Dr. Moon, Öztürk, Baykal
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Şubat 2019
Yeni bir din mi dersiniz, tarikat mı dersiniz, işte bunun kurucusu
i daha önce yazmıştım. Önemine binaen ve konuyla ilgili olduğu için bu ilanların içeriğini kısaca özetliyorum.
şöyle diyordu:
“Büyük bir toplantı yapıldı. Hazret-i İsâ, Hazret-i Muhammed, Buda, Konfiçyüs, Martin Lüther geldiler. Hazret-i İsâ beni âhir zaman Mehdisi olarak ilân etti. Toplantıya Allah katılmadı, mektup gönderdi…” İki gazete ilânı basmadı, ötekiler yayınladı…
, Karun kadar zengin bir adam,
Üniversiteleri var, gazeteleri var, televizyon istasyonları var, dünya çapında teşkilâtı var. İşte bu zat Türkiye’ye de kanca atmış bulunuyor.
Kendisi aynı zamanda
Sık sık toplantılarına katılmış,
Bir İslâm ilâhiyatı profesörünün böyle nev-zuhur bir dinle ne alâkası olabilir? Oluyor işte.
enteresan, cür’etkâr iddialara sahiptir. Bir ara kendisini
ilân etmişti. Çıplak uyarıcı
başka bir insan için kullanmıyor. Peki Peygamber’e ait böyle bir sıfatı Öztürk kendisi için nasıl kullanıyor? Kullanır… O bir ilâhiyat profesörüdür, hem bu memlekette bu gibi işler için geniş bir inanç ve fikir hürriyeti vardır.
06.04.2002 tarihli
gazetesinde
başlığı ile bir haber çıkmıştı
Bu haberden şu satırları naklediyorum:
bilimsel toplantı bahanesiyle Marmara Üniversitesi Dekanı
‘ı tuzağa düşüren
tarikatı, ilâhiyatçılara çok daha önceden çengel atmış.
ün….. tarikatın yurtdışındaki toplantılarına katıldığı belirlendi.”
Haberin alt kısmında katılan profesörlere sormuşlar.
diyerek hatâsını itiraf etmiş, tebrik ediyoruz.
Haftalık
gazetesinde
bu konu ile ilgili şu bilgiler var:
1988’de Bursa’da Sidre Yayınları’ndan çıkan “
adlı kitabında, Uluslararası Ortadoğu Birliği’nin danışma kurulu üyesi olduğunu yazıyor!
ANKA Ajansı’nın Öztürk’e sorusu şöyle:
“Halen tarikatın yayın organı
ndeki isminizden editör olarak söz ediliyor, bunu açıklar mısınız? Öztürk, bu soruya şu yanıtı veriyor:
Türkiye ne garip bir ülke…
İslâm hükümlerinin ana kaynaklarından olan Sünnet’i ve icmâ-i ümmeti devre dışı bırakarak kendi kafasına göre,
diye yeni bir sistem geliştirmek istiyor. Peki, onun tek kaynak olarak kabul ettiği Kur’ân, Dr.Moon dini için, Dr. Moon’un Amerikan gazetelerine verdiği ilândaki iddialar için ne diyor?..
Türkiye’de
dini ile ilişki kuranlar sadece bazı ilâhiyatçılar değildir. CHP Genel Başkanı Sayın
cenaplarının da bu din ile sıkı ilişkileri vardır. Bu konuda bilgi almak isteyenler
‘nın
dergisinin
tarihli sayısında çıkan yazısını okuyabilirler.
İş bununla da bitmiyor.
İnanılacak gibi değil ama böyle iddialar var.
İçinde bulunduğumuz şu
devr-i dilârasında böyle hadiseleri, ilişkileri tabiî karşılamak, şaşmamak gerekir. İstanbul’da, başka yerlerde
Misafirler içinde Papalığın Türkiye’deki temsilcisi de bulunuyordu. Hazrete mikrofon uzatıldı, konuşma yapması istenildi.
Bir alkış koptu ki, sormayın… Bazen realiteler, en akıl almaz hayalleri geçiyor!
Yasakçı, tabucu bir insan değilim. Türkiye’de, nev’i şahsına münhasır da olsa lâiklik vardır, herkes istediği gibi inanır. Ancak şu Dr. Moon dini, birtakım ilâhiatçılar, Deniz Baykal’ın Moonculukla ilgi derecesi, Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü hareketi hakkında geniş bilgi sahibi olmak istiyorum. Halkımızın da bu konuları öğrenmesi, bilmesi gerekiyor. Ciddî, insaflı, âdil bir araştırıcı çıksa da bu konuda sahih bilgilere ve gerçek belgelere dayalı ciddî ve vasıflı bir ilmî araştırma hazırlayıp yayınlatsa ne iyi olur.
* * *
Sayın Şevket EYGİ,
30 Ocak tarihli Millî Gazete’de
başlıklı yazınızda benim
, hattâ bunu planlayan çevrelerce görevlendirildiğim gibi bir ima bulunmaktadır. Subjektif kastınızı elbette bilemem. Ama böyle bir yanlış anlamayı önlemek için tavzihte bulunma ihtiyacını duydum.
İhtisas düzeyinde malûmat gerektiren dinî konularda bırakın reformu, özel görüş ifade etmeyi bile haddimi aşmak sayarım. Benim üzerinde durduğum konu dinin nasıl
değil, değişen toplum yapılarına göre dinle ilgili anlayışların sosyolojik olarak nasıl değişmekte olduğudur.
Sizin kuvvetle savunduğunuz
âlimleri son derece işlenmiş, entellektüel düzeyi, rey ve içtihatları son derece rafine bir İslâm anlayışını temsil eder. Halbuki
düşüncesinde bu düşünce seviyesi yoktu.
geliyordu. Bedavet’in din anlayışı çok yalın, katı ve mutaassıp olmuştur. Tarihte gelişmiş medeniyetleri ifade eden
yapıları ise çıkardığı yeni meselelerle, zihinlerde yarattığı yeni sorularla yeni içtihatlara, yeni anlayışlara, felsefî ve kelamî akımlara yol açmış ve sizin bugün
etmemizi savunduğunuz büyük din âlimleri böyle oluşmuştur.
Bugün Müslüman toplumlar tarihlerinin hiçbir döneminde yaşamadıkları dolayısıyla tecrübesine sahip olmadıkları bir sanayileşme, iletişim, şehirleşme, kitle eğitimi, ticarileşme ve bunlara bağlı olarak bireyleşme sürecinde yaşıyorlar. Dün Bedavet’ten Hadaret’e geçiş yeni ve daha rafine, daha hoşgörülü bir din anlayışına ve buna tepki olarak
gibi mutaassıp reaksiyonlara yol açmıştı. Bugün daha derinden yaşadığımız toplumsal yapı değişmeleri hem çok daha rafine
hem de
Bu yeni anlayışlarda çağımızın etkisinin olmaması mümkün mü?
Geçmişteki değişime tepki olarak
benzeri mutaassıp cereyanlar ortaya çıkmıştı. Bugün de
tipi veya militan olmasa da
görüyoruz.
Toplum yapısındaki değişmenin psikoloji ve zihniyetleri etkilemesinin neticesinde, fikir ve edebiyat sahasındaki değişmeler ve çeşitlenmeler gibi fıtrî bir ihtiyaç olan
Yoksa ilâhiyat sahasında iddialar ileri sürmeyi şahsım için hadsizlik sayarım. Saygılarımla… 30 Ocak 2003