Cuma

Doğrusu çok acayip bir sistemimiz var. Bir kadın ile bir erkek nikahsız olarak birlikte yaşıyor, karı gebe kalıyor, çocuğu oluyor. Buna kimse birşey demiyor, kanunen bir sakıncası ve cezası yok. Lakin Müslüman bir erkek ile Müslüman bir kadın şer’î-dinî nikâh kıydırıp birlite yaşarlarsa bu büyük bir suç oluyor, cezalandırılıyor.

Televizyon seyretmiyorum, gazete okumuyorum. İnternetten gazete başlıklarına bakıyordum, bilgisayarım bozuldu, artık onlara da bakamıyorum. Son haftalarda zina konusunda büyük tartışmalar olmuş. Zinanın bir suç sayılmamasını, zina edenlere ceza verilmemesini savunan ünlü ve uygar bir yazar, “Bizim hayvanlar kadar hürriyetimiz yok mudur…” diye yazmış. Uygar ve çağdaş yazar yanılıyor. Nice hayvanlar da birer eş edinirler, hayatları boyunca birbirlerine sadık kalırlar, eşlerini kıskanırlar. O yazarın şöyle yazması gerekirdi:

“Bizim domuzlar kadar hürriyetimiz yok mu?..”

Mâlum, domuzlar dişilerini kıskanmaz.

Zina konusunda niçin bu kadar yaygara kopartılıyor?

Türk toplumunun temeli ailedir. Aile çözülür, gevşer, çökerse Türkiye de çöker, batar.

Aileye, nikaha, iffete, eşler arasında sadakate karşı olan vatandaşlar bulunabilir. İhtilafın medenî, demokratik bir şekilde çözülmesini istiyorsak bir referandum (halk oylaması) ile meseleyi millete sunmak ve sormak gerekir:

– Zina suç mudur, zina yapanlara ceza verilsin mi?..

Millet ne diyorsa, onun dediği gibi kabul edilmelidir.

Avrupa Birliği zinanın suç sayılmasını, cezalandırılmasını kesinlikle istemiyormuş… Olabilir. Türkiye’nin onların bu isteklerine boyun eğmesi gerekmez.

Avrupa sadece zina konusunda diretmiyor ki…

Türkiye için istekleri çoktur:

1. Türkiye çok büyüktür, küçültülmelidir.

2. Türkiye’nin nüfusu çok fazladır, azaltılmalıdır.

3. Türk halkı doğurgan bir halktır, hızla çoğalmaktadır; Avrupalılar ise azalmakta, ihtiyarlamaktadır. Binaenaleyh Türklerin de nüfus planlamasıyla kısır hale getirilmesi gereklidir.

4. Üniter sistemli bir Türkiye Avrupa için bir tehlike ve tehdit oluşturmaktadır. Federatif ve zayıf bir yapıya kavuşturulmalıdır.

5. Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması ve halkının bütün baltalamalara rağmen İslâm’a sadık kalması iyi değildir. Türkiye’nin hiç olmazsa bir kısmı Hıristiyanlaştırılmalıdır.

6. Geleneksel Kur’ân ve Sünnet İslâmlığı Avrupalıların işine gelmemektedir. Onun yerine reforme edilmiş, yenileştirilmiş bir Light Islam, ılımlı bir Müslümanlık çıkartılmalı; din, Şeriat ve fıkıhtan ayrılarak Protestanlık gibi bir hümanizma haline dönüştürülmelidir.

7. Türkiye’nin, Ortadoğu’nun Japonyası veya Güney Kore’si haline gelmesi Avrupa Birliği’nin aleyhinedir. Binanealeyh iktisadı, maliyesi, ziraati, hayvancılığı bugünkü geri ve ilkel durumda kalmalıdır.

Bizdeki birtakım hayalperestler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınacağını sanıyor. Bu bir kuruntudan ibarettir. Onlar bu yüzölçümü, bu nüfusu, bu potansiyeli ile Müslüman bir Türkiye’yi kesinlikle aralarına almazlar. Türkiye önce parçalanmalı, ufaltılmalı, bir tehlike ve tehdit olmaktan çıkartılmalıdır ki, üye olabilsin.

Türkiye bu haliyle Avrupa Birliği’ne katılırsa iki neticeye hazır olmamız gerekir:

A. Avrupa Birliği çöker.

B. Türkiye parçalanır.

Bütün Batı Avrupa ülkelerinde başörtüsü serbesttir. Sadece aşırı ve fanatik laik Fransa’da resmî okullarda yasaklanmıştır. Fransa’nın bütün üniversitelerinde, Katolik okullarında, diğer özel okullarında açılması serbest olan İslâm okullarında serbesttir. Peki, kendi ülkelerinin üniversitelerinde serbest olan başörtüsünün Türkiye üniversitelerinde yasaklanmış olması Avrupalıları rahatsız etmiyor mu?

Etmiyor ki, bu konuda zina konusunda olduğu gibi baskı yapmıyor, diretmiyorlar?

Acaba niçin?

Bütün Avrupa ülkelerinde din partisi, dinî isim taşıyan parti kurmak serbest de, Almanya’da Hıristiyan Demokrat Partisi var da, Türkiye’de din partisi kurmak niçin yasak?

Onlar yirmibirinci yüzyılın bir İslâm asrı, bir Türk asrı olmasından korkuyorlar.

Fransa’da Katoliklik her geçen gün biraz daha çöküyor, geriliyor, taraftar kaybediyor. Evangelistler niçin o ülkeyi tekrar Hıristiyanlaştırmak için çalışmıyorlar da, bütün güçleri ve imkanları ile Türkiye’ye yüklenmiş bulunuyorlar?

Türkiye’miz için iyi emeller beslemeyen Avrupa liderleri niçin bizdeki iktidara son derece yakınlık gösteriyor, itibar ediyor, onu koltukluyor.

Şu husus iyi bilinsin ki, ilk fırsatta Türkiye’ye Rum ve Ermeni nüfusu ithal edilecektir. Onların böyle planları olduğundan kimse şüphe etmesin.

Kars, iklimi yazlığa müsait olmayan uzak bir mahrumiyet bölgesidir. Bu vilayetimizin Ermenistan sınırı bölgesindeki araziyi niçin yabancılar satın almıştır? Bu bölgedeki toprakları satın alan yabancıların etnik kökenleri araştırılmış mıdır?

Türkiye’yi parçalamak, bölmek, Hıristiyanlaştırmak, federatif bir yapıya kavuşturmak isteyen yabancılara ev, arsa, arazi satanlar vatansever midir, vatan haini midir? 09 Ekim 2004