Pazartesi

 

Selâm, hidâyete tâbi’ olanlara olsun!… Bundan sonra: Hakkımdaki şikâyetleriniz ve sızıltılarınız kulağıma geldi.

“Bu adam bizimle niçin uğraşıyor? Biz diyalog ve hoşgörü yapıyorsak onun buna karışmaya hakkı var mı? Herkes kendi yolunda gitsin, o bize karışmasın, biz ona karışmayalım…”

şeklinde konuşuyormuşsunuz.

Derim ki:

Diyalog ve hoşgörü konusu bir Müslüman olarak beni çok yakından ilgilendirmektedir.

Böyle bir konuda susmam mevzuubahis olamaz. Çünkü mesele şahsımla değil dinimle alâkalıdır.

Sizler, yani Diyalogcular ve Hoşgörücüler 14 asır boyunca

görülmemiş bir bid’at

çıkartmış bulunuyorsunuz.

Diyalog ve hoşgörü doktrini, ideolojisi veya akımı:

  • Kur’ân’a aykırıdır.
  • Sünnete aykırıdır.
  • Ondört asırlık icmâ-i ümmete aykırıdır.
  • İslâm dininin usûlüne (temellerine, asıllarına, zarurî hüküm ve ilkelerine) aykırıdır.
  • Tevhid’e aykırıdır.

Benim böyle bir durumda susmam mümkün değildir. En uygun şekilde tenkit etmem, uyarmam gerekmektedir. Sizler

“âmentüde ehl-i kitab ile ittifakımız var”

diyorsunuz.

(Bu başlıkla 17 Nisan 2000 tarihinde bir İstanbul gazetesinde çıkan yazı.)

Bu iddia temelden yanlıştır, çürüktür.

Ehl-i Kitab ile Allah’a iman konusunda aramızda çok derin ihtilâf vardır.

Tevhid inancı ile Teslis akidesi birbiriyle asla bağdaşmaz.


Siz nasıl olur da Allah’a iman konusunda onlarla aramızda ittifak vardır diyebiliyorsunuz? Sadece

“Allah’a inanıyorum”

demekle iş biter mi?

Eski cahiliye Arapları (da) hem Allah’a inanıyorlar, hem de putlara tapıyorlardı.

Hindistan’daki Mec’usîlerin on bine yakın put-tanrısı vardır. Onlar da Allah’a inanıyorlar. Allah’a hakkıyla, dosdoğru inanmak ancak ve ancak Muhammed Mustafa aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği İslâm dininin itikad hükümlerini kabul etmekle olur.

“Üzeyr Allah’ın oğludur…”, “İsâ Allah’ın oğludur ve tanrıdır…”

diyenlerle kesinlikle ittifakımız olamaz. Böyle iddialar küfürdür.

Yine diyorsunuz ki,

“Onlar da Peygamberlere inanıyor, biz de inanıyoruz. O halde peygamberlik konusunda da onlarla ittifakımız vardır…”

Bu iddia da yanlıştır, bâtıldır.

Ehl-i Kitab’ın bir kısmı Hazret-i İsa’ya ve Hazret-i Muhammed’e inanmıyor. Bir kısmı ise Hazret-i Muhammed’e inanmıyor. Peki, bu durumda onlarla aramızda nasıl ittifak oluyor?

Siz şaşırdınız mı ki,

“Hazret-i Muhammed’i yalanlayan inkârcılarla ittifak halindeyiz”

diyorsunuz?

Peygamberlere imanın tam ve sahih olması için bütün Peygamberlere iman etmek gerekir. Böyle bir iman sadece Müslümanlarda vardır. Ehli Kitap en son ve en büyük Peygamberi inkâr etmektedir. Kendi kitaplarında onun geleceğine dair bunca işaret bulunmasına rağmen.

