Diyalogculara Açık Mektup
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Pazartesi
Selâm, hidâyete tâbi’ olanlara olsun!… Bundan sonra: Hakkımdaki şikâyetleriniz ve sızıltılarınız kulağıma geldi.
şeklinde konuşuyormuşsunuz.
Diyalog ve hoşgörü konusu bir Müslüman olarak beni çok yakından ilgilendirmektedir.
Sizler, yani Diyalogcular ve Hoşgörücüler 14 asır boyunca
çıkartmış bulunuyorsunuz.
Benim böyle bir durumda susmam mümkün değildir. En uygun şekilde tenkit etmem, uyarmam gerekmektedir. Sizler
diyorsunuz.
Bu iddia temelden yanlıştır, çürüktür.
Siz nasıl olur da Allah’a iman konusunda onlarla aramızda ittifak vardır diyebiliyorsunuz? Sadece
demekle iş biter mi?
Hindistan’daki Mec’usîlerin on bine yakın put-tanrısı vardır. Onlar da Allah’a inanıyorlar. Allah’a hakkıyla, dosdoğru inanmak ancak ve ancak Muhammed Mustafa aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği İslâm dininin itikad hükümlerini kabul etmekle olur.
diyenlerle kesinlikle ittifakımız olamaz. Böyle iddialar küfürdür.
Yine diyorsunuz ki,
Bu iddia da yanlıştır, bâtıldır.
Siz şaşırdınız mı ki,
diyorsunuz?
Peygamberlere imanın tam ve sahih olması için bütün Peygamberlere iman etmek gerekir. Böyle bir iman sadece Müslümanlarda vardır. Ehli Kitap en son ve en büyük Peygamberi inkâr etmektedir. Kendi kitaplarında onun geleceğine dair bunca işaret bulunmasına rağmen.
Siz
diyorsunuz. İnsanın bu söz karşısında dili tutuluyor. Siz nasıl böyle bir iddia ile ortaya çıkabilirsiniz?
ve siz hâlâ ittifaktan bahs ediyorsunuz. Mısır’daki Sağır Sultan bile duydu, elbette siz de duymuşsunuzdur. 11 Eylül’de İkiz kulelerin yıkılması hâdisesinden sonra
Hayır, bin kere hayır! Maalesef Ehl-i Kitab ile aramızda ittifak değil, ihtilaf vardır.
Biz Müslümanlar
Peygamberlere inanıyoruz. Biz Müslümanlar Peygamberler hakkında nezih ve temiz inanışlara sahibiz. Onlar gibi
demiyoruz. Biz Hazret-i Süleyman’ın hâşâ âhir ömründe putperest olup putlara taptığını iddia etmiyoruz.
gibi çirkin bir iddia ileri sürmüyoruz.
Allah’ın bütün kemâl sıfatlarla sıfatlı olduğunu ve noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğuna inanıyoruz. Biz Allah’ın Musa ve İsa Peygamberlere (ikisine de selam olsun) Tevrat ve İncil adında iki kutsal kitap göndermiş olduğuna iman ediyoruz.
Gerekçelerinizi anlatın bize. Kendinizi müdafaa edin. Tabiî edebilirseniz… Sizi tenkit etmek, sizi uyarmak, Müslümanları uyarmak bizim için zarurî bir vazifedir. Bırakalım ne yaparlarsa yapsınlar dememize imkân yoktur.
Sizi tenkid etmek ve uyarmak bir “Emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker” vazifesidir. Bunu terk edersek günahkâr oluruz, sorumlu oluruz. Hem bu din kumaş, siz makas değilsiniz ki, 14 asırdır olmayan bir bid’ati çıkartacaksınız da biz susacağız.
Bu açık oturum bîtaraf bir televizyon kanalında yapılacak ve yine bîtaraf ve ciddî bir sunucu tarafından idare edilecektir.
Gündemde şu sorular bulunacaktır.
1. Allah’a inanç konusunda Ehl-i Kitab ile aramızda ittifak mı vardır, yoksa derin bir ihtilâf ve uçurum mu vardır?
2. Peygamberlere ve
onlarla aramızda ittifak mı vardır, yoksa ihtilaf ve uçurum mu vardır?
3. İlahî kitaplar ve
onlarla ittifak halinde miyiz, yoksa ihtilaflı mıyız?
4.
İsmini vermek istemediğim İstanbul gazetesinde o yazının yayınlanmasından bu yana beş sene geçti ve herhangi bir düzeltme yapılmadı. Demek ki, sizler o yazının içeriğini
aynen kabul ediyorsunuz.
İslâm dini kimsenin babasının malı değildir.
Biz
* Bu işin Vatikan’dan çıktığı söyleniyor.
* Bu meselenin arkasında agresif misyonerlerin ve Siyonistlerin olduğu iddia ediliyor.
* Bunun,
olduğu hakkında rivayetler var.
* Bu iş için Haçlıların ve Siyonistlerin
harcadığı ve dağıttığı söyleniyor.
* Hazret-i Peygambere
diyenlerin Müslümanların başına, kendi emellerine hizmet edecek
rivayet ediliyor.
Diyalog ve Hoşgörü faaliyet ve propagandalarına paralel olarak
şeklinde yoğun bir propaganda başlatılmıştır.
Bir kimseye Hazret-i Muhammed’in risâleti haberi ulaşmış olsa, o kişiye İslâm, Kur’ân, Tevhid anlatılmış olsa ve bu kişi bunları inkâr ve reddetse o kesinlikle cennetlik olamaz. Böyle bir iddia Kitabullah’a, Resûlün Sünnetine, İslâm’a aykırıdır.
Fetret devrinde bir kişi
derse o kişi muvahhid olur ve cennete girebilir ama
Birtakım Diyalogcular, Hoşgörücüler, Reformcular, Dinde Yenilikçiler, Dinde Değişim taraftarları bu inançları ile sanki yeni bir din çıkartmış olmaktadır.
“Biz Müslümanız” demekle iş bitmiyor. Hindistan’da zuhur eden yalancı Peygamber
de Ben Müslümanım diyordu ve O’na tâbi olanlar da Müslüman olduklarını iddia ediyordu. Ama değildiler. Çünkü, İslâm’ın bin zarurî hükmünden
995’ini kabul etmiş olsalar, beşini etmeseler Müslüman sayılmazlar. Onlar Mirza
‘nin nebi olduğunu, kendisine çeşitli dillerle ilahî vahiy geldiğini iddia ediyorlar,
13 Aralık 2005