PerşembeSabataycılık ile ilgili iki yeni kitap çıktı. Bunları tanıtmakta yarar görüyor ve tavsiye ediyorum.

Birincisi: DÖNMELER ÂDETİ. Yazarı: Ahmed Sâfi. Yayına hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağ. Zvi-Geyik Yayınları [Tel: (0.212) 511 55 26]

104 sayfalık bu kitap, “Sefînetü’s-Sâfî” adını taşıyan 3350 sayfa tutarında ve 18 defter şeklinde, maalesef aslı kaybolmuş, fakat mikrofilmleri elde kalmış olan kıymetli bir yazma eserden alınmıştır. 1878’de Selanik’te askeriye başkatipliği yapan Ahmed Sâfî bey, oradaki Dönmeleri merak etmiş, incelemiş, kimlikleri ve âdetleri hakkında edindiği bilgileri eserine yazmıştır. Dönmelerin inançları, mahiyetleri, Müslüman göründükleri halde Müslüman olmadıkları hakkında önemli bilgiler veren bu kitabı, Sabataycıları ve Sabataycılığı merak eden herkes okumalıdır. Osmanlıca aslı, Osmanlıca metnin okunuşu ve sadeleştirilmiş şekli bir aradadır.

İkinci kitap: ŞİŞLİ TERAKKİ DAVALARI: Hazırlayanlar: Abdurrahman Dilipak-IlgazZorlu. Zvi-Geyik Yayınları [Tel: (0.212) 511 55 26]

Küçük puntolarla 318 sayfalık bir hacmi olan bu kitap öyle sıradan bir mahkeme-dâvâ kitabı değildir. İçinde Dönmelikle ilgili çok önemli ve esaslı kaynaklar, bilgiler, belgeler bulunmaktadır. Abdurrahman Dilipak ve Ilgaz Zorlu aleyhine açılmış olan davalar münasebetiyle, müdafaa ve açıklama makamında olmak üzere hayli bilgi ve belge verilmiştir. Ülkemizdeki birtakım önemli ve kodaman Sabataycıların isimleri de, bilmünasebe ilân edilmektedir. Halen derdest-i rüyet (görülmekte olan)bir dâvâ olduğu için daha fazla yazmak istemem.Lakin kitap gerçekten önemlidir ve Sabataycılığın esrarına vakıf olmak isteyenlerin tedkik ve mütalaa buyurmalarında faide vardır.

Birkaç sene öncesine gelinceye kadar bizim medyamız Sabataycılık gibi çok önemli, çok hayatî bir konuyu hiç dile getirmezdi. Düşünebiliyor musunuz? Ülkede iki kimlikli, çok güçlü, esrarlı bir lobi ve cemaat var ve medya ondan hiç bahsetmiyor? Bu suskunluk Türkiye’nin garabetlerindendir. Gazetelerimiz bazı günler elli sayfadan fazla çıkıyor. İncir çekirdiğini doldurmaz fuzulî konulara çarşaf gibi yer arıyorlar ve en güçlü siyasî, sosyal, kültürel güçten bahsetmiyorlar. Olacak şey değil!

Maalesef ülkemiz bir tabular ülkesidir.

Şu anda Sabataycı kesimde gece gündüz, çok hararetli bir faaliyet, kaynaşma, kulis var. Bazı geceler geç vakitlere kadar ateşli toplantılar yapılıyor, ülkenin geleceğine ait kararlar alınıyor, devletle ilgili görüşler teati ediliyor. Gazete ve televizyonlarda bu konuda harf yok.

