Dünyanın Değersizliği
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Cuma tarihinde de çıkmıştır!..
Sahih-i Buharî’den sonra en doğru ve muteber hadîs kitabı olan Müslim’den bir hadîs meâli nakl edeceğim.
“Resûlullah, Medine köylerinden birinden dönerken şehrin çarşısına uğradı. Halk etrafına toplandı. Küçük kulaklı ölü bir oğlak yavrusunun yanından geçerken uzanıp onu kulağından tuttu ve etrafındakilere ‘Hanginiz bunun bir dirhem karşılığında kendisinin olmasını ister?’ diye sordu. Sahabiler ‘Onun bir şey karşılığında bizim olmasını istemeyiz. O ne işe yarar ki’ dediler. Hazret-i Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) ‘Peki bunun bedelsiz sizin olmasını ister misiniz?’ diye (ikinci) bir soru yöneltti. Sahabiler ‘Vallahi bu oğlak diri olsaydı bile kulaklarının küçüklüğü onun için bir kusurdu. Ölüsünün ne kıymeti olacak’ cevabını verdiler. Peygamber Efendimiz de bunun üzerine: ‘Vallahi, dünya Allah katında bu hayvanın sizin gözünüzdeki değersizliğinden daha değersizdir’ buyurdu.” (Kitabu’z-Zühd.)
Başka bir hadîste meâlen “Allah katında dünyanın bir sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı, kâfirlere (inkârcılara) bir yudum su içirmezdi” buyurulmuştur.
Ateistler, pozitivistler, rasyonalistler, âhirete inanmayanlar için dünya çok değerlidir. Çünkü onların inancına (veya inançsızlığına) göre ahiret yoktur, hesap kitap yoktur, cennet ve cehennem yoktur, ebedî mutluluk ve azab yoktur.
İslâm dini bu dünyanın geçici bir imtihan yeri olduğunu, burada yaptıklarımızdan dolayı sorgu ve suale çekileceğimizi bildiriyor. Allah insanları bilgilendirmek ve uyarmak için Peygamberler göndermiştir. Allah’a ve Peygamberlere iman edenler, ilahî emir ve yasaklara uyanlar ebedî saadete kavuşacak, imansızlar ve kötüler ise azaba ve cezaya çarptırılacaklardır.
Peygamberimiz “Dünya bütün kötülüklerin anasıdır” buyurmuştur.
Zamane Müslümanlarının büyük kısmı dünya-perest olmuştur. Çok para kazanmak, süslü ve ihtişamlı meskenlerde oturmak, lüks bir hayat sürmek, çok miktarda iyi şeyler yemek, zevk-ü sefa sürmek, keyif çatmak, caka satmak, gösteriş yapmak… Bunlar İslâm dininin yasak kıldığı avunma ve oyalanmalardır.
Müslüman âhirete dönük olmalıdır. Müslüman “Dünyada ne kadar kalacaksa dünya için o kadar, âhirette ne kadar kalacaksa âhiret için o kadar çalışmakla mükelleftir.”
Peygamberimiz “Ümmetim, Yahudileri ve Hıristiyanları bir gün gelecek öylesine taklid edecektir ki, onlar keler (sürüngen bir hayvan) deliğine girseler, onları takip edeceklerdir” buyurmuştur.
İmdi bilinmiş olsun ki, dünyaya ve nefs-i emmâresine değer vermek bütün günahların, fitne fesadın, hüsranın (zararın) ve zilletin sebebidir.
Bazıları yanlış anlamaya kalkacak, “Yani dünya işlerini büsbütün bırakalım mı?” diyeceklerdir. Hayır öyle bir şey dediğim yok, Müslümanlar elbette dünya işleriyle uğraşacaklardır. Lakin dünyaya tapmaktan, dünyayı bir amaç olarak bilmekten uzak durmaları gerektiğini söylüyorum.
