Dönen Radikaller
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Çarşamba
Hayat akar, hergün bir yığın çocuk doğar, bir yığın insan ölür. Doğumlar ve ölümler sadece maddî olmaz. Hergün birtakım insanlar imana gelir, Müslüman olur, bir bakıma yeniden doğar. Yine, maalesef bazı kimseler imandan çıkar mürted olur. İrtidat çok kötü bir ölümdür.
Hergün çeşitli ülkelerde, çeşitli kavimlere mensup nice kişi imana geliyor. Ne mutlu onlara.
Bizde ve başka yerlerde birtakım kara bahtlılar İslâm’ı bırakıp Nasranî, Üçyıldızlı, Ateist veya başka şey oluyorlar. Niçin İslâm’ı terk ediyorlar? Elde delil yok ama birtakım iddialar ve rivayetler var. Misyonerler, Üçyıldızlar, başka dinler veya dinimsi gruplar kendilerine katılanlara iyi para veriyorlarmış. Sefalet içinde kıvranan birini düşününüz. Onlara katılırsa iyi bir geliri olacak, borçları ödenecek. Varsa çocuğuna yurtdışında tahsil imkanı sağlanacak. Hattâ Türkiye’yi terk edip zengin bir ülkeye göç etmesi için imkân aranacak. Bu adamın ve ailesinin İslâm ile bağları zaten gayet zayıf. Ne yapıyor? Para, menfaat, dünya yüzünden dinini bırakıyor. Ne kötü bir dönüş.
Eskiden radikallik yapan biri vardı. O da dönüş yaptı. Şimdi Pembelerin, Ateistlerin, İslâm düşmanlarının safında. Dönüşü onun için maddî bakımdan kârlı oldu. İyi bir maaş, iyi bir geçim, itibar, şöhret… Acaba bunlar gerçekten kâr mıdır? Bu dünya hayatı geçicidir, fanîdir. Ben bu satırları Sultanahmet’te yazıyorum. Acaba bundan tam bin yıl önce benim yazı yazdığım yerde kim yaşıyordu? Bir Bizanslı… İsmi neydi, bilmiyorum. Evi Ayasofya yakınında şehrin mutena bir semtinde olduğu için zenginmiştir her halde. Ne kendi kaldı, ne adını bilen var. Evi ve dükkanı yıkıldı. Temelleri, bugünkü toprak seviyesinin birkaç metre altında duruyordur belki, kazı yapsalar meydana çıkar. Bu adamın altın ve gümüş paraları vardı. Onlara ne oldu? Onlar da yok oldu. Evinde eşyaları vardı. Karısı vardı, çocukları vardı, hizmetçi ve köleleri vardı, atları, arabası vardı. Hepsi elden gitti.
Bir Müslüman için en büyük değer imandır. Ona ebedî mutluluk kapısını imanı açar. İmanla yaşar ve ömrü ölümüne imanla bitişirse en büyük saadeti kazanmış olur. İmanı elden giderse en büyük zarara uğramış olur. İman yoksa para, mal, mülk, büyük servet, tantana, şaşaa, debdebe hiçbir şeye yaramaz.
Bizim eski Radikalin İslâmcılıktan Müslümanlığa dönmesi gerekirdi. Hızlı dönüş yaptı, ortada duramadı, öbür uca geçti. 70’li, 80’li yıllarda Radikaller ne kadar hızlı, öfkeli, hınçlı idiler. Ne ateşli cihad edebiyatları yapıyorlardı. Kendileri gibi düşünmeyen, kendilerini desteklemeyen Müslümanlara yıldırımlar yağdırıyorlardı. Şimdi ortalıkta hızlı Radikal kalmadı. Malı götürdüler ve şimdi birer kûşeye çekildiler yiyorlar, geziyorlar, eğleniyorlar, dünyanın sefasını sürüyorlar. Cihad’dan bahsedeni yok. Eskiden Asr-ı Saadet’i geri getireceklerini iddia ediyorlardı. O iddialarından da vazgeçtiler. Şimdi akılları fikirleri ihale kapmak, devleti ve belediyeleri hortumlamak, avanta elde etmek, zengin olmak. Nice eski muvahhid putperest oldu. Putları paradır para.
