Çarşamba

 

– İstanbul dünyanın en güzel şehridir.

Doğrusu: İstanbul dünyanın en güzel şehriydi.

– Liseyi bitirdi, bilgili ve aydın bir vatandaş oldu.

Doğrusu: Eskiden lise tahsili yapmamış bir cahildi, şimdi lise diplomalı bir cahil oldu.

– Laiklik tehlikede!..

Doğrusu: Laiklik yok ki, tehlikede olsun.

– Laiklik olmazsa cumhuriyet de olmaz, demokrasi de.

Doğrusu: İngiltere laik değildir, demokrasinin âlâsı oradadır.

– Anayasa değişir, her şey düzelir.

Doğrusu: Kafa yapısı, zihniyet, sistem değişmezse hiçbir şey düzelmez.

– İslam kadına hak vermiyor.

Doğrusu: İslâm kadına çok hak vermektedir. Ancak, devletin resmî antetli vesikasıyla fahişelik yapmasına izin vermez.

– İdam cezası gayr-i insanî ve gayr-i medenîdir.

Doğrusu: Kur’an’da, “Kısasta sizin için hayat vardır” buyuruluyor. Sekiz yaşındaki çocuğun ırzına geçtikten sonra başını taşla ezerek öldüren katili idam etmeyip de ne yapacaksınız?

– Tesettür medeniyete aykırıdır. Medenî kadınların çıplak olması gerekir.

Doğrusu: Tesettür medeniyet, çıplaklık vahşet ve bedeviyettir.

– Darwin haklıdır, evrim teorisi doğrudur.

Doğrusu: Darwinizm çökmüş, onun yerine neo-darwinizm çıkartılmış, o da iflas etmiştir. Darwinizm bâtıl, yanlış, gayr-i ilmî bir teoridir. Doğru olan yaratılış teorisi ve inancıdır. Darwin Karl Marx’ın yakın dostudur ve biyoloji sahasında bir tür bolşeviklik hareketi meydana getirmiştir. Bu zat ayrıca azılı bir Türk düşmanıdır.

– Yirmibirinci yüzyıl bir Türk yüzyılı olacaktır!

Doğrusu: Olacaktır değil, olabilir. Lakin asla bugünkü kafa, zihniyet ve sistemle değil. Köklü değişimler yapılmadıkça Türkler içinde bulundukları bataklıktan çıkamazlar.

– Biz hem Farmasonuz, hem de su katılmadık Atatürkçüyüz…

Doğrusu: Masonlar samimî Atatürkçü olamazlar. Çünkü Atatürk Mason localarını kapatmıştı. Masonlar Atatürk’ü kullanıyor.

– Biz hem Marksistiz, hem de Atatürkçüyüz.

Doğrusu: Mümkün müdür böyle bir şey? Atatürk Mustafa Subhi ve yoldaşlarını imha ve itlaf ettirmiş, Nâzım Hikmet’i muhakeme ettirip on beş yıl hapis yatmasına sebebiyet vermiştir. Bir Marksist Atatürkçü olamaz, sadece Atatürk’ü kullanır.

– Türkiye’de din ve inanç hürriyeti vardır.

Doğrusu: Türkiye’de din ve inanç hürriyeti vahim baskılara ve kısıtlamalara mâruzdur. Bu konuda tam bir hürriyet yok, rejimin izin verdiği ve uygun gördüğü kadar bir serbestlik vardır.

– Türk otomotiv sanayii…

Doğrusu: Yüzde yüz yerli ve millî bir otomotiv sanayiimiz yoktur. Batılı ülkelerin geri, demode, eski teknikli, büyük çapta ihraç imkanına sahip olmayan modellerini montaj usulüyle üretme sanayii vardır.

– Atatürk inkılapları tehlikededir.

Doğrusu: Atatürk inkılaplarına bizzat Atatürkçü geçinenler ihanet etmiştir. Mason localarının kapatılması inkılabını, İnönü zamanında locaları tekrar açarak onlar yıktılar. Ezan inkılabı Atatürkçü Celal Bayar zamanında kaldırıldı. Medreselerin yerine İmam-Hatip okulları ve İlahiyat fakülteleri açıldı. Kırk senede kırk bin yeni cami yaptırıldı. Hacca gitmek serbest bırakıldı. Bunlara hep Atatürkçüler izin verdi, göz yumdu.