Müslüman zenginler, Müslüman sanayiciler, Müslüman işadamları büyük işler yapsınlar, iyi para kazansınlar, fakat sakın bu işler ve paralar onları azdırmasın, sapıttırmasın, gaflete ve ebedî felakete düşürmesin.
Paralarımız ve servetlerimiz ile israf, gösteriş, nefsanî hokkabazlıklar yaparsak kendimize yazık etmiş oluruz.
Para ve servetler ile mâlî ibadetler yapmamız; zekat vermemiz, sadaka (yardım) dağıtmamız, İslâmî ilimlerin ve irfanın yayılması için çalışmamız; güçlü, vasıflı, üstün Müslümanlar yetişmesi için yatırım yapmamız; emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını eda etmemiz, i’lâ-yı kelimetullah için çalışmamız gerekir.
İşi iyi gidiyor, bol kazanmaya başlıyor ve ilk yaptığı, son derece lüks, son derece pahalı, son derece gösterişli bir Mercedes 500 SEL almak oluyor. Ben böyle zengine, böyle işadamına iyi Müslüman demem. Bizim dinimiz kanaatı, tevazuu, orta yolu emrediyor.
Eline para geçince saray yavrusu bir kâşâne alıyor, içini (cahil ve kültürsüz olduğu için) en pahalı eşyalarla saçma sapan döşüyor ve Nemrud’lar, Firavun’lar gibi bir hayat sürmeye başlıyor. Bu da akıllı ve olgun Müslümana yakışmaz.
Şu fanî dünyada geçinmek için elbette bir iş yapmak, para kazanmak gerekir. Lakin dinimiz parayı tek değer haline getirmeye, paraya tapmaya, eline para geçince kudurmaya izin vermiyor.
İslâm’da çeşit çeşit ibadetler (Allah’a yapılan kulluklar) vardır:
Lisanile: Allah rızası için Kur’ân okursun, zikredersin, dua edersin, salavat ve evrad okursun, faydalı ilimleri öğretirsin, dil ile emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparsın.
Bedenile: Namaz kılarsın, oruç tutarsın, hacca gidersin, cihad edersin.
Malile: Zekat verirsin, fakirlere yardım edersin, hayır hasenat yaparsın.
Dünya çalışmalarıyla kendimizin ve ailemizin geçimini temin ettikten sonra var gücümüzle mâlî ibadetler yapmamız gerekir. Kendimizi ateşten ve ebedî zarardan Allah’ın yardımıyla ancak hayırlı ameller ile kurtarabiliriz.
Dünya tuzağına düşmekten korunmak nefs-i emmâremizle savaşarak olur. Nefsini terbiye edemeyenleri dünya yutar yok eder.
Tarih boyunca bazı Müslüman toplumlar dünyaperest olmuşlar ve bunun sonunda da zillete, esarete, yenilgiye mâruz kalmışlardır.
Akıllı ve olgun bir Müslüman parayı, zenginliği, gösterişi, israfı, benliği putlaştırmaz. Böyleleri zâhiren Müslüman görünseler de, gizli müşriklerdir.
Para için, mal için, zenginlik için, nefsaniyet için, riyaset için, şan ve şeref için, ün kazanmak ve alkış toplamak için her haltı yiyen birtakım alçak herifler görüyoruz. Bunlar sapıktır ve bunların peşinden gidenler de sapıktır.
Her şeyi Allah için, ilahî rızayı kazanmak için, Peygamberin sünneti için, O’nun şefkatini kazanmak için, âhirette ebedî mutluluğa ermek için yapmadıkça kurtulamayız.
Ey namuslu sağcılar solcular, çağdaşlar dinciler, Sünnîler Alevîler, şunlar bunlar; namussuzlara, talancılara karşı birleşiniz!
Namuslular namussuzlar kadar cesur olmazlar, birleşip gerektiği şekilde Türkiye’yi korumak ve yüceltmek, mikropları saf dışı etmek için çalışmazlarsa büyük bir yıkım olacak ve iyiler de kötülerle birlikte enkazın altında kalacaktır. 13 Nisan 2002