Pazartesi

 

Kendi şahsî veya siyasî menfaat veya nüfuzlarına engel olduğu için bazı iktidar sahipleri İslâm dini ile savaşıyorlar. Bu savaş ya açıktan oluyor, yahut İslâm’ı sınırlamak, tahrif etmek, Müslümanların içine ajan sokmak ve onları yanlış yollarda yürütmek şeklinde cereyan ediyor. Nitekim son yirmi beş yıl içinde islâmî hareketin ve kesimin içine bir sürü ajan, casus, provokatör, yönlendirici, manipüle edici eleman sokulmuştur. Şu anda sadece bir cemaat içine 200 kadar istihbarat ajanı sokulduğu rivayet edilmektedir. Doğru rakamı Allah bilir. Çoğunluğu teşkil eden Müslüman kesim, dinlerine yapılan saldırılar karşısında fazla bir varlık gösteremiyor. Çünkü içinden parçalanmış, uyutulmuş, afyonlanmış, aldatılmıştır. İslâm dininin en büyük engeli dış düşmanlar değil; içteki yetersiz, hâin, din sömürücüsü, “seçilmiş” adamlardır.

Müslüman kitlelerin cahilliği ve ufuksuzluğu da İslâm’ın önündeki diğer büyük bir engeldir. Milyonlarca dindar için İslâm bir “ism ve resm”den ibaret hale gelmiştir. İslâm’ı İlahî bir din olarak, bir dünya görüşü, bir medeniyet, hayata bir bakış, bir “pax” olarak anlayan ve algılayan ve hayata tatbik eden kaç kişi çıkar milyonlarca Müslüman içinden?

Müslümanlar hem dış düşmanları tarafından, hem de kendi içlerindeki derebeyleri tarafından câhil bırakılmışlardır. Şu yetmiş milyonluk Müslüman ülkede; kültür, düşünce, sanat, medeniyet, felsefe üzerine yazdıkları önemli kitaplar İngilizceye, Fransızcaya, Almancaya çevrilen ve Batı dünyasında da ilgi ile okunan kaç mütefekkir (fikir adamı) bulunmaktadır. Maalesef bir tek böyle mütefekkirimiz yoktur. Biz hâlâ merhum Prof. Mümtaz Turhan’ın 50’li yıllarda telif etmiş olduğu “Kültür Değişmeleri” kitabını aşamamışızdır. İslâmî kesim çağın çok gerisinde kalmıştır. Elli yıldır Kur’an Kursları, İmam-Hatip mektepleri, İlahiyat Fakülteleri ile uğraştık da ne oldu? Türkiye’de islâmî harekete, İngiltere’deki Eton Koleji gibi liseler gerekiyor.

Şu anda Müslümanların da liseleri vardır diyeceksiniz. Hayır yoktur. Betonarme bir bina yapıp, içini tefriş edip, kapısına lise tabelası asmakla lise açılmış olmaz. Müslümanların özel kolejlerinin hepsi de fen dershaneleridir, meslek okulları seviyesindedir. Bazılarının kazandıkları ödüller kimseyi aldatmasın. Hangi sahalarda ödül kazanıyorlar? Fizik, kimya, biyoloji, cebir, geometri… Lise zengin lisan, edebiyat, tarih, psikoloji, mantık, ahlâk (felsefenin bir kolu olarak), metafizik, estetik, sanat tarihi ve kültürü, sosyoloji, coğrafya demektir. Bunlar olmazsa lise olmaz, fen sahasında uluslararası ödül de kazansalar lise müsveddesi olur.

Şu anda Türkiye’nin her yerinde binlerce adet betonarme büyük cami binası inşa edilmektedir. Müslümanlar çağın dışında kalmışlar, düşmanlarının darbeleri altında bunalmışlar; güçlü ve üstün bir medyaları yok, temel müesseselerini bile kuramamışlar, henüz bir bilgi bankasına bile sahip değiller, bir stratejik araştırmalar enstitüleri yok, yeterli sayıda kalifiye din hizmetlilerine sahip değiller ve binlerce yeni cami binası yaptırıyorlar. Beton binayla hizmet olmaz, üstünlük temin edilmez, zafer kazanılmaz. İslâmî hizmetleri yürüten adamların bunu anlayacak zekâları, idrakleri, iz’anları yok mudur?