Radikaller bendenizi, Radikal iken de döndükten sonra da sevmezler. Ehl-i Sünnet Müslümanıyım, dinde reform ve yenilik istemem. İslâm dininin reforma, değişime, yeniliğe ihtiyacı yoktur. Bu dinin usûlünü, temel hükümlerini, ana ilkelerini Allah koymuştur. Allah yanılmaz. O’nun elçisi ve habercisi olan Peygamber de yanılmaz. Kur’ân’da Peygamber için “O hevasından konuşmaz” buyuruluyor. Peygamberin din hakkındaki sözleri de vahiyledir, ilhamladır.
Kutsal kitaplarının asıl metinleri kayb olmuş, tahrifata uğramış başka dinlerde reform yapılabilir ama İslâm’da kesinlikle yapılamaz. Bendeniz düşünceleri, görüşleri, hükümleri Ehl-i Sünnet İslâmlığına uymayan modern Müslüman yazarları tenkit ederim.
İranlı Ali Şeriati
adlı kitabında
diye yazıyor. Janus ne demektir? İki çehresi olan bir Roma putunun ismidir. Şu İslâmcı yazara bakınız, Allah’ı bir puta benzetiyor. Böyle rezalet olur mu? Böyle bir teşbih açık küfürdür. Vaktiyle bunu tenkit ettiğim için birkaç Radikal genç benimle tartışmış,
demişlerdi.
Pakistanlı bir Müslüman yazar, küçük hacimli bir kitabında
diyor açıkça.
buna cevap verdi. Böyle bir iddia asla kabul edilemez. Peygamberimiz 1400 küsur yıl önce haber vermiş, “Ümmetim asla dalalette, sapıklıkta ittifak etmez” demiş. Bütün Müslümanlar sapıtmışlar da, Pakistanlı hoca doğruyu bulmuş. Bizim Radikaller böyle kitapları, böyle iddiaları çok severler. Sanki yayınlanacak başka kitap yokmuş gibi bunları basarlar.
Mısırlı bir yazarın (Allah ona rahmet eylesin), daha sonra pişman olduğu, vazgeçtiği yanlış ve bozuk görüşleri vardır. Bizde reformcu ve değişimci bir ilahiyat profesörü bu zatın bir kitabını tercüme etti. Birinci baskıda
diye bir cümle var. Tenkitler üzerine, ikinci baskıda bu cümle
şekline sokuldu.
Bunların farziyeti Kitabla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sâbittir. İnkar eden kâfir olur. Belki de Mısırlı yazar tasavvufçuların, tarikatçıların devamlı şekilde ve belli sayıda okudukları salavat ve zikirleri kasd etmiş, bizim reformcu ilahiyatçı da mal bulmuş Mağribî gibi bilerek, kasıtlı olarak yanlış tercüme etmiş.
Radikallik, reformculuk, bunların üzerine tüy diken
cereyanı İslâmî kesime büyük zarar veriyor, korkunç tahribat yapıyor. Hoşgörücüler bendenize ateş püskürüyor. Suçum, onları tenkit etmek, Müslümanları uyarmaya çalışmaktır. Madem ki, hoşgörü taraftarıdırlar, bana da tahammül etsinler, bana da hoşgörü göstersinler.
Sünnî bir Müslüman olarak aşağıdaki fikirlere, görüşlere, hükümlere, iddialara hoşgörü ile bakamam:
Böyle iddialarda bulunan, bu gibi reformculuklara tolerans gösterenlerin dinleri gider.
Polemik yapmayı, isim vererek çatmayı, döğüş horozu gibi tartışmayı sevmiyorum.
Bazı Radikallerin, Dönmüşlerin, Reformcuların, Diyalogçuların iddiaları tamamen yanlıştır. İslâm’da reform olmaz. Dinin usûlünde kesinlikle değişiklik yapılamaz. İctihad yapacak derece yüksek âlim yoksa yahut ictihad yapmak doğru olmazsa ictihad yapılmaz. Bu din bize Peygamberden ve Ashabından nasıl intikal ettiyse onu o şekilde kabul ve muhafaza etmemiz gerekir. Reform ve değişiklik, bozulmuş dinlerde, beşerî ideoloji ve doktrinlerde yapılabilir. 08 Eylül 2005