Cumartesi

(1) Sabataycıların on sekiz maddelik gizli protokollarının bir maddesinde “Benzeme, benzet” yazılıdır. Onlar bu maddeyi uzun zamandan beri hayata uygulamış ve hayli Müslümanı kendilerine benzetmiştir. Binaenaleyh, bugün Türkiye’de gerçek Dönmelerin yanında, Dönmeleştirilmiş, Dönmelere benzetilmiş Müslümanların ve Türklerin sayısı az değildir.

(2) Dönmeler, Müslümanlardan çok önce medyanın, sinemanın, televizyonun, basının gücünü anlamış ve bu sahada bir imparatorluk kurmuşlardır. 1930’larda Dönme İpekçi ailesi Türkiye’de sinemayı kontrolu altına almıştı. O zaman televizyon yoktu ve sinema halk yığınlarının, gençliğinin birinci eğlencesiydi. Günümüzde de büyük medyada Dönmelerin ve Dönmeleştirilmişlerin gücü, tesiri, ağırlığı büyüktür.

(3) Dönmelerin laiklik anlayışı kendilerine mahsus, nev’i şahsına münhasır (sui generis) bir laikliktir. Dönme laikliğini, Fransız lakliği ile bir tutmak büyük bir yanılgıdır. Fransa’da din ile devlet (Alsas Loren bölgesi dışında) birbirinden tamamen ayrılmıştır. Dönme laikliğinde ise din–devlet birliği vardır. Lakin bu birlik bir uyum birliği değildir.

(4) Dönmeler eğitime, üniversiteye çok önem verirler. Kendilerinin Dönme okulları ve üniversiteleri bulunduğu gibi, “Benzeme, benzet” prensibi uyarınca genel eğitim sistemine ve üniversitelere de damgalarını vurmuşlardır.

(5) Her değerin, her şeyin istismar ve istihdam edildiği Türkiye’de Atatürk’ü, Kemalizmi en fazla Dönmeler kullanmaktadır.

(6) Demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukuk, adalet Dönmeler ve Dönmeleştirilmişler içindir.

(7) Dönmeler, çeşitli tarihî ârızalar ve kazalar yüzünden çok kolay bir şekilde elde etmiş oldukları bitakım büyük kazançları, imtiyazları, menfaatleri, tekelleri kolayca bırakmak temayülünde (eğiliminde) değildirler. Direniyorlar, direneceklerdir.

(8) Dönmeler homojen bir yapıya sahip değildir. Asırlardan beri aralarında rekabet, çekişme, ittifaksızlık mevcuttur. Bugün de bazı önemli, güçlü, ünlü Dönmeler birbiriyle kıyasıya bir mücadele içindedir. Müslümanlar bu çekişmeleri seyrediyorlar, fakat binde dokuz yüz doksan dokuzu ne olduğunu, ne gibi dolaplar döndüğünü anlamıyor.

(9) Dönmeler İslâmî hareketin içine sızmışlar, ajan provokatörlerini sokmuşlardır; birtakım islâmî cemaatleri manipüle etmektedirler. Büyük bir dinî cemaatin gerek Dönmeler, gerekse Yahudiler ve İsrail tarafından parasal destek aldığına dair ciddî rivayetler vardır. Ülkemizin çok zengin bir Dönmesi dinî bir cemaate ayda on bin dolar yardım yapıyor. Niçin yapıyor? Her halde İslâm’ı sevdiği, Müslümanların kara gözlerine âşık olduğu için değil!

(10) Türkiye’de Dönmeler ve Dönmeleştirilmişler şehir kültürü ve zihniyetine sahiptir. İslâmî hareket ise genellikle kırsal kesim, gecekondu, varoş, taşra zihniyetine saplanıp kalmıştır. Bu eşitsizlik ile Müslümanların Dönme tahakkümünden kurtulup hürleşmeleri, izzet bulmaları mümkün değildir.

(11) Dönmeler, kendileri için tehlike ve tehdit olarak gördükleri şahıslara, zümrelere karşı son derece insafsız ve merhametsizdir. Onlarda Müslümanlardaki toleransın binde biri yoktur.