Peki İslâmcı basın Sabataycılık konusunu gereği gibi işliyor mu? Maalesef Müslümanlar da bu önemli konuya hakkettiği ilgiyi göstermiyor. Hatta bazen hiç beklenmeyen ters tepkiler bile görülüyor. Benim Sabataycılarla ilgili kitabım çıktığı vakit bazı İslâmcı yazarlar çok bozulmuşlardı. “Madem ki, Müslümanız diyorlar, o halde Müslümandırlar.Ne isteniyor bu zavallı vatandaşlardan…” gibi görüşler bile serdedildi. Kitabımı ilmî olmamakla suçladılar. Benim ilmî kitap yazmış olmakla ilgili bir iddiam yoktu ki. Konuyu gündeme getirmek, halkı uyarmak için Sabataycılarla ilgili fıkralar (köşe yazıları) kaleme almışım, istek üzerine bunlar bir kitap haline getirilmiş. Bu bir suç mudur? Bir noksanlık mıdır? Arzu eden tarihçiler, araştırmacılar buyursunlar bol dipnotlu, bibliyografyalı, tumturaklı üsluplu ilmî kitaplar yazsınlar. Mâni olan mı var?

Sabataycılar yakın tarihimizde, büyük devlet adamlarından bir kısmının kendilerinden olmalarını istemişlerdir. Şayet devlet adamının kendisi Sabataycı değilse, eşinin bu gizli ve iki kimlikli azınlıktan olması sağlanmıştır. Bazı isimler vermek istiyorum, fakat veremiyorum. Yanlış anlaşılacak, başıma bir sürü dert gelecek.

1991’den beri Millî Gazete’de günlük fıkralarım yayınlanıyor. Dokuz sene boyunca hakkımda hiçbir soruşturma, adlî takibat yapılmadı. Sonra, birden bire son bir yıl içinde hepsi de Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde olmak üzere beş dâvâ açıldı. Bunların ikisinden beraat ettim. Birinden 20 ay hapse mahkûm oldum. Ceza tecil edildi ama bundan sonra başka suç işleyip mahkûm olursam hepsini birden çekmem gerekecek. Karara kalmış iki dâvâ daha var.

Geçen sene İslamcı ve araştırmacı bir yazar, Sabataycılık mevzuundaki kitabımı tenkit ederken benden “ihtiyar” diye bahsetmiş (yazısını okumadım). Bunak mı demek istiyor? Birİslâmcı olarak Sabataycılıkla ilgili yayınlara niçin bu kadar kızıyor, sinirleniyor? Anlamak zor.

Gerçekçi bir insanım ve gerçekleri yazıyorum. Hiçbir siyasî, şahsî, ticarî emelim ve hırsım yoktur. İnançlarıma, ülkeme, halkıma hizmet etmek için teklifler, temenniler, tenkitler, çareler, çözümler ihtiva eden (içeren) yazılar kaleme alıyorum. Bunlar imzamla çıkıyor.Hata varsa bana aittir.

Kısaca tekrar ediyorum:

1.Sabataycılığı ve Sabataycıları bilmeden Türkiye’nin yakın tarihini anlamanın imkan ve ihtimali yoktur.

2. Sabataycıların hepsi için söylemiyorum ama, onların militan olanları ülkemizde gizli bir Sabataycı saltanatı kurmak istemektedir.

3. Sabataycılar gizli kalmak istiyor. Ben ise bilinmeleri gereği üzerinde duruyorum.

4. Gayem antisemitizm yapmak değildir. Sadece tanıtmak, bilgilendirmek, dikkat çekmektir.

5. Sabataycılıkla ve Sabataycılarla ilgili ilmî araştırmalar yapılmalı, ilmî dergiler ve kitaplar çıkartılmalıdır.

6. Her hâl ü kârda iki kimliklilikten vazgeçmelidirler. Ilgaz Zorlu bey, mahkemeye müracaat etti, “Ben Müslüman değilim, Sabataycıyım, iki kimlikli olmak beni rahatsız ediyor, Musevî dinine geçmek istiyorum” dedi. Mahkeme bu talebi kabul etti. Başhahamlık da onu Yahudi cemaati listesine yazdı.

7. Bazı Sabataycıların İslâm dini ve dindar Müslümanlar aleyhinde yayın yapmaları, düşmanlık etmeleri doğru değildir. Böyle bir düşmanlık medenî insanlara yakışmaz.Bu gibi militanlıklardan ve fanatikliklerden vazgeçmelerini istiyoruz. Millî barış, toplumsal uzlaşma için bu şarttır. 02 Kasım 2001