Dünya-perest Yetiştirmek
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
ONLARI iyi biliyor ve anlıyorum… Müslümanlar ama çocuklarını dünya-perest yetiştirmek istiyorlar. Bir örnek vereyim:
Oğlu iyi ve parlak bir lise tahsili yapsın… Yine iyi ve parlak bir üniversite tahsili… Artık mühendislik mi olur, doktorluk mu, işletmecilik mi; gözde bir meslek, bol maaş ve gelir… Canpâresi lüks, konfor, aşırı tüketim, debdebe, tantana içinde yaşasın… Dubleks veya tripleks bir evi… Pahalı ve güzel mobilyaları… Lüks giysiler… Lüks yemekler… Lüks bir düğünle evlensin… Karısı tesettürlü olabilir ama lüks bir kız olsun… Nükleer bulaşık makinaları, lazerli ev cihazları, mikrodalgaları olsun, aman lüks gelin yorulmasın… Lüks çocukları olsun, lüks okullara gitsin… Lüks ve ihtişamlı umreler yapsın…
Peki bu aile dindar ya, dindarlıkları nasıl olacak?.. Arada namazını kılsın. Cumaya gitsin, orucunu tutsun, din edebiyatı yapsın… İhale mihale alabilirse bunların yanında İslâmcılık bile yapabilir.
Evlât yetiştirme metotları ve zihniyetleri böyle olan dindarlara yuf olsun!
Sâdık Müslüman o kişidir ki, evladını öncelikle muhlisen lillah hizmete yönlendirir. İslâma, imana, Kur’âna, Sünnete, Şeriata, Ümmete hizmete… Ülkeye, halka…
Hizmet edebilmek için vasıflı, bilgili, ahlâklı sağlam Müslüman olmak gerekir. Çürük lüks israflı, markalı Müslüman hizmet değil, hezimet üretir.
Hizmetkarın çok para kazanması gerekmez.
Lüks yaşamak mı? O, istenmeyen, kötü. münker bir haldir. Lüks olunca içine israf girer. İsraf ise haramdır. Allah müsrifleri
sevmez.
Oğlu, istidadı varsa, girebilirse öncelikle askerî mektebe gidecek, subay, daha sonra kurmay olacaktır. Niçin? Hizmet için hizmet için… Dine, devlete, ülkeye, halka…
Oğlu vasıflı öğretmen olacak, hizmet edecektir. Oğlu, çok vasıflı ve ihlaslı din görevlisi olacak, hizmet edecektir.
Bir anne baba, bir âile için en büyük şeref çocuklarının İmana, İslâma, Kur’âna hizmet etmesidir.
En utanılacak şey de oğlum bol para kazansın, dünyaya dönük olsun, fısk u fücur içinde yaşasın, lüks olsun niyetini beslemektir. Kanaatle yaşadığı takdirde zaten bir hizmetkar aç kalmaz, açık kalmaz. Allah Rezzak-ı âlemdir, O, Dinine, Kitabına, Resulüne ihlasla ve istikametle hizmet eden kullarını bereketlendirir.
Hizmetkâr biraz maddî sıkıntı çekti diyelim, bu sıkıntı bir imtihandır, sabr ederse derecesi yükselir.
Uyanık, şuurlu, sâdık Müslüman aileler çocuklarını Ashab-ı Kiramın, Selef-i Sâlihînin, Abdülkadirlerin, Gazalîlerin, İmamı Rabbanîlerin, Süyutîlerin, İmamı Birgivîlerin, Şeyhülİslâm Mustafa Sabrilerin, Muhammed Zahid el-Kevserîlerin yolunda yetiştirmelidir.
Hem hizmet edecek, hem dindar olacak, hem de fahir ve müzeyyen kâşânelerde yaşayacak, Nemrudî dabbelere binecek, markalı lüks giysilere bürünecek, lüks restoranlarda tıkınacak, hava atacak… Yahu böyle dindarlık olur mu? Bu, dindarlık değil, anti-dindarlıktır.
Geçenlerde bir yazımda zikr etmiştim: 1960’ların başlarında Kudüs’te bir otelde Irak Osmanlı ulemasından
hazretlerini görmüştüm. Aileden kalma hayli malı mülkü varmış ama son derece mütevazı yaşıyordu, ayaklarında bizim Gislavedlere benzeyen ucuz lastik çarık vardı.
Gerçek hizmetkarlar, yeterli paraları ve gelirleri olursa, onları fukaraya tasadduk ederler ve kendileri
ile geçinirler.
Bizimki hem İslâma hizmet edecek, hem de beş veya yedi yıldızlı, içkili, fuhuşlu, fısklı fücurlu otellerde fink atacak. Bendeniz böyle hizmet dolmalarını yutmam.
Anne babalara hitab ediyorum:
Oğullarınızı kızlarınızı İslâm, İman, Kur’ân, Sünnet, Ümmet hizmetlerine yönlendiriniz. Allah katında makbul ihlaslı hizmetlere. Kur’âna, Sünnete, Şeriata, hikmete uygun hizmetlere.
Buna muvaffak olabilirseniz, amel defteriniz kapanmaz, siz öldükten sonra melekler, çocuklarınızın yaptığı hizmetlerin sevabını sizin defterlerinize yaza yaza bitiremezler.
Ne büyük şeref, ne büyük ticaret, ne büyük mazhariyet…
Aklı ve vicdanı olana…
Yeter artık!… Adamcağız bendenizin yazılarını yirmi yıldır okuduğunu söylüyor, sonra
diye hitap ediyor.
Üniversite bitirmiş otuz yaşındaki biri, seksen yaşındaki büyüğüne hiç utanıp sıkılmadan
diyor.
Şefkate şevkat diyor. Havsala yerine hafsala diyor. Maddeten yerine madden diyor.
Evde ne ekmek, ne yemek yoktu diyor.
Bu cahilliğin, bu dil bilmezliğin, bu edebiyat fukaralığının sonu nereye varacaktır?
Dönmeler başarılı oldular, nice Müslüman elifi görse mertek sanıyor.
Müslümanların bir kısmını hizip, fırka, parça, cemaat holiganı ve militanı yapanlar kimlerdir?
Müslüman halkı ve gençliği kimler uyaracak, aydınlatacak, bilgilendirecektir?
İslâmî kesimde niçin genel ve yoğun bir halk eğitimi başlatılmıyor?
Müslüman ahaliye niçin İstanbul kültürü, terbiyesi, görgüsü, nezaketi öğretilmiyor?
Ah, vazifelerini yapmayan bilenler, bilseniz vebáliniz ne büyüktür. 26.12.2014