Siz

“Ehl-i Kitab ile ilahî kitaplar konusunda ittifak halindeyiz…”

diyorsunuz. İnsanın bu söz karşısında dili tutuluyor. Siz nasıl böyle bir iddia ile ortaya çıkabilirsiniz?

Onlar Kur’ân-ı Kerim’i inkâr ediyorlar,

“Kur’ân ilahî kitap değildir, uydurmadır”

diyorlar

ve siz hâlâ ittifaktan bahs ediyorsunuz. Mısır’daki Sağır Sultan bile duydu, elbette siz de duymuşsunuzdur. 11 Eylül’de İkiz kulelerin yıkılması hâdisesinden sonra

Amerikalı Protestan papazlarının ileri gelenlerinden biri Peygamberimiz için

“O bir teröristtir”

hakaret ve hezeyanını savurdu.

Soruyorum: Siz bu agresif ve Ebû Cehil tabiatlı adamla ittifak halinde misiniz, onun bu sözünü doğru buluyor musunuz?

Hayır, bin kere hayır! Maalesef Ehl-i Kitab ile aramızda ittifak değil, ihtilaf vardır.

Biz Müslümanlar

bütün

Peygamberlere inanıyoruz. Biz Müslümanlar Peygamberler hakkında nezih ve temiz inanışlara sahibiz. Onlar gibi

“Hazret-i Lût’un iki kızı babalarını sarhoş ettiler ve onunla yatıp gebe kaldılar”


demiyoruz. Biz Hazret-i Süleyman’ın hâşâ âhir ömründe putperest olup putlara taptığını iddia etmiyoruz.

Biz Hazret-i Davud’un, karısı ile yatmak için Urya’yı savaşa gönderip öldürttüğü

gibi çirkin bir iddia ileri sürmüyoruz.

Biz Müslümanlar Tevhid inanışına sahibiz.

Allah’ın bütün kemâl sıfatlarla sıfatlı olduğunu ve noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğuna inanıyoruz. Biz Allah’ın Musa ve İsa Peygamberlere (ikisine de selam olsun) Tevrat ve İncil adında iki kutsal kitap göndermiş olduğuna iman ediyoruz.

Siz nasıl olur da Allah’a oğul isnad edenlerle, Hazret-i Muhammed’i yalanlayanlarla,

Kur’ân’a düzmece kitap diyenlerle, İslâm’a uydurma din diyenlerle bir olabiliyorsunuz?

Gerekçelerinizi anlatın bize. Kendinizi müdafaa edin. Tabiî edebilirseniz… Sizi tenkit etmek, sizi uyarmak, Müslümanları uyarmak bizim için zarurî bir vazifedir. Bırakalım ne yaparlarsa yapsınlar dememize imkân yoktur.

Sizi tenkid etmek ve uyarmak bir “Emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker” vazifesidir. Bunu terk edersek günahkâr oluruz, sorumlu oluruz. Hem bu din kumaş, siz makas değilsiniz ki, 14 asırdır olmayan bir bid’ati çıkartacaksınız da biz susacağız.

Ey Hoşgörü ve Diyalog taraftarları!

Sizi bütün milletin dinleyeceği bir açık oturuma dâvet ediyorum.

Bu açık oturum bîtaraf bir televizyon kanalında yapılacak ve yine bîtaraf ve ciddî bir sunucu tarafından idare edilecektir.

Açık oturumda üç Ehl-i Sünnet âlimi, üç de Diyalogcu ve Hoşgörücü bulunacaktır.

Gündemde şu sorular bulunacaktır.

1. Allah’a inanç konusunda Ehl-i Kitab ile aramızda ittifak mı vardır, yoksa derin bir ihtilâf ve uçurum mu vardır?

Tevhid ile Teslis bağdaşır mı?

2. Peygamberlere ve

Son Peygamber Muhammed aleyhissalatü vesselama iman konusunda

onlarla aramızda ittifak mı vardır, yoksa ihtilaf ve uçurum mu vardır?

