ÇarşambaBİR kere bunların bilgi boyutları son derece yetersizdir. Sözde kültürlü, okumuş geçinirler ama edebî-yazılı Türkçeyi doğru dürüst bilmezler. Fuzulî’den birkaç beyit oku deseniz apışır kalırlar. Ne Türk tarihini bilirler, ne de genel tarihi. Tabiî ve beşerî coğrafyadan geçerli not alamazlar. Psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik, sosyoloji, sanat tarihi ve kültürü konusunda ya pek sığdırlar, yahut hiçtirler.

İkinci madde ahlâk-aksiyon boyutudur. Bu sahada da durumları berbattır. Bol bol yalan söylerler, emanetlere hıyanet ederler, vaadlerinden dönerler. Haram helal ayırt etmezler. Nalıncı keseri gibi hep kendi taraflarına yontarlar. Vicdanları yoktur. İkbal ve menfaat için her haltı yerler. Bukalemun gibidirler, her boyaya girerler. Namus, şeref, vatanseverlik yoktur onlarda. Arivisttirler.

Üçüncüsü estetik, güzellik tarafıdır. Onların bu boyutu da ya hiç yoktur, yahut da son derece güdüktür.

Eşkıyalığın bile kalitelisi vardır. Merhum Refi’ Cevad Ulunay “Balçıklı Edhem” isimli romanında, 19’uncu asrın sonlarında Gebze-Şile arasındaki bölgede yaşamış bir eşkıyayı anlatır. Yazdıkları hayalî değil, gerçek hayattan alınmış vak’alardır. Balçıklı Edhem’in çetesinde çok sevdiği yeğeni de vardır. Bir gün çete bir köye gider. Edhem orada, kendisini çileden çıkartan bir haber alır. Sevgili yeğeni evli bir kadınla ilişki kurmuştur. Edhem hemen yeğenini çağırır, “Git abdest al, iki rekat namaz kıl ve gel” der. Bundan sonra evladı gibi sevdiği yeğenini kendi eliyle kurşuna dizer. Tetiği çekerken de “Yavrum biz eşkıyayız ama ırz ve namus düşmanı değiliz” der.

Bugün nice saygın ve namuslu geçinen kodoş vardır ki, namus ve şeref konusunda şaki Balçıklı Edhem’in ayağının tozu olamazlar.

Bunca haşarat ve döküntü herif nereden çıktı?

Bir ülkede elbette şerli, şaibeli, kötü insanlar olacaktır. Hayatın kanunu böyledir. Lakin bunların karşısında, terazinin öbür kefesinde namuslu, şerefli, vatansever, kültürlü, irfanlı, hikmetli, dürüst, kahraman adamlar bulunacaktır ki, bir denge sağlansın.

Bazı döküntü, süprüntü, şerefsiz, namussuz, alçak, bayağı, pespaye adamlar memleketi babalarının çiftliği gibi gördüler. Akıllı bir çiftlik sahibi arazisini, bağlarını bahçelerini, sürülerini iyi idare eder. Sana süt veren ineğe senin de iyi bakman gerekir. Bizim alçakların böyle düşünceleri, endişeleri yoktur.

Bu memleketi, bu halkı kimler bu hale getirdi?

Türkiye durup dururken kendi kendine mi bugünkü perişan hale geldi?

Bu ülkeye dört-beş yüz bin memur yeterli iken, iki milyon memuru kim tâyin etti? #

Hesapsız kitapsız borçlanıp ülkeyi iflas ettirenler kimlerdir?

Yıllar boyunca “En büyük tehlike ve tehdit irticadır… Başörtüsü cumhuriyete karşıdır” diye bağırıp çağırdılar. Sonunda memleket battı, halk sefil oldu. Sebep irtica ve başörtüsü mü? Hayır. Eyvah irtica var, eyvah başörtüsü büyük tehdit diye feryad ederken nice bankalar hortumlandı, nice krediler çar çur edildi, memleketin iktisadiyatı, ziraati, endüstrisi çöktü.

Henüz hayata gözlerini açmamış kaç nesli borç yükü altında bıraktılar. Cumhuriyetin kuruluşunda bir dolar 0,8 TL ediyordu. 2001 yılının sonunda üç milyon olur deniliyor. Türk parasını kimler bu hale getirdi?

Adalet mülkün temelidir diye duvarlara kocaman harflerle yazıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ülkemiz aleyhine kaç bin karar verdi? Hem itibarımız kırılıyor, hem de devletimiz ağır tazminat ödemeye mahkum oluyor. Hukuk, adalet, kanun işlerimizi niçin yoluna koymuyoruz?

Millet Meclisi’nin tamir ve tadilatı işinde bile neler oldu, nice dedikodu yapıldı.

Hem mâlî kriz içindeyiz, hem de sınır komşularımızla ticaret yapamıyoruz. Irak’a yiyecek versek, karşılığında çok ucuza petrol ve doğalgaz alsak iyi olmaz mı; böyle bir alışveriş Türkiye’nin yararına, lehine olmaz mı? Niçin yapamıyoruz bu ticareti?

Bir ara komşumuz İran ile yoğun ticarî ilişkilerimiz vardı. Sonra kesildi. Niçin? İranla ticaret yapmamız bizim lehimize değil mi? Hangi irade bu ticareti önlüyor?

Arap ve İslâm ülkelerine sırt çevirip İsrail ile ittifak yapmanın bize ne faydası var?

Niçin birtakım güçler Türkiye’nin tarımını çökertmek için çalışıyor? Hayvancılığa çok müsait olan şu ülke niçin dışarıdan et ithal ediyor? Niçin buğday ithal ediyoruz, pirinç ithal ediyoruz? Niçin Amerika’dan gemiler dolusu yağ getirtiyoruz?

İşçilerin haklarını korumakla mükellef bir adam vardı. Sıfırdan başlamış, Karun gibi zengin olmuştu. İki Jaguar arabası vardı. İşçilerin haklarını korumakla vazifeli nice adam işçileri perişan etti.

Niçin binlerce fabrika, atölye, işyeri kapandı?

Niçin milyonlarca vatandaş işsiz, aşsız kaldı?

Niçin milyonlarca Türkiye’li hastadır, hastahanelerde sürünüp durmaktadır? Yabancı ilaç sanayii sırtımızdan milyarlarca dolar kazanıyor, niçin?

Bir toplumu ve ülkeyi ayakta tutan bütün değerleri kaldırıp parayı put haline kimler getirdi?

Helal kazancı, ticareti, üretimi kimler baltaladı? Kimler faizi, repoyu, rantı baş tacı etti?

Gençliğin, halk kitlelerinin ahlâkını ve karakterini kimler bozdu?

Eğitimi, üniversiteleri kimler bitirdi?

Ülkeyi mafyalara kimler peşkeş çekti?

Partileri aşiret, parti genel başkanlarını aşiret ağası haline kimler getirdi?

Türk-Kürt, Sünnî-Alevî, Sağcı-Solcu, şucu-bucu kutuplaşmasını kimler körükledi?

Şu canım ülkeyi bir Sabataycı tekelistanına çevirmek için kimler şeytanî planlar yaptı?

İngiltere’de bir Müslüman kız başörtüsü ile üniversiteye gidebiliyor da Türkiye’de niçin gidemiyor?

ABD’de Utah eyaletinde Müslüman bir kadın polis, resmî üniformasının üzerine başörtüsü takabiliyor da, Türkiye’de dindar kadın memurlar niçin başlarını örtemiyor?

Türkiye’yi bugünkü ağır krize kimler soktu? 19 Temmuz 2001