Pazartesi

 

Kitabullah olan Kur’ân-ı Azimüşşan ile, mütevâtir ve sahih hadîslerle, icmâ-i ümmet ile sâbit olan İslâm inançlarının hepsi yüzde yüz doğrudur, gerçektir. Bunlara göre:

1. İçinde muvakkaten (geçici olarak) yaşadığımız şu dünya ayrı bir âlemdir, içinde ebedî kalacağımız âhiret ayrı bir âlemdir.

2. Varlığı kesin olarak bildirilmiş Cennet ile Cennem bu dünyada değil, âhirettedir.

3. Dünya, insanlar için bir sınav, sınanma yeridir, âhiretin tarlasıdır. Burada ne ekersen öteki tarafta onu biçeceksin. Burada küfür, şirk, fısk, fücur, isyan, tuğyan, zulüm eken yarın Cehennem’e konulacaktır. Burada iman eden, sâlih (yararlı, iyi) işler işleyen, Allah’a ve Peygamber’e itaat eden velhasıl varoluş imtihanını başarıyla verenler ise Cennet’e konulacak, ebedî saâdete nâil olacaklardır. (Allah, dilerse imanı olan bazı kullarının günahlarını affedip doğrudan doğruya Cennet’e koyabilir.)

4. Bu dünya kesinlikle Cennet olamaz. Dünyayı Cennet haline getirmek bir kuruntudur, vehimdir, hayaldir, sapıklıktır.

5. Dünya bir sınav-imtihan yeri, bir tarla olduğu için burada mü’min, sâlih, müttaki, derecesi yüksek kullara çeşitli dertler, belâlar, meşakkatler, eza ve cefalar gelir. Hadîste “Belânın en şiddetlisi nebîler üzerinedir. Sonra derece derece…” buyurulmuştur.

6. Bu gerçekleri gözardı edip de dünyayı kendileri için yalancı ve sahte bir cennet haline getirmek isteyenler sapık ve gafil kişiler olup onlar İslâm’ın temel inançlarından olan dünya-âhiret ayrımını anlamamış, idrak etmemiş kimselerdir.

7. Dünyasını kendisi için yalancı bir cennet haline getirmek isteyen gafil, câhil, sapık kişiler bilerek veya bilmeyerek âhiretlerini harab ve berbat ederler.

8. Büyük evliyaullah, başlarına üç gün bir dert ve sıkıntı gelmese “Ne oldu?..” diye sorarlarmış…

9. İslâm tarihinin güzel, saâdetli, huzurlu, rahat yılları; fitneli, fesatlı, felaketli, belâlı yıllarından daha azdır. Asr-ı Saâdet dediğimiz Peygamber devri çilelerle, acılarla, sıkıntılarla, belâ ve mihnetlerle, çok çetin imtihanlarla doludur.Yüce Peygamber ve ona hakkıyla inanmış olanlar, onu destekleyenler neler çektiler. Aç kaldılar, savaştılar, yaralandılar, öldüler, yakınlarını kaybettiler, mallarını ve mülklerini kaybettiler, ağır işkencelere mâruz kaldılar. Kızgın güneşin altında aç susuz nice gün yürüyüp, gerektiğinde cihad etmek üzere İslâm’ı teliğ ettiler. İşte Asr-ı Saâdet böyle bir devirdi.

10. Bugün kendilerini iyi Müslüman sanan birtakım cahil, gafil, şaşkın güruhlar dünyayı kendileri için yalancı bir cennet haline getirmek için çılgınca çalışıp didiniyor. Bu güruhların uyarılması gereklidir. Müslüman dünya işleri için uğraşacak, dünyayı imar edecektir ama asıl kalınacak yurdun âhiret olduğunu bilmek ve öncelikle âhirete yönelik olmak şartıyla. Âhireti gözardı edip de ölçüsüz bir şekilde dünyaya bağlanmak, dünyaya yönelmek tekrar ediyorum vahim bir sapıklıktır.

11. Hadîste buyuruluyor: “Her gün bir melek dünya semasından insanlık âlemine şöyle nida eder, ey bugün doğacaklar, ölmek üzere doğunuz, ey bugün bina edilecek yapılar, yıkılmak ve harab olmak için yükseliniz.” Müslüman bu uyarıyı kalp ve mâneviyat kulağı ile duyup, hayatını ve dünya işlerini ona göre ayarlamakla mükellef uyanık kimsedir.

12. Kendilerine Hoca, Hocaefendi, Hazret, Ulu kişi, İslâm temsilcisi, gerçek mü’min ve Müslüman süsü veren birtakım münafıklar dünya için çıldırasıya çalışmakta, bu gelip geçici vefasız ve fânî yurdu kendilerine yalancı bir cennet haline getirmek için, peşlerine takılmış olan câhil ve gafil yığınları felâkete doğru sürüklemektedir. Bu konuda Müslümanların çok açık, çok kesin, çok kesici şekilde uyarılması lazımdır.

