Dünya Nereye Gidiyor?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Pazartesi
Son çeyrek yüzyıl içinde dünyada akla hayale sığmaz öyle büyük tarihî hadiseler oldu ki, gerçekleşmeden önce bunların vukua geleceğini söyleyenler çıksaydı onlara deli derlerdi.
İran’da Şahlık rejimi çöktü, yerine Şiî mezhebi üzerine kurulu teokratik bir İslâm cumhuriyeti geldi. Şah’ın rejimi yıkılacak bir rejim miydi? Güçlü ve sadık bir orduya sahipti. Dehşetli bir istihbarat ve polis teşkilâtı vardı. Ülke ve halk sıkı bir kontrol altındaydı. Ama yıkıldı gitti.
Sovyetler Birliği çöktü, Orta Asya’da, Kafkasya’da, Baltık sahillerinde, Doğu Avrupa’da bir sürü ülke bağımsızlığına kavuştu.
Güney Afrika’daki beyaz azınlığın ırkçı sistemi yıkıldı, tam yirmi sekiz yıl zindanda kalan Nelson Mandela cumhurbaşkanı oldu, ülkesini demokrasiye ve insan haklarına kavuşturdu.
11 Eylül 2001 tarihinde New York’ta ikiz kuleler yıkıldı, ABD’nin gururu kırıldı, dünya şaşkınlık içinde kaldı.
Bu olup bitenler, gelecekte olacakların yanında sönük kalacaktır. İstikbal akılların almayacağı, insanların havsalalarının kabul etmeyeceği büyük değişimlere, yıkımlara, doğuşlara, kargaşalara, ihtilâl ve iğtişaşlara gebedir. Ömrü olan görecektir. Öyle günler gelecektir ki, sağ kalanlar ölenlere gıbta edecektir. “Keşke biz de ölüp şu dünyadan el etek çekmiş olsaydık da, bu günleri görmeseydik” diyeceklerdir.
Bu satırları yazdığım sırada Filistin’de bir insanlık dramı cereyan ediyor. 1948’den beri vatanından kovulmuş, esaret ve zillet içinde perişan olmuş, ezilmiş, hakarete uğramış, en tabiî hakları bile elinden alınmış bir halk büsbütün eziliyor, darbeleniyor. Maalesef medenî geçinen dünya bu faciaya seyirci kalıyor. Afganistan’a en ağır silahlar, en dehşetli ordularla saldırmış olan Amerikalılar; Şaron rejiminin Filistinlileri ezmesine, kırmasına, yerden yere vurmasına, suçsuz kadınları, çocukları, sivilleri, ihtiyarları öldürmesine yeşil ışık yakıyor. Siz Bush’un Şaron’a “Artık çekil…” demesinin samimî olduğuna inanıyor musunuz? Zevâhiri kurtarmak için elbette böyle bir edebiyat yapacaktır.
1099’da Haçlılar Kudüs’ü Müslümanlardan aldıkları zaman da dehşetli bir katliam yapmışlardı. Şehirdeki onbinlerce Müslümanı kadın, çocuk, erkek, ihtiyar, yaralı, din adamı demeden öldürmüşler, sokaklarda ve Mescid-i Aksa camii avlusunda Müslüman kanlarından dereler akıtmışlardı. Sonra ne oldu? Aradan seksen sekiz sene geçtikten sonra Selahaddin Eyyubî kutsal şehri Haçlılardan geri aldı. Hiçbir Hıristiyanı katletmedi. Taşınır mallarını, zenginliklerini alsınlar ve selamet içinde başka yere gitsinler dedi.
Benim sezişime göre İsrail Oğullarına, Musevîlere en büyük kötülüğü Theodor Herzl yapmıştır. Filistin’in yerli halkını koğmak, orada Yahudiler için bir devlet kurmak zâhirde parlak bir ideal gibiyse de, nice akıllı ve sağduyulu Yahudinin bu projeye karşı çıkmalarından da anlaşılacağı üzere, sonunda Yahudilere çok pahalıya mal olacak bir maceraydı.
“Efendim, İsrail dimdik ayaktadır ve şu anda Filistinlileri hallaç pamuğu gibi savurmaktadır.” Evet bugün böyledir ama yarın ne olacaktır?