(12) Gerçek demokrasi Dönmelerin ve Dönmeleştirilmişlerin menfaatlerine, ideallerine, ideolojilerine uymaz. Onlar demokrasiye, insan haklarına, hukuka sınırlar çizmişlerdir. Bu sınırları aşanlar ağır şekilde çarpılır, cezalandırılır.

(13) Dönmelerin ve Dönmeleştirilmişlerin hayalî bir gündemleri vardır. Onlar halk yığınlarını, gençliği, okur–yazarları bu hayalî ve bulutlar üstü gündem maddeleriyle oyalar, uyutur, sersemletir. Derviş ne yaptı, ne yapacak?.. İsmail Cem ne yapıyor, nereye koşuyor?.. gibi konu ve dedikodularla on milyonlarca vatandaşı meşgul edip dururlar. Arada Türkiye batmaya devam eder, soygunlar gece gündüz sürer, çöküntü ve dağılma korkunç boyutlara ulaşır. Umurlarında bile değildir.

(14) Ne kadar ehliyetli, uzman, yararlı, hizmet etmeye istidatlı olursa olsun Dönmelerin ve Dönmeleşmişlerin gözüne girmemiş, dümen suyundan gitmeyen, emel ve menfaatlerine âlet olmayan vatansever, güçlü, lüzumlu şahsiyetlerden bahsedilmez, onlar gündem konuları içine alınmaz.

(15) İslâmî kesimde bazı adamlar yularlarını Dönmelerin ve Dönmeleşmişlerin eline vermiş bulunmaktadır. Bu hususta fazla ve açık yazmıyorum, lütfen ne demek istediğimi iyi düşününüz.

(16) Dönmeler ve Dönmeleşmişler, samimî Müslümanları cahillikle terbiye etmektedir. Dindar, takvalı, zâhid Müslümanların okumalarını, yüksek ve parlak tahsil yapmalarını asla istemezler.

(17) İslâmî kesimdeki ahlâksız, şerefsiz, namussuz, alçak din sömürücüleri, bilerek veya bilmeyerek Dönmelerin ekmeğine yağ sürmektedir. Din sömürücüleri; İslâm dâvasını ve Müslümanları satmıştır. Din sömürücülerinin dini imanı para ve menfaat, putları nefs-i emmareleridir. Onlar riyaset, makam, mevki, servet, ün, alkış için yanıp tutuşmaktadır. Böyle haşarattan ne bu ülkeye, ne bu millete, ne bu devlete, ne de Din-i Mübin-i İslâm’a bir hayır gelir.

(18) Devlete ve Cumhuriyete en büyük zararı militan ve fanatik Dönmeler ve Dönmeleşmişler vermektedir. Demokrasinin, insan haklarının, hukukun, adaletin önündeki en büyük engel onlardır.

(19) Militan Dönmeler ve Dönmeleşmişler İslâm dininde reform yapılmasını istemektedir. Mensubu olmadıkları bir dinin iç işlerine ne hakla karışıyorlar? Dinle ilgili konular Müslümanları ilgilendirir. Namazın ve Ezanın Türkçe kılınıp okunması onların karışabileceği bir mesele değildir.

(20) Dönmeler ve Dönmeleşmişler, Türkiye’nin en güçlü ve tesirli lobisi olarak, eserlerini seyr etsinler. Siyaset, iktisat, kültür, medya, finans, ziraat, sanayi, eğitim, üniversite sahalarındaki büyük yozlaşma, büyük çöküntü, büyük yıkım onların eseridir. Türkiye’nin bugünkü manzarası karşısında iftihar edebilirler mi?

(21) Dönmeler halkın büyük kısmını eğitim ve propaganda ile kendilerine benzeterek Türkiye üzerindeki emperyalist, tekelci, sömürgeci tahakkümlerini sağlama bağlamak, ilelebed devam ettirmek istiyorlar. Onların son büyük planı ve stratejisi budur. 18 Ağustos 2002