Düşünce Suçuna Karşı Girişim
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Cuma
hareketinin internet sitesi olan (www.antenna-tr.org)’a zaman zaman bakmanızı tavsiye ediyorum.
Ülkemizde, çeşitli sebepler yüzünden, medenî, demokratik ülkeler seviyesinde ve standartlarında insan hakları ve hürriyetleri yoktur. Bu hürriyetsizlikten dolayı en fazla, bu topraklarda çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar mağdur olmakta, çeşitli baskılara mâruz kalmaktadır. Düşünce Suçuna Karşı Girişim hareketi, biz Müslümanları şoke edebilecek bazı girişimlerde de bulunmaktadır.
Bunu tabiî karşılamamız gerekir. içinde şiddete teşvik ve hakaret olmamak şartıyla bütün düşünceler, görüşler serbest olmalıdır. Biz Müslümanlar dinimizi ve mukadessatımızı; karşı yayınlar, ilmî ve kültürel cevaplar, fikir planında kalan red ve cerhler ile korumalıyız. Bizden olmayanların, bize karşı olanların fikirleri ve inançları yüzünden cezalandırıldıklarında sevinmemiz bize fazla bir şey kazandırmaz.
sitesini açtığınızda ülkemizde faaliyet gösteren diğer insan hakları sitelerine de ulaşabilirsiniz.
Türkiye’deki gizli güçler, egemen azınlıklar, esrarlı ve derin lobiler
Türklerle Kürtleri, Sünnîlerle Alevîleri, Çağdaşlarla Dindarları ve gelenekçileri çarpıştırırken malı götürüyorlar, gizli iktidarlarını ayakta tutuyorlar. Bu ülkedeki bütün çeşitlilikler gizli ve derin güçlerin bu oyununu bozmak hususunda birleşmelidir. Bunun için de çeşitli kesimler, mezhepler, gruplar arasında, insan hakları konusunda bir mutabakat protokolu imzalanmalıdır.
Tabiî ki, hırsızlıklarla, yolsuzluklarla, kokuşmayla mücadele konusunda (basın-yayın etiğinin prensipleri ışığında yazıp konuşmak şartıyla) hiçbir kısıtlayıcı sınır olmamalıdır. Çalan Müslüman da olsa, dinsiz de olsa en ağır şekilde, belgelerin ve doğru bilgilerin yardımıyla tenkit edilmeli, kötülenmelidir. Lakin Sünnîler Alevî kardeşlerine, Alevîler Sünnî kardeşlerine; laikler dindarlara, dindarlar laiklere düşman gözüyle bakmamalıdır. Şu gerçeği bir an bile hatırımızdan çıkartmamalıyız:
Bazılarının, birilerinin dindar vatandaşları iç-düşman, tehlike, tehdit olarak gördüğünü ve gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Bu ülkenin Anayasası’nda eşitlik prensibi var ama, bazıları
tir. Ülkemizde yine az buçuk hürriyet var ama, bazıları
dür.
Biz Müslümanlar kendi öz vatanımızda en az dinsizler, Sabataycılar, Farmasonlar kadar hür olmak, güven için yaşamak hakkına sahibiz. Rejim madem ki laiktir, dinî konuda hiçbir ayırım yapmamalıdır. Müslümanlar, fikirlerini açıkça beyan etmek konusunda Sabataycılar kadar serbest ve hür olmalıdır. Kanunlar, dinî inanç ve kanaatleri ne olursa olsun bütün vatandaşlara eşit olarak tatbik edilmelidir. Dininden, düşüncelerinden, tenkitlerinden, görüşlerinden, ideolojisinden dolayı bir Sabataycıya, Farmasona, Siyoniste, Ateiste nasıl baskı yapılmıyor, rahatsız edilmiyorsa, Müslümanlara da baskı yapılmamalıdır.
Biz Müslümanlar, kendi vatanımızda hürriyet ve haysiyet içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bu maksatla, bize düşmanlık etmeyen, bize saldırmayan, bizi ikinci sınıf vatandaş olarak görmeyen, bize
gözüyle bakmayan inançsız ve ilerici aydınlarla iyi geçinmeliyiz, onlarla insan hakları konusunda işbirliği yapmalıyız.
Memnuniyetle görüyoruz ki, Müslümanlara dostça yaklaşan iyi niyetli ve medenî ilericilerin ve inançsızların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Onlara teşekkür borçluyuz, onlarla dirsek temasımız olmalı, onlarla gerçek demokrasi ve insan hakları konusunda beraber çalışmalıyız.
Bize iç-düşman olarak bakan, bizi devlet ve Cumhuriyet için bir tehdit ve tehlike olarak gören, bize hakaret eden, bize saldıran agresif kimselere yaklaşmamız bahis konusu olamaz.
(hem de çoğunluğa)
Şu hususu da iyi bilelim ki, biz Müslümanlara insan hakları ve hürriyetleri konusunda yapılan baskılar devletimizden kaynaklanmamaktadır.
Devletimize hepimiz toptan sahip çıkmalıyız. Birtakım gizli azınlıkların, derin güçlerin, esrarlı lobilerin, iki kimlikli cemaatlerin ülkemiz üzerindeki vesâyetlerini kırmak için devlete sahip çıkmalıyız. Devlet başka şeydir, sistem başka şey. Bu ikisini asla birbirine karıştırmayalım, özdeş olarak görmeyelim. Devletimiz hepimizindir.
Birtakım egemen azınlıklar devlet ile bir ideolojiyi özdeş olarak görüyorlar. Vaktiyle Fransa kralı 16’ncı Louis’nin
dediği rivayet olunuyor. Bizdeki bazıları da şu 21’inci yüzyılda hâlâ bu kafadadır.
Türkiye devleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri evrensel değerler üzerine kuruludur.
Evrensel olmayan hiçbir
devletimizin ve Cumhuriyetimizin ana ilkesi olarak gösterilemez.
Bazı çarpık düşünceli ve çağdışı insanlar halkımızın ezici çoğunluğunun dini olan Müslümanlığı
daha tehlikeli görüyor. Bunlara fırsat verilirse ülkemizi
veya Pol Pot Kamboçya’sına çevirirler. Elbette ki, bu kafadaki insanlarla insan hakları konusunda işbirliği yapamayız. Çünkü onlar insan haklarına taraftar değildir, tam aksine insan hakları cellâtlarıdır. Her şeyden önce medenî olsunlar, demokrat olsunlar, halkla barışsınlar… İnançlarımızdan en ufak bir tâviz bile vermeksizin, bu ülkede insan hakları, hürriyetleri konusunda çalışan ve bize düşmanlık etmeyen herkesle işbirliği yapılmalıdır. 16 Aralık 2006