Dokuz Önemli Konu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Şubat 2019
Cumartesi
Başta Türkiye olmak üzere bütün İslâm âleminin bir takım ölüm-kalım meseleleri vardır. Bu meselelerin üzerine eğilmedikçe, bunların çare ve çözümleri aranmadıkça, bulunmadıkça, hayata geçirilmedikçe Müslümanlar için kurtuluş, hürleşme, izzet olmayacaktır.
1. İslâmî eğitim seferberliği. Güçlü, vasıflı, üstün bir eğitim ile bilgi, aksiyon (ahlâk) ve estetik boyutları gelişmiş yeni nesiller meydana getirmek. Sadece bilgi ve kültür yeterli değildir; ahlâk ve karakter konusunda pişmemiş, olgunlaşmamış Müslüman bir canavardır. Ahlâkı olmayanın bilgisi arttıkça zararı ve tahribatı da artar.
2. İş hayatına, ticarete, ziraate, sanayie, hayvancılığa, finans sektörüne hakim olmak. Müslümanlar ticaretin, sanayiin her sahasında arı gibi çalışmalı, kazançlarını çok şuurlu bir şekilde harcamalı, ülkeyi ve halkı kalkındırmalıdır. Bir belediyenin alacağı yüz çöpçü ve işçi için on bin kişi müracaat ediyor, imtihan stadyumda yapılıyor… Bu kafa ile adam olunmaz. Bir Sabataycı, bir Farmason, bir Boğaziçi aşireti mensubu çöpçülük ve işçilik için müracaat ediyor mu? Ticaret, sanayi, iş hayatı en büyük güç kaynağıdır. Bizim esaretimiz ve zilletimizin sebepleri siyasî değil, kültürel ve iktisadîdir. Beyoğlu’nda dört beş yerde bereket lokantası ve dönercisi var. Bunlar temiz, dürüst, inançlı, vatansever vatandaşlar tarafından işletilmektedir. Gece gündüz çalışıyorlar, hizmet ediyorlar, helâlinden para kazanıyorlar. Bütün yurdu yüzbinlerce örnek dükkan, lokanta, pastahane, ticarethane, atölye, büro ile doldurmalıyız. Maiyetimizde, ticaretimizde, fabrika veya atölyemizde işçi, memur, müstahdem çalıştırarak halka iş ve aş imkanı temin etmeliyiz. Kazançlarımızı din yolunda, ilim, irfan, kültür, sanat, hayır hasenat yolunda harcamalıyız. Kazancını sorumsuz ve beyinsiz şekilde gayr-i menkule, lüks otomobile, lüks ev eşyasına, arsaya, yazlığa yatıranlar ahmaktır. Kazancın bir kısmı sermaye arttırımı için saklanacak, diğer kısmı da yukarıda saydığım hayırlı ve faydalı işlere harcanacaktır. Müslüman tacirler, zenginler, işadamları din baronlarına bir kuruş bile kaptırmamalıdır.
3. Medya sahasında birinci ligde oynayıp; günlük gazeteler, haftalık dergiler, televizyonlar, ajanslar konusunda karşıtlarımızı ve rakiplerimizi aşmadıkça, onlara galip gelmedikçe bizim için kurtuluş yoktur. Şu Hocaefendi, bu şeyh, falan baron, filan Hazret için gazete ve dergi çıkartılmayacak; İslâm için, Müslümanlar için, bütün halk için, gerçeğe hizmet etmek için, ülkeyi kalkındırmak için yayın yapılacaktır. Nüfus bakımından ülkede çoğunluktasın, fakat medya konusunda nal topluyorsun… Elbette esir ve rezil olursun!..
4. Şifahî (sözlü, laflı) toplumdan yazılı-medenî toplum statüsüne geçmemiz şarttır. Bunun için de, resmî eğitim ve üniversiteler yetersiz oldukları için, bizim alternatif-paralel bir eğitim ve üniversite sistemi kurmamız ve çalıştırmamız gerekmektedir. Bu konunun özeti bile yüz sayfalık bir rapora sığmaz. Aklı erenler, ihtisası olanlar bu konuda kitap yazarak katkıda bulunmalıdır, çareler ve çözümler üretilmelidir.
5. Kurtulmak, hürleşmek, izzet sahibi olmak, paryalıktan çıkmak, vatanımızda şeref ve haysiyetle yaşamak istiyorsak din sömürüsünün her türlüsü ile etkili bir şekilde mücadele etmeliyiz. Bu memleketi dinsizler değil, din sömürücüsü alçaklar mahvetmiştir. Dine ihlasla, samimiyetle, garazsız ivazsız, ücretsiz, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek hizmet etmek en büyük şeref; dini sömürmek, Müslümanları aldatmak en büyük şerefsizlik ve namussuzluktur.