Ortalık sürü sepet İslâmcı dolu. Kaç paralık İslâmcıdır bunlar? Bilgi, kültür, ahlâk, karakter, karizma bakımından ağırlıkları ve üstünlükleri var mıdır? Bunca İslâmcı içinden Abdi İpekçi gibi bir medyacı çıkmış mıdır? Müslüman gazete patronları içinde Dinç Bilgin ve Aydın Doğan gibi iki kimse var mıdır?

Müslümanlar ikinci, üçüncü ligte oynuyor. Bir türlü birinci lige çıkamıyor. Birtakım İslâmcı liderler, hocalar, hazretler uzun yıllar boyunca Müslümanları aldatmıştır. Müslüman kesim bu adamlardan yüksek sesle hesap soracak cesarete bile sahip değildir.

Yurt içinde ve yurt dışında İslâm adına otuz yıldan beri toplanan paralarla neler yapılmazdı ki. Eton koleji gibi kolejler açılır, günde bir milyon satacak ve tesirli ve nüfuzlu bir gazete çıkartılabilir, ülkenin en büyük televizyon kanalı kurulabilir; bilgi bankaları, stratejik araştırma enstitüleri, sanat ve kültür vakıfları tesis edilebilirdi. Bunlar niçin yapılmamıştır? Toplanan milyarlarca dolar ne olmuştur?

Cami helasına, cami hoparlörüne, cami kaloriferine, imamevine, zevksiz cami tezyinatına; İslâm dininin ruhundan, hayatın temel faaliyetlerinden daha fazla önem veren cahil ve zekâ özürlü adamlarla bu dâva, bu hareket muvaffak olabilir mi? Siz böyle bir duaya âmin der misiniz?

Şu anda İslâm dini, islâmî hareket, Ümmet-i Muhammed büyük bir ihanet karşısındadır. Müslümanlar aldatılmakta, afyonlanmakta, oyalanmaktadır. Müslümanlar soyulmakta, kaz gibi yolunmakta, inek gibi sağılmaktadır. Bilhassa Avrupa’daki Müslümanlardan titancı metodlarıyla büyük paralar toplanmaktadır. Yüce İslâm dini cehalete, şahsî ihtiraslara, ucuz ve derme çatma kurtuluş reçetelerine âlet edilmektedir. Müslümanların birleşmesi, uyanması, bilgilenmesi, güçlenmesi, vasıflı hale gelmesi, üstün olması için çalışan yoktur. Bizi destekle, bize para ver, bizim baronumuza bağlan… Bizi desteklemeyen münafıktır, bizden olan Müslümanlar ve bizden olmayan Müslümanlar, bizde hiç kabahat ve hatâ yoktur, bütün suç dinsizlerde ve masonlardadır, sakın düşünme, sorgulama, körü körüne destekle, gözlerini yum, vazifeni yap… Bu kafalarla, bu zihniyetle Müslümanlar ilerler mi?

Birtakım Müslüman yazarlar günlük dedikodularla meşgul oluyor ve okuyucuları da bundan son derece hoşnud kalıyor. Demirel eskiden ne demiş, şimdi tam tersini diyormuş; Mesud Yılmaz… Tansu Çiller… Müslümanların durumu, hatâlı tarafları, islâmî hareketin içinde bulunduğu kısır döngü, Müslüman yüksek kadroların yetersizliği, islâmî kesimdeki bazı adamların samimiyetsizliği ve hıyaneti, kurtulmak ve izzet bulmak için neler yapmak gerektiği, ne gibi çare, çözüm ve tedbirler alınmalıdır, halka bazı temel gerçekler nasıl anlatılacaktır?.. Bunların ve bunlara benzeyen maddelerin üzerinde duran yok.

Müslüman halkın ve gençliğin enerjisi boş ve faydasız dedikodularla, hiç bir işe yaramaz bir şikâyet, bahane ve tazallüm (zulme uğramışlık) edebiyatı ile harcanmaktadır.

İslâm darbeleniyor, Müslümanlar eziliyor, lakin birtakım sömürücü ve samimiyetsiz adamlar din rantı yemeye devam ediyor. Onlar bu milleti uzun yıllar boyunca “Ayasofya açılsın, başörtüsü serbest bırakılsın” diye uyutup oyaladılar. Hokkabazlıklarına hâlâ devam ediyorlar. Bir elleri yağda, bir elleri baldadır. Dünya umurlarında değildir. 20 Temmuz 1999