– Türkiye çok ilerledi.

Doğrusu: Japonya, Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi doğu ve Asya ülkelerine nisbetle Türkiye çok geride kalmıştır.

– Kadınlara daha 30’lu yıllarda oy kullanma hakkı tanındı.

Doğrusu: 30’lu yıllarda tek parti sistemi vardı. Halk ikinci seçmenleri seçer, onlar da CHP’nin oy pusulalarını kullanarak yüzde yüz oranında Ankara’da hazırlanan Meclis’i seçerlerdi. O tarihte ne kadınların, ne de erkeklerin siyasî hürriyeti vardı.

– Peygamber bir postacıydı. İlahî vahyi tebliğ ettikten sonra işi bitmiştir. Dinimizin tek kaynağı Kur’an’dır.

Doğrusu: Peygamber ta Kıyamet kopuncaya kadar Müslümanların rehberidir. Sünneti, ruhaniyeti ile Ümmet’in yolunu aydınlatmaktadır. O, Kur’an’ın beyan ettiği gibi mü’minler için en güzel bir örnek ve modeldir. Dindar bir Müslüman günde en az kırk elli kere salavat getirerek Peygamber’e olan bağlılığını, sevgisini dile getirir. Öldükten sonra Peygamber’in işi bitmiştir demek İslâm’a suikast etmek demektir.

– İsviçre Medenî Kanunu bizi uygarlaştırdı, aile yapımızı güçlendirdi.

Doğrusu: İsviçre için iyi olan bu kanun bizim sosyal, kültürel yapımıza uygun olmadığı için, Türkiye’de aileyi yıktı, büyük tahribata sebebiyet verdi. Milletler, tercüme kanunlarla değil, kendi hukukçularının hazırlayacakları ve kendi kimliklerine uygun olan kanunlarla yönetilmelidir.

– Sabataycılar da Türktür ve Müslümandır.

Doğrusu: Onların Türklüğü ve Müslümanlığı zahirîdir, iğretidir. Asıl kimlikleri Yahudiliktir.

– Ramazan’da, cuma günleri memurlar ve işçiler için mesai saatlerinin oruca ve namaza izin verecek şekilde ayarlanması laikliğe aykırıdır.

Doğrusu: Kesinlikle aykırı değil, tam aksine laikliğe uygundur. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere bütün medenî, demokrat, hukuklu ülkelerde ibadet eden Müslümanlara kolaylık gösterilmektedir. Vatandaşların ibadet etmesine güçlük çıkartmak bolşevikçe bir zulüm ve zorbalıktan başka bir şey değildir.

– Üniversitelerimiz resmî ideolojinin hizmetindedir, resmî ideolojiye bağlı bir gençlik yetiştirmek için çalışacaktır.

Doğrusu: Üniversitelerin millî kimliğe, hukuka, tarihî devamlılığa, ilme, irfana hizmet etmesi gerekir. Üniversiteler ilim, ihtisas, araştırma müesseseleridir, resmî ideoloji fidanlıkları değil!

– Demiryolları yapılmıştır…

Doğrusu: En rahat, en kolay, en iktisadî seyahat ve nakliyat vasıtası olan demiryolları konusunda Türkiye pek acınacak bir gerilik içindedir. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya gibi ileri ve medenî ülkeler uçaklarla yarış eden hızlı trenler işletirken biz demode, geri teknikli, süratsiz, konforsuz trenlerle bu sektörü baltalamış, öldürmüş bulunuyoruz. İstenilseydi, İstanbul-Ankara arasını üç saate indirecek hızlı tren -meselâ- Japonlara yap-işlet-devret sistemi ile yaptırtılabilirdi. Birkaç otobüs şirketi trilyonlar kazansın diye demiryollarımız, trenlerimiz sabote edilmiştir. 22 Haziran 2000