Diyalogçuları Uyarıyoruz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Pazartesi
İmanın altı, İslâm’ın beş temel ilkesi vardır. Bunlara iman edenlere mü’min (inanan) denir. Bunların tamamını veya bir kısmını inkâr edenler kâfir (gerçeği örten, gizleyen)denir.
Aşağıda belirtilen akide, fikir ve görüşlere sahip kimseler mü’min değildir.
1. Hazret-i Muhammed’in Allah’ın Nebisi ve Resûlü olduğunu kabul etmeyenler, onu yalancılıkla, sahte peygamber olmakla suçlayanlar.
2.Kur’ân’ın, Allah tarafından gönderilmiş ilâhî kitap olduğunu kabul etmeyenler.
3. İslâm’ın, Allah katında tek geçerli din olduğunu kabul etmeyenler.
4. Allah’a eş, ortak koşanlar; Tevhid inancına bağlı olmayanlar. Allah’ın oğlu olduğunu iddia edenler.
5. Peygamberlerden birini veya bazısını inkâr ve tekzip edenler.
6. İslâm dininin zarurî ve temel inanç, bilgi ve hükümlerinden birini veya bazısını inkâr edenler.
7. Peygamberlerin hepsinin müşterek beş sıfatı vardır:İsmet (günahtan korunmuş olmak), tebliğ (Allah’ın kendilerine vahy etmiş olduğu her şeyi, hiç eksiksiz insanlara bildirmek), emanet (emin olmak), fetânet (yüksek zekâ ve kavrayış sahibi olmak), sıdk (doğruluk).
Herhangi bir peygamberde bu sıfatlardan birini inkâr eden kâfir olur.
8. Allah’ın göndermiş olduğu hükümlerden bir kısmını kabul eden, diğer kısmını inkâr ve reddedenler de kâfirdir.
9. Allah, Kur’ân’da Peygamberi mü’minler için en güzel örnek ve model olarak göstermektedir. Mü’minler ona itaat etmeye, onu sevmeye, onu örnek almaya mecburdur. “Peygamber bir postacı idi, dini tebliğ ettikten sonra işi bitmiştir, devreden çıkmıştır.İslâm’ın tek temel kaynağı Kur’ân’dır, başka kaynak yoktur…” diyenler büyük bir yanılgı içindedir.
10. İslâm’ın dışında selâmet, kurtuluş, ebedî saadet yoktur.Bu hükmü kabul etmeyenler Müslüman değildir.
* Musevîler İslâm dinini hak din olarak kabul etmezler.
* Hıristiyanlar İslâm dinini hak din olarak kabul etmezler.
Onlara göre Müslümanlar kâfirdir.
İkinci Vatikan konsilinden önceki Katolik kateşizmlerinde (din bilgisi kitaplarında) Müslümanlar müşrik ve sapık olarak gösterilmekteydi. İkinci Vatikan’dan sonra bir yumuşama olmuştur ama Müslümanlar hiçbir zaman mü’min olarak kabul edilmemiş, İslâm dini hiçbir zaman hak din olarak kabul edilmemiştir.
Birkaç yıldan beri bazı ilâhiyatçılar, bazı cemaatler “Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik” yaftası altında propagandalar yapmaktadır. Ortaya attıkları fikirler şunlardır:
A. Musevîlik ve Hıristiyanlık haktır.
B. Musevîler ve Hıristiyanlar da Cennet’e girecek, ebedî saadete nail olacaktır.
C. İslâm’ın yegâne hak din olma tekeli yoktur.
Yukarıda üç madde olarak beyan ettiğimiz bu iddia ve inanç kesinlikle Kur’ân’a ve Hazret-i Muhammed’in Allah katından getirmiş olduğu İslâm’a aykırıdır.
Hıristiyanlıkla Müslümanlık arasında çok derin temel farklılıklar, uyuşmazlıklar bulunmaktadır.
Bir Hıristiyan, Hazret-i İsa’nın tanrı olduğunu inkâr ederse kâfir olur.
Bir Müslüman Hazret-i İsâ’nın tanrı olduğunu kabul ederse dinden çıkar ve kâfir olur.
Tevhid (Allah’ı birleme) inancı ile Teslis (Allah üç uknumdan müteşekkildir: Baba,Oğul, Ruhülkuds) inançları asla birbirleriyle bağdaşmaz.
Tevhide, Kur’ân’ın hak kitap olduğuna, Hazret-i Muhammed’in hak ve gerçek Peygamber olduğuna, İslâm’dan önceki dinlerin ve şeriatların artık geçerli olmadıklarına inanmayan kimselerCennet’e giremeyecekler, ebedî mutluluğa eremeyeceklerdir.
Adamlar üzerine basa basa:
-Allah bir değil üçtür.
-Hazret-i İsa tanrıdır.
-Sizin peygamberiniz gerçek peygamber değildir, yalancıdır.
-Sizin kitabınız gerçek ve hak ilâhî kitap değildir, uydurmadır.
