektedir. Din hürriyeti, başkalarının hürriyetlerine zarar vermemek maksadıyla ÂDİL kanunlarla sınırlandırılabilir.

ALTINCI SAFSATA: İslâm dini, kadın hürriyetlerini kısıtlamış, kadını ikinci sınıf bir insan haline getirmiştir.

Cevap: İki şer’î mânâsıyla tesettür kadını alçaltmaz, aksine ona değer, haysiyet ve hürriyet kazandırır. Zinayı ahlâksızlık ve suç saymayan, eşlerin nikahsız yaşayabileceklerini söyleyen, kadınların -canları isterse

birçok erkekle yatarak nesebi belli olmayan çocuk doğurmak ve bunları nüfusa kendi adlarıyla kayd ettirmek hakkına sahip olduklarını iddia eden bir zihniyetin İslâm’ı anlaması ve değerlendirmesi mümkün değildir. Onlara göre tesettür bir tür köleliktir, İslâm’a göre ise kadının örtünmesi hürriyettir.

YEDİNCİ SAFSATA: Küçük çocuklara din ve Kur’ân dersi verilmesi doğru değildir.

Cevap: Türkiye devletinin de imza koymuş olduğu uluslararası insan hakları beyanname ve sözleşmelerinde “Ebeveyn (anne baba) çocuklarına serbestçe din eğitimi verebilir” demektedir. Bir anne babanın, çocuklarını küçük yaştan itibaren Müslüman olarak yetiştirmeye ve eğitmeye hakkı vardır. Buna karşı yapılan bütün düzenlemeler ve uygulamalar bir insan hakkı ihlâlidir.

SEKİZİNCİ SAFSATA: Türkler Arapça bilmiyor, binaenaleyh Arapça Kur’ân’ı anlamadan okumasınlar ve ezberlemesinler. Dinlerini Kur’ân tercümelerinden öğrensinler.

Cevap: Müslüman Türkler, dinlerini doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm’den çıkartmazlar, büyük din âlimlerinin hazırlamış olduğu ilmihal, fıkıh, ahlâk, akaid kitaplarından öğrenirler. Hem Kur’ân okurlar, hem de onun meal, tercüme ve tefsirlerini. Mânâsını anlamadan Kur’ân okumakta da sevap vardır, dinen iyi ve hayırlı bir şeydir.

DOKUZUNCU SAFSATA: Kur’ân tercüme edilsin ve halk kutsal kitabını anlayarak okusun.

Cevap: Her devirde Türkçe Kur’ân tercümeleri, meâlleri, tefsirleri olagelmiştir.Hele bu devirde, ihtiyaçtan fazlası vardır. Son yirmi otuz yıl içinde ülkemizde milyonlarca nüsha Kur’ân tercümesi, meali, tefsiri basılmış ve Müslümanların evlerine, özel kütüphanelerine girmiştir.

ONUNCU SAFSATA: Şeriat kötü bir şeydir, Şeriatı tutmak gericiliktir.

Cevap: Ferid Devellioğlu’nun hazırladığı Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügatta Şeriat şöyle tarif ediliyor: “1. Doğru yol, 2. Allah’ın emri, 3.Âyet, hadîs ve icmâ-i ümmet esaslarına dayanan din kaideleri.” Yerli ve yabancı bütün ciddî sözlük ve ansiklopedilerde buna benzer açıklamalar bulunmaktadır. Bir insanın “Ben de Müslümanım ama Şeriata karşıyım” demesi mantıksızlık, çelişki ve saçmalıktır.Yukarıdaki tariften anlaşıldığı üzere şeriat kutsal bir kavramdır. İslâm ile şeriat özdeştir.

ONBİRİNCİ SAFSATA: Dinde ve şeriatta hurafeler vardır.

Cevap: Bunu söyleyen kesinlikle Müslüman değildir, Müslüman olamaz. Çünkü bu sözüyle dini inkar etmiş olmaktadır. Bir Marksist, agresif ve militan bir ateist, fanatik bir İslâm düşmanı böyle söyleyebilir. Zaten İslâm da onlara kâfir (gerçeği örten ve gizleyen) demektedir. Bu gibi düşünce, görüş ve inançlar sübjektiftir. Objektif gerçek, İslâm’da hurafe olmadığı, bütün islâmî hükümlerin doğru olduğu, İslâm dininin doğrunun, iyinin, güzelin ana kaynağı bulunduğudur.

ONİKİNCİ SAFSATA: Türkiye İslâm dünyasının en ileri ülkesidir.

Cevap: En ileri ülkesi sözü yanlıştır. Ülkemiz şu anda bin türlü gerilik ve kirlilik içindedir. Türkiye, öyle olması gerekirken bir Japonya, bir Güney Kore, bir Tayvan, bir Singapur olmamıştır. Toplumda yabancılaşma, çöküş, dağılış emareleri görülmektedir. Siyasî ve idarî temizlik bakımından 10 üzerinden 3 küsur notla liste diplerindedir. Üniversitelerimiz dünyanın belli başlı 500 üniversitesi listesine girememiştir. Birçok küçük ülke ve millet Nobel kazandığı halde biz kazanamamışızdır. Dünyada en fazla kara ve kirli para Türkiye’dedir. Kokuşma ve yolsuzluk korkunç boyutlara ulaşmıştır. Eğitim sistemi iflâs etmiştir. Yeni nesiller o kadar cahil yetiştiriliyor ki, atalarının mezar taşlarını bile okuyamıyorlar.Güney Kore, dünyanın en ileri ve zengin ülkelerine kendi millî ve yerli güzel otomobillerini ihraç ederken, Türkiye millî-yerli güçlü bir otomotiv sanayii kuramamış olup, yabancıların otomobillerini montaj usulü ile üretmektedir. Ve saire… Ve saire…Böyle bir durum ve manzara için “İslâm dünyasının en ileri ülkesi biziz…” diye iftihar etmek, en azından ayıptır ve gülünçtür. 16 Ekim 2006