3. İlahî kitaplar ve

Kur’ân-ı Kerim konusunda

onlarla ittifak halinde miyiz, yoksa ihtilaflı mıyız?

4.

Din konusunda aramızda ittifak mı vardır, ihtilaf mı?

İsmini vermek istemediğim İstanbul gazetesinde o yazının yayınlanmasından bu yana beş sene geçti ve herhangi bir düzeltme yapılmadı. Demek ki, sizler o yazının içeriğini

(muhtevasını)

aynen kabul ediyorsunuz.

İslâm dini kimsenin babasının malı değildir.

Hiçbir cemaatin, zümrenin fırkanın, hizbin Kur’ân’a, sünnete, icmâ-i ümmete aykırı bir iddiada bulunmaya hakkı yoktur.


Biz

Müslümanların vazifesi Diyalog ve Hoşgörü yapmak değil,

tebliğ ve dâvet

yapmaktır.

Diyalog ve hoşgörü konusunda çok garip rivayetler gelmektedir kulağımıza:

* Bu işin Vatikan’dan çıktığı söyleniyor.

* Bu meselenin arkasında agresif misyonerlerin ve Siyonistlerin olduğu iddia ediliyor.

* Bunun,

Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası

olduğu hakkında rivayetler var.

* Bu iş için Haçlıların ve Siyonistlerin

büyük paralar

harcadığı ve dağıttığı söyleniyor.

* Hazret-i Peygambere

“O bir teröristtir”

diyenlerin Müslümanların başına, kendi emellerine hizmet edecek

“evcil” bir halife getirmek istedikleri

rivayet ediliyor.

Diyalog ve Hoşgörü faaliyet ve propagandalarına paralel olarak

“Ehl-i Kitab da Cennette girecektir…”


şeklinde yoğun bir propaganda başlatılmıştır.

Bu iddia temelden yanlıştır, bâtıldır.

Bir kimseye Hazret-i Muhammed’in risâleti haberi ulaşmış olsa, o kişiye İslâm, Kur’ân, Tevhid anlatılmış olsa ve bu kişi bunları inkâr ve reddetse o kesinlikle cennetlik olamaz. Böyle bir iddia Kitabullah’a, Resûlün Sünnetine, İslâm’a aykırıdır.

Fetret devrinde bir kişi

Lâ ilahe illallah

derse o kişi muvahhid olur ve cennete girebilir ama

Hazret-i Muhammed’in peygamberliğini ve dinini duymuş ve öğrenmiş olan bir kimse bu inancı inkâr ederse cennete giremez.


Birtakım Diyalogcular, Hoşgörücüler, Reformcular, Dinde Yenilikçiler, Dinde Değişim taraftarları bu inançları ile sanki yeni bir din çıkartmış olmaktadır.

“Biz Müslümanız” demekle iş bitmiyor. Hindistan’da zuhur eden yalancı Peygamber

Mirza Gulam Ahmed

de Ben Müslümanım diyordu ve O’na tâbi olanlar da Müslüman olduklarını iddia ediyordu. Ama değildiler. Çünkü, İslâm’ın bin zarurî hükmünden

995’ini kabul etmiş olsalar, beşini etmeseler Müslüman sayılmazlar. Onlar Mirza

Gulam Ahmed Kadiyanî

‘nin nebi olduğunu, kendisine çeşitli dillerle ilahî vahiy geldiğini iddia ediyorlar,

İngilizlerin menfaatine İslâm’ın cihad farizasının kalktığını söylüyorlardı.

Bu yüzden Hindistan ulemasının fetvasıyla Müslüman olmadıklarına dair karar verilmiştir. Namaz kılsalar da, oruç tutsalar da, hacca gitseler de…

Ey Diyalogcular ve Hoşgörücüler! Kendinize güveniyorsanız teklif ettiğim açık oturumu kabul ediniz.

13 Aralık 2005