6. Kurtuluş hususunda ucuzculuktan, basitlikten, kolay reçetelerden, çilesizlikten uzak durmak. Biz kendimizi ıslah etmeyiz, yan gelip yatarız, bin türlü günah ve teseyyüb (kötülük) içinde yaşarız ve bedavadan kurtuluruz. Böyle kuruntuları bırakmamız gerekir. Kurtuluşun bir ücreti vardır. Kurtuluşun bir faturası vardır. Bunu ödemeye hazır olmazsan, gerekeni yapmazsan kurtulamazsın. Peygamberin hayatına ve mücadelesine bak. Zafere erişinceye, Allah’ın izin ve yardımı ile başarılı oluncaya kadar ne çileler ve zahmetler çekmiştir. İslâm’da yan gelip yatarak kurtuluş, yükseliş, izzet olmaz. Canını dişine takacak ve çalışacaksın. Nasıl çalışacaksın? Kendi kafana, kendi aklına göre değil… Kur’ân’a, Sünnete, Peygamberin talimatına, geçmiş asırlarda yaşamış büyüklerin metodlarına, içinde yaşadığın çağın icaplarına göre çalışacaksın. Elinde, aklı erenler tarafından yapılmış dört başı mâmur bir çalışma programı olacak. Din baronuna bağlan, paranı ona ver, gerisine karışma, o seni kurtarır… İslâm’da böyle hezeyanlara yer yoktur!
7. Müslümanların lüks, israf (savurganlık), aşırı tüketim, kalitesiz tüketim, gurur, kibir, mal ve servet şehveti, riyaset şehveti, hizipçilik ve cemaatçilik asabiyeti, benlik esareti ve ihtirasatı gibi kötülüklerden, beyinsizliklerden kurtulmaları gerekmektedir. Bunlardan kurtulmadıkça hürriyet, kurtuluş, selamet, felah olamaz. Bunu iyice aklımıza koyalım. Gırtlağına kadar benlik pisliğine ve şehvetine batmış ve sonra Müslümanları kurtaracakmış… Yok canım! En büyük cihad nefs-i emmâre ile yapılandır. Bu cihadı yapmadıkça, bu cihadın sonunda zafere ulaşmadıkça nasıl kurtuluş olacak?
8. Bizim sadece sıradan Müslüman olmamız, kurtulmamız ve yücelmemiz için yeterli değildir. Hepimiz olamasak bile, yeterli sayıda güçlü, vasıflı, üstün; ilimli, irfanlı, ahlâklı, hikmetli, faziletli, firasetli Müslüman bulunması gereklidir. Müslümanlar uzun yıllar boyunca en zeki, en istidatlı, en kabiliyetli çocuklarını doktor ve mühendis yetiştirdiler. Eğitime, iletişim-medya uzmanlığına, tarih ve edebiyat kültürüne, sanat ve dekorasyona, antropoloji ve sosyolojiye gereken önemi vermediler. Sonunda cezalarını çektiler ve çekiyorlar. Müslümanların idealist, zâhid, fedakâr, gerçekten dindar feragatli, hikmetli, güçlü ve büyük adamlar yetiştirmeleri, büyük uzmanlara sahip olmaları, sosyal ve edebî kültür sahasında rakiplerinden ve karşıtlarından önde koşmaları gerekmektedir. Aksi taktirde zillet, esaret, zebunluk…
9. Türkiye bir estetiksizlik tufanı içindedir. Ülke her sahada, her konuda bir çirkinlikler meşheri haline gelmiştir.Mimarlık, şehircilik, yapılaşma son derece çirkindir. En zengininden en fakirine kadar halkın giyimi kuşamı çirkindir. Tasarım çirkindir. Tabiat güzellikleri, ormanlar, yeşillikler, sahiller çirkinleşmektedir. Vatanın güzellikleri tahrip edilmekte, yerlerine çirkinlikler getirilmektedir. Türkiyeliler, nadir istisnalar dışında güzel evler, güzel hanlar ve apartmanlar, güzel resmî binalar yapamıyor. Müslümanlar da bu çirkinliklere bulaşmışlardır. Çirkinlikle iki türlü mücadele edilir: (a) Tenkit ederek, protesto ederek, tepki göstererek, karşı çıkarak. (b) Ortaya güzel eserler, güzellikler koyarak. İki sahada da İslâmî kesim acz içindedir. Müslümanlar kurtulmak ve yücelmek istiyorlarsa güzelin, güzelliklerin, güzel eserlerin hizmetinde olmalı; ülkeyi ve halkı güzelleştirmeye çalışmalı ve bu işte başarılı olmalıdır. Bilgi ve ahlâk faktörlerinin yanında estetik ve güzellik olmazsa kurtuluş da olmaz, yücelme de olmaz, hürleşme de… 11 Mayıs 2003