-Sizin dininiz ilâhî din değildir, uydurmadır.
-Siz hidayet ehli değilsiniz, dalâlet ehlisiniz… diyorlar ve birtakım Müslüman geçinenler hâlâ Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik kuruntusu ile onlarla işbirliği yapıyorlar.
Kur’ân “Allah kendisine eş, ortak, şerik koşanları (müşrikleri) affetmez” buyuruyor. Birtakım Müslüman geçinenler, bu ilâhî beyanı gözardı ederek Allah’a eş, ortak, oğul isnad edenlerle işbirliği yapıyor, onların da hak üzerine olduklarını iddia ediyor.
Yanlış yolda olanları uyarmak için bir kere yazmak yetişmez. Uyarılar devamlı olmalıdır. Gerçekler devamlı söylenmelidir.Tekrar edilmezse propagandanın, irşadın fazla faydası olmaz. Halk yığınlarının da uyarılması gerekmektedir.
I. Türkiye Müslümanları için hazırlanmış bir tuzaktır bu.
II. Türkiye’de 55 bin militanı bulunan Evangelistler İslâm’ın ve Müslümanların azılı düşmanıdır. Onlar Peygamber Efendimize -hâşâ- terörist, İslâm’a Deccal diyorlar. Onlar, Filistinli kardeşlerimize zulm eden Siyonistlerle sıkı işbirliği yapıyor, onları kayıtsız şartsız destekliyor. Onlar Türkiye’yi yeniden bir Hıristiyan ülke haline getirmek istiyor. Onlar İslâm’a ve Müslümanlara savaş açmıştır. Onlarla diyalog ve işbirliği yapmak gafletten de öte hıyanettir, cinayettir, cinnettir, intihardır.
III. Haçlıların, ABD’nin, Siyonistlerin İslâm dünyasının dizginlemek, sömürge haline getirmek için planları vardır. Bu planın bir maddesi de Müslümanların başına kukla, sahte, satılmış, hain bir sahte Halife getirmektir. Dinimizde elbette emîrü’l-mü’minîn, İmam-ı Kebir, Halife-i Resûl seçilmesi, bir başkan bulunması ile ilgili hükümler vardır. Ancak böyle bir halife Müslümanlar tarafından seçilmelidir. Böyle bir halifede gerekli şartlar bulunmalıdır. Başkan Bush’un, Papa’nın, Şaron’un seçeceği bir halifeyi Müslümanların tanımaması gerekir.
IV.Kur’ân, Allah katında tek geçerli ve hak dinin İslâm olduğunu açıkça ve kesin şekilde beyan buyurmaktadır. Dinlerarası Diyalog, bu gerçeği gizlemek, örtmek, diğer dinlerin de hak olduğunu kabul ettirmek için ortaya atılmıştır.
V. Dinlerarası Diyaloğa taraftar olan ve bu konuda faaliyet gösteren cemaatler, ilâhiyatçılar, İslâmcılar yanlış yoldadır. Vaktiyle bundan seksen yıl önce büyük bir islâmî müessese, maalesef üç sarıklı gafil hocanın teklifi ile kaldırılmıştı. Şimdi birtakım Müslümanlara İslâm’ın temelleri dinamitletiyorlar. Uyansınlar. Ebedî saadetlerini kaybedebilirler.
VI. Tevhid dini ile Teslis inancı asla bağdaşamaz. Allah’a eş, ortak, benzer koşmak şirktir, en büyük inkârdır. Şirk ehli cennete giremez.
VII. Hazret-i Peygamberin nübüvvetini, Kur’ân’ı, İslâm’ı inkâr edenler hidayet yolunda değil, dalâlet yolundadır.
VIII. Biz Müslümanlar nasıl Hazret-i Musa’ya ve İsa’ya iman ediyorsak, Musevîler ve Hıristiyanlar da Hazret-i Muhammed’e iman etmedikçe onlarla aramızda diyalog olamaz, dinî işbirliği yapılamaz. Hazret-i Musa’yı, Hazret-i İsâ’yı inkâr etmek küfür olduğu gibi, Hazret-i Muhammed’i yalanlamak da küfürdür.
IX. Kur’ân, Müslümanları uyarmış, “Yahudileri ve Hıristiyanları dost ve velî ittihaz etmeyin” demiştir.Diyalogcular bu Kur’ânî emri çiğnemiş oluyorlar.
X. Diyalogcular Hazret-i Muhammed’i, Kur’ân’ı, İslâm’ı, İslâm Şeriatını inkâr eden, dinimizi ve ümmetimizi yer yüzünden kazımaya ahd etmiş bulunanlarla sıkı ve sıcak dostluk ve muhabbet bağları kurarken, kendilerini uyaran Müslüman kardeşlerini dışlamakta, onlara düşmanlık etmekte, onlarla alâkalarını kesmektedir. Ne kötü bir tutumdur bu! 09 Kasım 2004