Salı

 

On milyonlarca Müslüman üzüntü, tedirginlik ve endişeli bir bekleyiş içinde… Durup dururken irtica fırtınaları estirilmeye başlandı… İrtica var… İrtica tehdit ve tehlikesi karşısındayız… Cumhuriyeti korumalıyız… Laiklik laiklik laiklik…

Rejimin değiştirilip krallığa dönülmesini mi isteyenler var?..

Bu memleketin çocukları, tozu dumanı içinde büyük çapta uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapılanPKK terörüne karşı, cumhuriyeti ve ülke bütünlüğünü korumak için icabında canlarını vererek savaşmıyorlar mı?

On milyonlarca Müslümana mübarek Ramazanı zehir eden bu irtica teranelerinin sebep ve kaynakları nelerdir?

Dünyanın başka neresinde Türkiye Müslümanları kadar uysal, itaatli, koyun gibi güdülen bir İslâmî topluluk vardır?

İrtica irtica irtica… Peki nedir bu irtica? Tanımı yapılmış mıdır? Türkiye’nin kanunları içinde irtica suçu var mıdır? Adalet Bakanı kaç kere açıklama yaptı, “İrtica diye bir suç yoktur… İrtica siyasî bir tâbir ve slogandır…” dedi.

“Kanunsuz suç ve ceza olamayacağına” göre, irtica fırtınaları estirenler ne demek, ne yapmak istiyor?

Dindar olmak, koyu sofu olmak, muhafazakâr olmak irtica mıdır?

Namaz kılmak irtica mıdır?

Tesettür irtica mıdır?

Medenî ve demokratik bir toplumda dindarlık irtica olamayacağına göre, uğrunda kasırgalar estirilen şu irtica nedir?

Asıl irtica Türkiye’yi 1938-1945 yılları içindeki Millî Şef İsmet Paşa devrine geri götürmeye çalışmak değil midir?

Düşünce hürriyeti yok… Basın hürriyeti yok… Tenkit etme hürriyeti yok… Muhalefet yasak… Din ve inanç hürriyeti yok… 1943’te İstanbul’daki şu meşhur Sultanahmet Camii bile ibadete kapalıydı ve onun gibi binlerce caminin kapısına kilit asılmış, harap olup yıkılmaları bekleniyordu… Din hocası yetiştirilmiyordu, vatandaş çocuğuna din dersi verdiremiyordu, din kitabı basmak yasaktı… O yıllarda Matbuat Umum Müdürlüğü’nün resmî kağıdıyla bütün gazetelere bir genelge gönderilmiş ve dinî yayın yapılmaması istenmişti. (Yazının altında İzzettin Nişbay ismi yer alıyordu.) Yine resmî bir yazı ile ve Vedat Nedim Tör imzasıyla yazar Ömer Rıza Doğrul’a bir emirname gönderilmiş ve Hazret-i Muhammed ile ilgili, forma forma yayınlanan kitabının yayın ve dağıtımına son vermesi istenmişti.

İsmet Paşa’nın zâlim rejimi, bütün bunları irtica tehlikesine karşı yapıyordu. Şimdi 2000’li yıllarda, Türkiye’yi o günlere döndürmek istemek asıl irtica değil midir?

1938-1945 yılları arasında ülkemizde tek parti vardı. Başka parti kurmak, muhalefet yapmak yasaktı.

Asıl irtica o günlere dönmek arzusu değil midir?

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada hürriyet rüzgârları esti. Türkiye de bunlardan nasibini aldı ve biraz rahat etti. Şu anda ülkemizde çoğulcu bir siyasî düzen var, çeşit çeşit siyasî parti var. Hattâ Komünist Partisi bile resmen açıldı ve faaliyet gösteriyor. Az buçuk din hürriyeti de var. Birtakım vatandaşlar düşünce ve yazılarından dolayı hapse atılsalar bile fikir hürriyeti var.

Birileri bunları istemiyor.

Türkiye’de, Avrupa standartları seviyesinde düşünce, görüş, tenkit, din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti olmasını istemiyorlar.

“Biz hürriyet istemiyoruz” diyemedikleri için de irtica var diyorlar.

İrtica kötü bir şeyse, suç ise öncelikle bunun çok açık, çok seçik bir şekilde tanımının yapılması gerekmez mi?

İrticayı tehdit ve tehlike olarak gösterenlerin gerekçeli olarak konuşmaları gerekmez mi?

Yıllardan beri Beyaz bir zihniyet devlet, ülke ve halk olarak Türkiye’nin kuyusunu kazmaya çalışıyor.

Türklerle Kürtleri birbirine düşman ederek ülkede iç savaş çıkartmak için çalışıyorlar.

Sünnî kesim ile Alevî kesimi de birbirine düşürmek istiyorlar.

Dindarlarla (onlar dinci diyor) çağdaşları birbirine düşman edip gerginlik, fitne ve fesat çıkartmak için sinsice çalışıyorlar.

Türk ile Kürd’ün, Sünnî ile Alevî’nin, dindar ile çağdaşın barış ve uzlaşma içinde yaşamaları gerekmez mi? Bu unsurları birbirinin aleyhine kışkırtanlar kimlerdir? Ne yapmak istiyorlar?

Amerika ile İsrail’in, Ortadoğu’da iki büyük Müslüman ülkeyi savaştırmak istediği söyleniyor. Bugünkü irtica fırtınasının bununla ilgisi var mıdır?

İrtica gerginliğini kimler tırmandırıyor?

Dünyanın neresinde Türkiye Müslümanları kadar Batılılaşmış ve aliene olmuş (yabancılaşmış) bir toplum vardır. İrticacılar daha ne istiyor?

Niçin açık konuşmuyorlar?

Soruyoruz:

Beş vakit namaz kılmak suç mudur? Karısını ve kızını tesettür kıyafetine sokmak suç mudur? Çocuklarına din ve Kur’ân dersi verdirtmek suç mudur? Sofuluk ve dindarlık suç mudur?

Hiç kimsenin, halkın bir kısmını iç-düşman, tehlike ve tehdit olarak görmeye hakkı yoktur. Böyle bir görüş Türkiye’yi parçalar.

Hiçbir âdil devlet, hangi suçu işlemiş olursa olsun vatandaşına harp esiri ve düşman muamelesi yapamaz.

Hiçbir siyasî rejimin, temel insan hak ve hürriyetlerini ihlal etmeye hakkı yoktur.

Tanımlanmadığı ve âdil kanunlarla suç olduğu ilan edilmediği müddetçe Türkiye’de dinî irtica yoktur. Asıl irtica ülkemizi İsmet Paşa diktatörlüğü günlerine geri getirmektir.

Türkiye’nin irtica diye bir derdi ve sıkıntısı yoktur ama başka önemli sıkıntı ve krizleri vardır. İrtica kuruntusunu bıraksınlar ve o sıkıntıların çözümüne yönelsinler. 04 Ekim 2006