Âhir zamanda günler, haftalar, aylar ve yıllar ne çabuk geçiyor. Bilhassa haftalar. Cumaya gidiyorum, bir müddet sonra bakıyorum cuma tekrar gelivermiş. Eskiden haftalar daha uzundu.

İslâm cahillerin, alt tabakanın da dinidir ama cahil dini değildir. Yani yeterli ilmi, irfanı, kültürü, estetik boyutu olmayanlar Müslüman olabilirler, fakat İslâm’ı ve Müslümanları temsil edemezler, din adına konuşamazlar, İslâmî hizmet ve faaliyetleri yürütemezler.

Dindarların ilim, irfan, kültür, medeniyet seviyesi yeni yaptıkları camilerin, okul ve yurt binalarının mimarîsine bakılarak kolayca anlaşılır. Bu gibi yapıları güzel, sanatlı, beğenilmeye layık bir şekilde inşaa edebiliyorlarsa seviyeleri yüksektir, böyle yapamıyorlarsa alçaktır. Evler ve şehirler de bu kurala dahildir.

Ramazan… Gecenin yarısı, hava çok soğuk, kar yağıyor. Tesettürlü hanımlar Sultanahmet’teki Ramazan şenliklerine gelmişler. Yanlarında küçük çocuklar var. Beş, altı, yedi yaşında yavrular. Gecenin bu vaktinde, bu soğukta bu mâsumların orada ne işleri var? Bazıları sucuk ekmek yiyor, kimisi sahlep içiyor. O ayazda elma şekeri ve macun yalayanını da gördüm. Müslümanlar çocuklarını iyi yetiştiremiyor.

Şehrin en mutena, en lüks, en gözde yerinde harikulade manzaralı bir koru içinde şahane bir köşk. İçinde bir gazeteci baron oturuyor. Aylık maaşı 30 bin dolar, transfer ücreti milyonlarca dolar. Köşk bir saray yavrusu. Şöminede, çıtırdıları daha müzikal olduğu için Afrika’dan ithal edilmiş pahalı odunlar aheste aheste yanıyor. Beyaz ceketli bir garson baronun portakal suyu bardağını beş dakikada bir değiştiriyor. Baron yarınki yazısını bitirmiş, viskisini yudumluyor. Türk viskisi içmiyor, İskoç viskisini tercih ediyor. Yazısının konusu “Orta Direğin Beli Kırıldı…”

Hâlis Türklere ve dindar Müslümanlara güvenleri yok. Genellikle bazı köşe başlarına Sabataycılar, iyi dönmemiş öteki dönmeleri, birtakım crypto’ları geçiriyorlar. İslâmî hareketi dejenere ve manipüle etmek için de, dini imanı para olan, nefs-i emmarelerine put gibi tapan birtakım moloz İslâmcılardan yararlanıyorlar. Onun dosyaları hazırdır, bekletiliyor. Herifi bir müddet kullandıktan sonra bir iki dosya patlatacaklar ve işini bitirecekler.

Bir İslâmcının, bir Türkçü ve milliyetçinin, bir çağdaşın, bir sağcı veya solcunun, bir Sünnî veya Alevînin, bir Türk’ün veya Kürd’ün ne mal olduğunu anlamak için yapılacak şey onun para, maddî menfaat, dünya serveti konusundaki işlerine bakmaktır.Haram yiyorsa, götürüyorsa, hortumlama yapıyorsa, nüfuzunu kullanarak maddî menfaat temin ediyorsa, peşine takılan cahillerden topladığı büyük paraları zimmetine geçiriyorsa o, hangi câmiye mensup olursa olsun alçağın, rezilin, namussuzun, şerefsizin, ahlâksızın, vatan haininin tekidir.

Bir toplum siyasî faaliyet ve hizmetleri futbol kulübü tutar gibi yürütüyorsa batmaya mahkûmdur.

Din kültürü ve tahsili olmayanların dinden, siyaset kültürü ve ihtisası olmayanların siyasetten ve devlet idaresinden bahsettikleri, saçma sapan hükümler verdikleri bir Müslüman toplum zillete düşer.

Erkeklerin kadınlaşması, kadınların erkekleşmesi, çocukların şımarıp azması âhir zaman alâmetlerindendir.

Camilerde vakit namazlarında bir tek güzel ve şık elbiseli, kravatlı, her haliyle şehir görgüsü almış olduğu belli olan, kültürlü, diplomalı, makamlı, mevkili, zengin Müslüman göremiyorum. Halk tabakasının, bir kısmı namaz kılarken bu adamlar hangi sıçan deliğinde saklanıyorlar?

Başına rengârenk bir eşarp örtmüş, erkeklerle birlikte sohbet ediyor, konuşup gülüyor. İşine gelmeyen hadîsleri inkâr ediyor. Geleneksel İslâm’ın kadınları ikinci derece Müslüman statüsüne indirmiş olduğu iftira ve safsatasını diline pelesenk etmiş. Bu hatuncağız bir Müslüman feministtir.

Üniversitede okuyan Müslüman bir genç. Ailesi fakir. Tahsilinin bitmesini sabırsızlıkla bekliyor. Geleceğe ait amaç ve hayalleri şunlar: İyi bir makam ve mevki, lüks ve müzeyyen bir mesken, yine lüks bir yazlık, güzel bir eş, güzel çocuklar, iyi yemekler, ün ve şan, alkışlar, övgüler, herkesin gıbta edeceği çok pahalı bir otomobil… Kuzum bu ne biçim bir Müslümandır!

Cahiller, dengesizler, yabancılaşmışlar, bozulmuşlar için fakirlik de bir âfettir, zenginllik de. Böyleleri fakir düşer kıvranır, zengin olur kudurur. Bilgeliğin, evrensel ahlâk kurallarının hakim olmadığı bir toplum için necat, felâh, saadet, selâmet yoktur.

Hanımefendi var, hanım var, kadın var, bayan var, karı var. Bazıları muhteremdir, bazıları sayın. Hanımefendi olabilmek için çok hasletlere, yüksek ahlâka, görgüye, kültüre, ruh asaletine sahip olmak gerekir. Nice sahte hanımefendiler var ki, içyüzleriyle birer mübtezel karıdan başka bir şey değildir.

Müslümanlıkta esas olan “sahip ve mâlik olmak” değil, “olmak”tır.

Köpekler çöplüklerde kemikler için hırlaşıp dalaşır; köpek tıynetli insanlar da dünya rantları ve kemikleri için çekişip tepişir. Temiz ve asîl insanları bu gibi hırlaşmalar, dalaşmalar, çekişmeler, tepişmeller içinde göremezsin.

Toprağın altında çok büyük, çok mübarek, çok hatırlı insanlar var. Evliya var, süleha var, ehlullah var; kutuplar, gavslar, nüceba, büdelâ, üçler, yediler, kırklar var.Yerin ayaklarımızın altından göçmemesi, gökkubbenin tepemize çökmemesi bizim kerametimizden değil, onların kerametindendir. Atalarımız Peygamber duası almışlar. Bu yüzden bize mühlet veriliyor. Ne zaman uyanıp kendimizi islah edeceğiz? 01 Ocak 2002