Çarşamba

 

“Hukuki bakımdan, 2’nci dünya savaşından bu yana, bütün ABD başkanlarını suçlu olarak mahkeme önüne çıkartmak konusunda ciddî deliller bulunduğuna inanıyorum. Onların hepsi, ya birer gerçek savaş suçlusudur, yahut vahim savaş suçlarına bulaşmışlardır.”

(Noam Chomsky,

“What Uncle Sam Really Wants”

Odanian Press)

Fransızca yayın yapan (www.oulala.net) internet sitesinde

“Ashoka”

imzasıyla çok önemli bir yazı yayınlandı. Başlığı

“Dolar putunun ölümü”.

Bu yazıdan bazı cümleler ve özetler alıyorum:

Saddam Hüseyin 2000 yılında Irak petrolünü Euro karşılığında satma kararı aldı. Bu, ABD’ye kafa tutmak demekti ve Amerika o ülkeye saldırdı.

Böylece, aynı yoldan gitmek isteyenlere de göz dağı vermiş oldu. Venezuela başkanı

Chavez

aynı şeyi yapmaya kalkışınca

CIA’nın tertiplediği bir cinayete kurban gitmesine ramak kalmıştı.

İran 26 Mart 2006

‘dan itibaren ihraç ettiği petrolle ilgili kendi borsasını kuracağını ilan etti.

Amerika bunu mutlaka önlemeye çalışacaktır.

İsrail’in İran’a saldırması ihtimali çok büyüktür.

Ancak İran hayli büyük bir yüzöçüme sahiptir ve

800 bin kişilik bir ordusu vardır.

Kendisine saldırıldığında, dünya petrolünün yüzde 80’inin geçtiği Hürmüz boğazındaki trafiği durdurabilir. Bunun üzerine petrolün varili 100 doların üzerine fırlar ve dünya ekonomisi alt üst olur.

Tahran borsası, petrol ihracatını Euro üzerinden yapmayı başarırsa, bu sahadaki

New York ve Londra borsalarının dolarlı satış tekeli kırılmış olur ve dolar putunun sonu gelmiş olur.

Doların üstünlüğünün sona ermesi ABD’nin iflasına yol açar ve dünya ekonomisi tepetaklak olur.

Amerikalılar yıllardan beri sadece kağıt, mürekkep ve matbaa masrafı yaparak karşılıksız dolar basmaktadır.

ABD güdümündeki kukla devletler elbette dolara kafa tutamazlar.

Ancak Venezuela ve İran gibi bağımsız devletler bu işi pekâlâ yapabilir.

Ben bir Müslüman olarak ABD’nin siyasetinden kesinlikle memnun değilim. ABD şu anda iki Müslüman ülkeyi işgal altında tutmakta ve din kardeşlerime büyük zulümler yapmaktadır. Kendini savunmak insanın en kutsal hakkıdır. ABD ile çarpışacak gücüm olmadığına göre ne yapabilirim? Cebimde birkaç yüz dolar harçlığım var, yarın bir döviz bürosuna giderek onu Euro’ya yahut İsviçre frangına çevirteceğim. Ayrıca, küçük ticarethanemin müdürüne de talimat vererek,

sermaye olarak kullandığımız meblağı Euro olarak saklamalarını isteyeceğim.

Benim şahsen yapabileceğim bu kadar.

Diğer Müslümanlara da, konuyu düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Dolara güvenmek, dolaylı olarak ABD’nin ve İsrail’in agresif politikalarını desteklemek manasına gelir.

Hürriyet var… Hangi dövizi istersem onu alırım.

Arzu eden Müslümanlar, paşa canları istiyorsa dolara güvenmeye devam ederler, tasarruflarını dolar olarak saklayabilirler, ticaretlerini dolar üzerinden yapabilirler. Doları boykot etmekle Amerikan halkını cephe almış olmuyorum. Bizim muhalefetimiz Bush rejimine karşıdır. Bir de, işin bizi aşan bir tarafı var.

Dolar aniden çökerse, ellerinde dolar bulunduranlar büyük zararlara uğrayacak, iflas edeceklerdir.

ABD’nin çöküşü belki de dolardan olacaktır.

Makineler Duracak

Muhterem bir şeyh efendi yıllar önce bir sohbetinde anlatmıştı. Âhir zamanda birçok fenni cihaz ve makina işlemeyecekmiş. İnsanlar şaşırıp kalacaklarmış. Bu nasıl olacak diye düşünmüştüm o zaman. Şimdi nasıl olacağını anlar gibiyim.

Zalim insanoğlu dünyayı çok kötü idare ediyor. Dünya petrol rezervleri 15-20 sene sonra tükenecekmiş. Bu kadar beklemeye de lüzum yok. Ortadoğu’da bir savaş çıkarsa ve Hürmüz boğazı trafiğe kapanırsa dünya petrolsüz kalacaktır.

Petrol olmayınca otomobiller, uçaklar, fabrikalar yakıtsız kalacak ve duracaktır.