13. Müslümanlar “Dünya için dünyada kalacakları kadar, âhiret için âhirette kalacakları kadar çalışmakla mükelleftir.”

14. “Müslüman hiç ölmeyeckemiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi âhiret için” çalışmalıdır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak ve yine hiç ölmeyecekmiş gibi âhireti ihmal etmek, gözardı etmek büyük ve öldürücü bir sapıklıktır.

15. Dünya sevgisi insanları bu fânî, aldatıcı, oyalayıcı, iğfal edici muvakkat (geçici) mekânı yalancı ve sahte bir cennet yapmaya iter. İnsanoğlu bir kere bu hırsa mübtelâ oldu mu, bir daha paçasını kurtaramaz ve geberinceye kadar para, mal, servet, çeşitli şehvetler, benlik kaprisleri ve ihtirasları ile ömrünü ziyana uğratır ve sonunda da müflis bir şekilde âhireti boylar. Bundan büyük felaket olabilir mi?

16. Dünya ve âhiret konusunda bizim örnek-model kabul edeceğimiz kimseler şunlardır: Birincisi: Resûl-i Kibriya aleyhissalatü vesselam Efendimizdir. O nasıl yaşmış, onun Sünneti ne diyor, ne gösteriyor, onlara bakacağız. İkincisi: Peygamberin vekilleri, halifeleri, vârisleri, temsilcileri olan hakikî ‘âmil ulema, kâmil mürşidler, hakikî şeyhler, evliyaullah, ehlullahtır. Onları kendimize örnek olarak kabul etmek zorundayız. Onlar lüksten, israftan, aşırı tüketimden, dünya hırslarından uzak durmuşlardır.

17. Bu devir Müslümanları için en büyük belâlar şunlardır: Süslü, lüks, müzeyyen, gösterişli, gurur ve kibir verici pahalı meskenler; lüks eşya, lüks binitler, lüks giyim kuşam, lüks yeme ve içmeler, lüks bir hayat tarzı, aşırı konfor, aşırı tüketim. Bunlar İslâm’a zıttır. Bunlara mübtela olanlar iyi, sâlih, örnek Müslüman değildir. Böyle adamların peşlerinden gidenlerin burunları pislikten kurtulmaz.

18. İslâm dini, İslâm medeniyeti, İslâm’ın dünyevî sistemi kanaat, tevazu (alçak gönüllülük), beşerin yaratılış boyutlarına, fıtratına uygun ölçülere sahip bir maişet tarzıdır.

19. Dünyayı kendileri için sahte, yalancı bir cennet yapmak isteyenler halkı aldatıyor, İslâm’ı kullanarak ve istismar ederek din sömürüsü yapıyor, efsanevî haram ve kara servetler biriktiriyor. Onları uyarıyorum: Gittiğiniz istikamet Cehennem istikametidir. Haram servetleriniz ateştir. Sizi ve peşinizden sürüklediğiniz zavallı ve cahil Müslümanları yakacaktır. Aklınızı başınıza toplayınız ve kötü yoldan dönünüz!

20. Kur’ân önümüzde apaçık duruyor. Müslümanlara en güzel örnek ve model olarak gönderilmiş olan Peygamberin hayatı, siyreti, Sünneti, hadîsleri de önümüzdedir. On dört asır boyunca gelip geçmiş hakikî ulemanın, hakikî Şeriat âlimlerinin ve temsilcilerinin, evliyaullahın, kâmil mürşidlerin, sâlih zatların hayatları ve menkabeleri de kitaplarda yazılıdır.Bu konuda binlerce kitap vardır.Bunların bir tanesi, Hüccetülislâm İmamı Gazalî hazretlerinin İhyâ’sı bile bize yeterlidir. Dediklerimi kabul etmeyenler İhyâ’ya baksınlar; İslâm’ın zühd (dünyaya arka çevirme), takva, tevâzu, kanaat, iktisat prensipleri neymiş okusunlar. İmamı Gazalî’yi imam ve din önderi olarak kabul etmeyen Selefîler kendi imamları olan İbn Teymiye’nin hayatına baksınlar, nasıl yaşamış olduğuna baksınlar ve Allah’tan korksunlar, Peygamberden utansınlar. Zühdsüz Müslümanlık olmaz. Dünyaperestlik ile Müslümanlık bir arada yürümez. Nemrud, Firavun, Neron, Şeddat gibi hayat sürenler nasıl Müslümanlardır? Parayı, serveti, malı, dünyayı din ve iman gibi benimseyenler nasıl muvahhid (Tektanrıcı) olabilir? Müslümanları şaşırtan ve sapıttıran sahte önderlerin ve kılavuzların vebali ne kadar büyüktür. 02 Temmuz 2002