CumaKenarları dükkânlarla dolu dar bir sokaktan geçiyorum. Civardaki bir lisede dersler bitmiş, öğrenciler gruplar halinde aşağıya doğru yürüyor. Zengin çocukları bunlar; elbiseleri, gömlekleri, ayakkabıları genellikle lüks ve pahalı cinsinden. Hallerine, tavırlarına, konuşmalarına, gülüşlerine, yürüyüşlerine dikkat ediyorum, hiç beğenmiyorum. Çoğu, gömleklerini pantolonlarının üzerine çıkartmışlar, gravatlarını iyice gevşetmişler. En az yarısının ellerinde sigara var. Ceketleri ellerinde. Bir çoğu kaba kaba gülüşüyor. Konuştuklarını derli toplu duyamıyorum ama pek ıvır zıvır laflar ediyorlar. Yürüyüşleri de zarafetsiz ve zevksiz. Kızların hali de iç açıcı değil. Lise öğrencisine mini etek giydirilir mi?

Bu yıl da okullar açıldı. Eski hamam eski tas. Ders kitapları bir felaket. Batıdaki ders kitaplarıyla mukayese edersek bunlar zeka özürlüler seviyesinde kitaplardır. Meselâ Fransa’daki tarih, coğrafya, edebiyat, felsefe kitaplarıyla bizdekileri bir masanın üzerine koyup, bir jüriye inceletsek, aradaki fark meydana çıkacaktır.

Eğitim meselesi siyasetten, hukuktan, iktisattan çok daha, bin kat daha önemli ve hayatîdir. Bizim medyamız ve onun peşinden giden toplumumuz cinayetler, rezaletler, şarkıcılar, türkücüler, futbol, basketbol, anayasa değişikliği, iktisadî kriz, soygunlar, Bin Ladin’ler ile meşgul. Öylesine meşgul ki, gündemde eğitim meseleleri, eğitim kalitesi, genç nesillerin bilgi ve ahlâk bakımından iyi yetiştirilmesi diye bir madde yok.

Biz lise denilince betondan yapılmış kocaman bir binayı ve içerisine doldurulmuş bin kadar öğrenciyi düşünüyoruz. Eğitimin kalitesi, metodları üzerinde hemen hemen hiçbir fikrimiz yok.

Eğitim demek öncelikle:

(1) Hem bilgi vermek, hem de ahlâk ve karakter aşılamaktır.

(2) Kalite konusunda dünya ülkeleriyle yarışmak ve üstün gelmeye çalışmaktır.

(3) Sosyal kültürde, yâni edebiyat, lisan, tarih, felsefe, sosyoloji, sanat tarihi gibi konularda çok vasıflı, çok güçlü nesiller yetiştirmektir.

(4) Ülkenin en zeki, en ahlâklı, en idealist, en kabiliyetli insanları arasından seçilmiş bir eğitim kadrosuna sahip olmaktır.

(5) Türkiyeli kimliğine sahip, Türkiye’nin değerlerine bağlı; bilgi, aksiyon ve estetik boyutları güçlü, hayata atıldığında Türkiye’yi yüceltecek, Türkiye’ye hizmet edecek vasıflı, güçlü, üstün elemanlar ve kadrolar yetiştirmek demektir.

Bizde her ders yılı başlarken medya, velilerden para alınıyor diye tutturur, bu konuda bir yığın laf eder. Velilerden para alınmış alınmamış, eğitimimizin asıl meselesi bu mudur?

Medyamız, aydınlarımız, politikacılarımız niçin eğitim metodlarını, eğitimin kalitesini tartışmıyor?

Bu ülkenin adı Türkiye’dir ve hem resmî lisan, hem kültür lisanı Türkçedir. Okullarımız, eğitim sistemimiz yazılı-edebî Türkçeyi çocuklarımıza öğretebiliyor mu?

Her ülkenin, her milletin bir tarihi vardır. Bizim eğitimimiz genç nesillere tarih öğretebiliyor mu? Tarih mi öğretiyor, birtakım ideolojik ve düzmece masallar ve mavallar mı?

Bizim liselerimiz psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik öğretiyor mu?

Okullarda çocuklarımıza ahlâk ve karakter terbiyesi verebiliyor muyuz?

Yapılan anketler okullarda uyuşturucu kullanan çocuklarımızın sayısının az olmadığını ortaya koydu.

On beş yaşındaki çocuklarımızın fosur fosur sigara içmesine niçin (tatlılıkla veya disiplinle) engel olamıyoruz.

Büluğ çağındaki çocuklarımızın seks konusundaki durumları nasıldır? Onlara bu konuda sağlam bir terbiye verebiliyor muyuz?

Maalesef elli yıldan beri birtakım ahlâksız, seviyesiz, ucuzcu, kalitesiz, popülist politikacılar eğitimimizin temellerini dinamitlediler.

Eğitim resmî ideolojinin ve bozuk düzenin emellerine hizmet eder hale getirilmiştir.

İki sene kadar önce elime bir belge geçmişti ve o konuda bir yazı kaleme almıştım: Robert Kolej’de hırsızlık vak’aları çoğaldığı için müdür velilere hitaben bir yazı göndermişti. En zengin, en seçkin, en müreffeh tabakanın çocuklarının okuduğu, Amerikalı misyonerler tarafından kurulmuş bir lisede bile böyle olursa bu memleketin geleceği ne olacaktır?

Liselerde hamile kalıp okuldan atılan kızlarla ilgili iddialar, haberler ve bilgiler vardır.

Öğretmenlik, eğitimcilik mesleğinin hiçbir kadr ü kıymeti kalmamıştır. Hiçbir zengin, varlıklı ailenin çocuğu öğretmen olmuyor.

Okullarımızda ne bitirme imtihanı var, ne de bakalorya (olgunluk) imtihanı.

Sınıfta kalmak yok, doğru dürüst ders çalışmak yok.

Çocuklarımız diploma alacaklar, liselerde fazla bir şey öğrenmedikleri için paralel-lise durumundaki dershanelere çuvalla para ödeyerek yeniden ders görecekler ve üniversiteye girmek hakkını kazanacaklar. Ne aptalca, ne sersemce bir sistemdir bu!

Elbette bütün öğrenciler zeka, kabiliyet, istidat bakımından bir tarağın dişleri gibi bir olamaz. Otuz kişilik bir sınıfta üç beş süper talebe, on iyi talebe bulunursa yeterlidir. Geri kalan on beş genç düşe kalka okur. Süperler ve iyiler boş zamanlarında kütüphanelere gidip kitap okumalıdır. Liseli gençlerin bir kısmı sağlam bir edebiyat, tarih, felsefe, sanat kültürü edinmelidir. Sanat boyutu olan fotoğrafçılık, resim, ebru, başka el sanatlarından biri ile ilgilenmelidir.

Gençlerimize kültür, görgü, edeb, terbiye verilmelidir. Lise çocuklarımız fosur fosur sigara içerek sokaklarda, yaka paça bir tarafta olduğu halde laubali şekilde dolaşıyorlarsa ülkemiz bozuk, devletimizin istikbali tehlikede demektir.

Lisanı, edebiyatı, tarihi, felsefeyi, sanatı, sosyal kültürü ihmal edip de sadece cebir, geometri, fizik, kimya ile iyi bir gençlik yetiştirmenin imkanı yoktur. Asıl ve temel olan sosyal kültürdür.

Kaç genç neslin kanına girdiler ve hâlâ girmeye devam ediyorlar. Türkiye’ye yazık oldu. 22 Eylül 2001