Petrolle çalışan santrallar elektrik üretemeyecek ve yüz milyonlarca cihaz duracaktır. Beyinsiz ve azgın insanlar dünyayı yeni bir taşdevrine götüreceklerdir. Buyurun at arabalarına, buyurun yelkenli gemilere… Tabii yeterli sayıda at ve gemi bulunabilirse…

Bu ne Cür’et! İstanbul’da yayınlanan büyük bir gazete kocaman ve dehşetli bir haber yayınladı:

Bir lise müdürü Diyanet Vakfına müracaat etmiş ve öğrencilerine dağıtmak üzere 700 adet Kur’an tercümesi istemiş…

Gazete mal bulmuş mağribî gibi bunu önemli bir haber yapmış. Müdürün şu cesaretine ve cür’etine bakınız. Öğrencilere dağıtmak için Kur’an meali istiyor… Ne büyük cinayet!

Haberi okuyunca kendimi tımarhanede zannettim.

Yahu burası Türkiye’dir. Türkiye Müslüman bir ülkedir. Devletimiz, okullarda mecburi din dersi okutmaktadır.

Misyonerler gece gündüz bedava İncil ve Kitab-ı Mukaddes dağıtıyor. Piyasada yüz çeşit Kur’an tercümesi veya meali satılıyor. Sonra bizim büyük gazetemiz bir okul müdürünün öğrencilerine Kur’an tercümesi dağıtmak istemesini suç olarak göstermeye yelteniyor.

Bu ne cesaret, bu ne cür’ettir böyle… Bir kısım Sabataycıların, bu kafayla adam olmaları mümkün değildir.

Sevgili kardeşim… Sen üçüncü dünya savaşının patlamasını önleyemezsin… Sen büyük İstanbul zelzelesini durduramazsın… Sen bir yığın fitne ve fesadı engelleyemezsin… Bunlar senin iradeni aşar.

Ancak yapabileceğin şeyler vardır.

Dedikoduyu, zevzekliği, vakit öldürmeyi bıraksan da yapabileceğin iyi ve hayırlı işlerle uğraşsan ne iyi olur.

Neler yapabilirsin?

(1) Belâ ve musibetlerden korunmak için sadaka verebilirsin, hayır hasenat yapabilirsin. Ben söylemiyorum, Peygamberimiz buyuruyor (Salat ve selam olsun O’na) “Sadaka belaları def eder”.

(2) Namaz kılmak o kadar zor bir şey değildir. Kılmıyorsan namaza başlayabilirsin. Bilsen bu senin için ne kadar hayırlı olur.

(3) Dua edebilirsin.

(4) İnsanlara, hayvanlara, bitkilere iyilik edebilirsin. Muharremde aşure veya helva pişirip komşulara dağıttın mı?

(5) Yahu hiçbir hayır yapamasan bile bir kenara çekilip kendi haline, Müslümanların haline, insanların haline, şu memleketimizin haline ağlayabilirsin. Ağlamak parayla değil ya!

Ben beş madde yazabildim, muteber ve güvenilir din ve ahlâk kitaplarını karıştırsak yüzlerce iyilik maddesi bulabiliriz.

İyilikler şemsiye gibidir.

Belaların, afetlerin, musibetlerin üzerimize yağmasını önler. Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, her gün evimizden çıkarken günlük sadakamızı vermeliyiz veya ilk fırsatta vermek üzere bir köşeye koymalıyız.

Bütçesi çok kısıtlı olanlar para veremezlerse gördükleri insanlara tebessüm etsinler (gülümsesinler). Resûl-i Kibriya Efendimiz ne buyurmuşlar. “Din kardeşine gülümsemen de bir sadakadır…”

Lokantaya gittin, yemek yedin, çıkarken, masada kalmış yarım ekmek dilimini cebine koy. Dışarıda onu küçük parçalara ayır ve serçelere at. Bu da bir sevaptır, bir hayırdır.

Geçen pazar Azak Yokuşundan yukarı çıkarken bir otelin önünde, susuz kalmış iki çiçek saksısı gördüm, içlerindeki küçük ağaçlar ölmek üzereydi. İçeriye girdim, korka korka

“izin verirseniz sizden bir ricada bulunmak istiyorum”

dedim. Orada vazifeli zat,

“Buyurunuz”

dedi.

“Şu kapının önündeki ağaçları sular mısınız?”

dedim. Beni terslemedi,

“Olur”

dedi. Sanırım çok minik bir iyilik yapmaya çalıştım.

Mezarlıkların önünden geçerken bir Fatiha okuyunuz, sevabını oradaki ölülere bağışlayınız. Bir gün gelecek, hepimiz onlar gibi olacağız.

Savaş yaklaşıyor, zelzele yaklaşıyor, ufuklarda kara bulutlar var. Tedbir alalım, tedbir alalım… Şemsiyesiz çıkmayalım. İyilerden, hastalardan, mâsum çocuklardan, ihtiyarlardan, mazlumlardan (zulme uğramışlardan), gönlü kırıklardan dua isteyelim.

Sıkıntı içinde kıvranan birine bir miktar harçlık verirsiniz, zavallı sevinir ve sizin için iki kelimelik bir dua eder:

“Allah razı olsun”.

Bilseniz bu dua sizin için, bir milyar dolara sahip olmaktan daha hayırlı, daha kârlıdır. Dünya ticareti dünyada kalır, Allah ile yapılan ticaret bakidir. 23 Mart 2006