1940’da, 41’de, 42’de Hitler Almanyası da dimdik ayaktaydı ve Nazi orduları düşmanlarını perişan ediyordu. Sonra ne oldu? 1945’de Almanya battı, bitti, Hitler Berlin’deki sığınağında intihar etti, o haşmetli Alman devleti kayıtsız şartsız teslim oldu, ülkesi düşman orduları tarafından işgale uğradı, 1949’a kadar tam dört sene devletsiz kaldı. Zilletlerin, zebunlukların, esaretlerin en ağırına maruz bırakıldı.
Kâhin değilim ama gelecekte olacakları tahmin ediyorum. Bu kafayla giderse, böyle adaletsiz davranırsa, dünyayı bir Amerikan sömürgesi yapmaya kalkışırsa Amerika da yıkılacaktır. İkiz Kuleler gibi yıkılacaktır.
İsrail’e gelince: Hiçbir devlet zulümle âbad olmaz, ayakta kalmaz. Bir müddet zulm eder, sonunda yıkılır. Yahudi devleti bu kuralın dışında değildir. İsrailliler kalıcı, âdil, hakkaniyetli, hakikî bir barış yapmadıkları takdirde kendilerini çok kötü bir son beklemektedir.
Bazı İslâm ülkelerinde de Şaron’lar vardır. Yahudi Şaron’un Filistinlilere yaptıklarını onlar da kendi halklarına yapıyor. Müslümanlar dağınıklık, şuursuzluk, ittihadsızlık, gaflet, hıyanet, günah, nifak, şikak içinde yaşamaya devam ederlerse öteki Şaron’lar da ilk fırsatta kendi Filistinlilerini feci şekilde ezmeye başlayacaklardır. İz’an, irfan, basiret ve firaset sahiplerine bunu açıkça haber veriyorum.
Birtakım İslâm ülkelerinde öyle yerli Şaron’lar vardır ki, Din-i Mübin-i İslâm’a ve Muhammed Ümmetine düşmanlıkta İsrail Şaron’unundan aşağı kalmazlar.
Artık dünya o eski dünya değildir. Birbirinden vahim, birbirinden dehşetli, birbirinden korkunç hadiseler peş peşe gelecektir.
Bu çılgınlıklar, bu vahşetler, bu hunharlıklar (kan içicilikler) bu şekilde devam ederse bütün dünya savaş ateşleri içinde yanabilir.
1917’de Portekiz’in Fatima denilen yerinde Hazret-i Meryem üç çobana görünmüş ve Lucie adlı kıza üç sır tevdi etmişti. Katolikler bu sırların ikisini ifşa ettiler (açıkladılar), üçüncüsünü açıklamaya korkuyorlar. İrlandalı Aziz Malachie’nin kehanetlerine göre Roma’daki papalığın da sonu yaklaşmıştır.
Adalete riayet eden devletler ayakta kalacak, zalim rejimler yıkılacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Savaşlar, âfetler, depremler, kasırgalar, yanardağ patlamaları dünyayı altüst edecektir. İlâhî silleler gelince hiçbir devlet, hiçbir toplum, hiçbir şahıs kendini kurtaramaz. Zalimler, ahlâksızlar, kan dökücüler, yeryüzünde fitne çıkartanlar, insanlara acı çektirenler eski Sodom ve Gomore gibi hâk ile yeksan olacaklar, lanetlenmiş bir şekilde can vereceklerdir. Altınları gümüşleri, dehşetli ilahları, güçlü orduları, istihkamları onları kurtaramayacaktır.
Bu fırtınalar ve kasırgalar içinde maalesef gafil ve şuursuz nice Müslüman da perişan olacaktır. Belâ ve felâket umuma gelince kurunun yanında yaş da yanar.
Paraya tapanlar, mal ve serveti dinlerinden fazla sevenler, nefs-i emmârelerine putlaştıranlar, hırsızlık yapanlar, haram yiyenler yok mu, işte onları çok kötü bir âkibet bekliyor.
Tevbe etmek, toparlanmak, ibadetlere sarılmak, dua etmek, sadaka vermek, gözyaşı dökmek zamanıdır. Yangın uzakta demesin kimse, yarın bizim bacamızı da tutuşturabilir.
Şu ahmaklara bakın siz! Pek yakın bir zamanda her şey düzelecek. Haram kazançlarını bir güzelce yiyecekler. Zevk u sefa, gel keyfim gel, oh kekâh… Gurur, kibir, kuduzluk… Bunlar ancak ölünce uyanırlar. 09 Nisan 2002