Diyalog Yok, Tebliğ ve Dâvet Var…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Ehl-İ Sünnet Müslümanlığında
diye bir şey yoktur. On dört asırlık İslâm tarihinde böyle bir şey olmamıştır.
Hâtemülenbiya Resulullah Efendimizin
Kur’ânı ve İslâmı tebliğinden sonra
Bütün Peygamberlerin dini, usûlde İslâmdır
Zamanımızda
olduğu iddia ve inancı Kur’âna, Sünnete, İslâma aykırı batıl bir inançtır.
Kur’ân, Ehl-i Kitabı İslâma, Tevhide, Kur’âna, Resululullahı tasdike, ona imana ve itaate çağırıyor. Onlar bizim Dinimizin, Kitabımızın, Nebimizin, Şeriatimizin hak olduğuna inanmıyorlar; biz niçin onların dinlerinin hak olduğunu kabul edecekmişiz.
Allahü Teala Tevrat’ı ve İncil’i göndermiştir ama bu iki kitabın orijinal metinleri kaybolmuştur.
hükümleri artık geçerli değildir.
doğrusu çok acayiptir, büyük garabettir.
İnterneti açınız, İngilizce, Fransızca,
kelimeleriyle arayınız, karşınıza büyük sayıda
vak’aları çıkacaktır.
diye arayınız, neler görecek, neler okuyacaksınız.
Ehl-i Kitabı, ateistleri, diğer gayr-i müslimleri doğru dürüst, en uygun ve güzel şekilde İslâma çağırmazsak onların vebáli bizim bilenlerimizin üzerine olacaktır.
İslâm bütün Peygamberleri
kabul ediyor. Muharref olmayan şekliyle bütün ilahî münzel kitapları kabul ediyor.
İslâm hakimiyetini kabul etmeleri, İslâm barışı
şemsiyesi içinde yer almaları ve cizye vermeleri şartıyla
İslâmın temel farzlarından
inancının içini boşaltmaya çalışıyorlar.
Cennetin kapılarını İslâmı, Kur’ânı, Resulullahı
inkâr, tekzib ve reddedenlere açıyorlar.
bahs ediyorlar…
Ya iman edecek kurtulanlardan olacak yahut dalalette kalanlardan…
Elbette dinde ikrah yoktur, kimse zorla Müslüman yapılamaz ama İslâmı tahrif etmeye de kimsenin hakkı yoktur.
Tıpkı, Asr-ı Saadette Kıbt kavminin vebálinin, onların ulu’su olan
râci olması gibi…
Birbirine zıt olan
ve
inançlarının ikisi de nasıl hak olabilir? Hz. İsa’yı
red ve tekzib edenler nasıl dalalette ise, Hz. Mustafa’yı
red ve tekzib edenler de dalalettedir.
Diyanet bu
konusunda halkı niçin aydınlatmıyor, uyarmıyor?
Fazla bilgim yok, Müslüman hanımlar için
, duyunca memnun oldum.
Muhafazakâr ve dindar hanımlarımız, şu saçma sapan Avrupa modası şeytanî ve rüküş sözde tesettür kıyafetlerini boykot etmeli ve bizim kendi millî ve İslâmî kültürümüzün bol ve dikkati çekmeyen elbiselerine bürünmelidir.
Ferace bunlardan biridir. Duyduğuma göre Avrupa şeytanî tesettür sektöründe milyarlar dönüyor ve birileri bu işten büyük paralar kazanıyormuş.
Allah, Resûlü
İslâm, Kur’ân, Sünnet, Şeriat, İslâm ahlâkı ve bilgeliği tesettürü emr etmektedir. Hangi tesettürü? Kur’âna, Sünnete, Şeriata, ahlâka, iffete, hikmete, İslâm medeniyetine uygun tesettürü.
Dine uygun tesettür kıyafetleri, örtüleri, cilbabları yabancı erkeklerin şehevî bakışlarını çekmez.
Alaca bulaca, bana baksana diyen kıyafetler tesettür değil, anti-tesettürdür.
Birtakım şahıslar ve firmalar para kazanacak diye İslâmın tesettür emrini mıncıklamaya ve mıncıklatmaya, ayağa düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Kur’âna, Sünnete, Şeriata, ahlâk-ı İslâmiyeye, hikmet-i İslâmiyeye aykırı her şey hederdir.
İdealist, ihlaslı, örnek, kültürlü İslâm kadın ve kızları İslâmî ve şer’î tesettür konusunda harekete geçmelidir. Rengarenk Batı elbiseleri ve eşarpları bırakılmalı; eski elbiselerimizden ilham alınarak hazırlanmış sade ve silik renkli kıyafetlere dönülmelidir.
Birkaç ay önce otomobille gidiyordum. Kaldırımda başörtülü bir hanım gördüm. Cascavlak al kırmızı bir elbiseye bürünmüştü. Yangın gibi bir elbise. Sanki herkese bana bakın bana bakın diyordu. Görünce çok utandım, çok hayıflandım.
Müslümanların bunca vakıfları, cemaatleri, dernekleri, sivil toplum kuruluşları var. Bunlardan birkaçı niçin İslâmî tesettür meselesine el atmıyor?
1966-71 yıllarında
hanımefendi hem uyarıcı yazılar kaleme alır, hem de
Her işimizde olduğu gibi tesettürümüzde de büyük noksanlarımız ve hatalarımız var.
Milyonlarca hanım ve kız örtünüyor, ne güzel. Lakin bu örtülerin, tesettür kıyafetlerinin Kur’âna, Sünnete, Şeriata uygun olması gerekmez mi? İşte buna gereği gibi dikkat etmiyoruz.
Diyanet vazifesini hakkıyla yapsa, bu konuda da büyük hizmetler edebilir, yol gösterebilir. Bu konuda bendeniz ne yapabilirim? Arada bir şer’î tesettür şeytanî tesettür konulu böyle yazılar kaleme alıyorum.
Dikildikten veya alındıktan sonra devamlı giyilmek şartıyla üç üniversiteli genç kızımıza ferace temin edebilirim? Lakin giyeceklerine dair kesin söz vermeliler.
Feracelerin ille de siyah mı olması gerekir? Bence bağıran cırtlak renkler olmamak şartıyla bazı pastel renkli kumaşlar kullanılabilir. Denemek lazım.
Bir de çarşaf meselesi var. Çarşafın ne olduğunu anlamak için Yakup Kadri’nin 1915’te yazdığı “Çarşafa ve Peçeye Dair” başlıklı nefis edebî makalesini okumak gerekir. Henüz okumadıysanız lütfen internetten bulup okumanızı tavsiye ederim.
Giyeceklerine dair söz vermeleri şartıyla üç üniversiteli kızımıza hakikî Osmanlı feracesi almayı veya diktirmeyi vaad ediyorum. Hakikî dedim. Adı ferace ama Batı tarzı uyduruk, gülünç, şeytanî, enzar-ı şeheviyeyi câlib bir giysi… Bunu kabul etmem mümkün değildir..
10.06.2014