Eğitime ve Mekteplere Dair
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Aralık 2018
ÜLKEYİ ayakta tutan temel kurum eğitimdir. Millî kültüre, millî kimliğe hizmet eden güçlü ve doğru bir eğitim olmazsa Türkiye’nin kurtuluşu ve yükselmesi mümkün olmaz.
DÖNMELERİN vesayetçi, sömürgeci, yabancılaştırıcı, dejenere edici, çağdışı ideolojisine hizmet eden bir eğitim sistemi, Türkiye’nin temellerini dinamitler. Kötü bir ideolojiye hizmet eden eğitimle (istisnalar dışında) vasıflı Türkiyeliler yetiştirilemez.
OKULLAR sadece bilgi ve kültür vermekle kalmamalı, onun yanında ahlak ve karakter terbiyesi de vermelidir. Bu ikisi birlikte olmazsa yetişme ve yetiştirme eksik kalır.
İngiltere’yi İngiltere yapan kurumların başında 1440’dan beri faaliyet gösteren Eton Koleji gelir. Bu okul ülkesine 19 başbakan ve daha nice devlet adamı, büyük düşünür, güçlü ve önemli şahsiyet kazandırmıştır. Türkiye’nin ona benzer bir lisesi yoktur.
Eğitimi güçlü olmayan hiçbir devlet, ülke ve halk güçlü olamaz.
Türkiye’yi yükseltecek üç sınıf subaylar, öğretmenler ve din hizmetlileridir. Ülkenin en kapasiteli, ehliyetli, liyakatli, istidatlı, kabiliyetli, vatansever, cevherli çocukları; öncelikle subay, öğretmen ve din hizmetlisi olarak yetiştirilmelidir. Subaylığa, öğretmenliğe, din hizmetkarlığına doktorluk ve mühendislik kadar rağbet edilmeyen bir ülke iflah olmaz.
Bazı eğitim sistemleri alim, ârif, fâzıl, bilge nesiller yetiştirir; bazıları ise mürekkep câhil, irfansız, ahlak ve karakteri yetersiz, hikmetsiz nesiller.
Üç beş yüz kelimelik günlük iletişim, çarşı pazar, konuşma Türkçesiyle eğitim yapılamaz. Eğitim sistemi en az yüz bin kelimelik yazılı, edebî, medenî Türkçe üzerine kurulu olmalıdır.
Eğitimde en önemli dersler edebiyat, tarih, sanat, beşerî ve iktisadî coğrafya, felsefe (psikoloji, mantık, ahlak, metafizik, estetik), sanat tarihi ve kültürü dersleridir.
Karma eğitimle, vasıflı vatandaşlar yetiştiren güçlü eğitim bir arada olamaz.
Öğrencilerine güzel, estetik, sanatlı bir el yazısı kazandıramayan eğitim sistemleri ve okullar güçlü okullar değil, zayıf ve derme çatma karikatür okullardır.
Bütün liselerde özet olarak da olsa mimarlık, şehircilik, hukuk, görgü (âdâb-ı muaşeret), şehir kültürü, insanlık, vatanseverlik dersleri okutulmalıdır.
Bütün liselerde Osmanlıca mecburî ders olarak okutulmalıdır.
Liseli erkek öğrenciler küçük beyefendi, kız öğrenciler küçük hanımefendi olarak yetiştirilmelidir.
Eğitim sistemine, okullarına, bilhassa liselerine önem vermeyen bir ülke, bir devlet, bir halk mecazî mânada intihar etmiş olur.
İlköğretimden sonra, liselerde okuyacak kapasitesi olmayan çocuklarına zorlama lise ve üniversite tahsili yaptıran bir toplum geleceğini karartmış olur.
Türkiye’de çoğunluğu oluşturan Müslümanların eğitim ve kültür konusunda birinci vazifeleri gerçek ve mükemmel İslam liseleri açmaktır. Bunu yapmazlarsa hür, haysiyetli, izzetli bir hayat süremezler; çeşitli esaretler, zilletler içinde sürünerek yaşamaya mahkum kalırlar. Hayatı doğru dürüst anlayamaz ve yaşayamazlar.
(Bu madde Müslümanlar içindir.) Din ile eğitimi birbirinden ayırmak Müslümanlar için intihar olur.
Kalitesiz kötü yetersiz eğitim, eğitim değildir, anti-eğitimdir.
İstanbul’un büyük bir camiinde Cuma hutbelerinin Türkçeden sonra İngilizce okunduğunu biliyorum. Bir Müslüman olarak bunu hiç beğenmiyorum, doğru bulmuyorum. Bu yüzden, zaruret olmadıkça o camiye Cuma namazı kılmak için gitmiyorum.
Doğrusu, Cuma hutbesinin sadece Arapça okunmasıdır.
İlle de millî lisanla okunacaksa, içine siyaset ve magazin karıştırmamak şartıyla Türkçe okunsun.
Türkçenin dışında üçüncü bir dille (Arapça ve Türkçeden sonra) okunacaksa bu lisan
olmalıdır.
Diyanet’i ve İstanbul Müftülüğünü bu İngilizce hutbe dolayısıyla hürmette kusur etmeden kınıyorum.
Bir İstanbul camiinde İngilizce hutbe okunmasını İslam’ın izzeti ve vakarı ile bağdaştıramam.
Türkçe ezan nasıl büyük bir bid’atsa, Türkçe hutbe de öyledir. Türkçe hutbe bir bid’atsa, İngilizce hutbe bin derece vahim bir bid’attir.
İlâve: Camilerde her Cuma namazından sonra kanunlara aykırı olarak makbuzsuz para toplanmaktadır. Niçin makbuzla ve makbuzlu toplanmıyor?
Camilerin avlusundaki, içindeki, bitişiğindeki paralı WC tabelaları, yaftaları utanç vericidir. Bunlar kaldırılmalıdır.
Tarihî bir camiin giriş kapısının kenarında nizamiye nöbetçisi gibi duran süpürgeyi görünce çok utandım. Aslında bundan dolayı başkalarının utanması gerekir.
Geçenlerde kalabalık bir semtteki camiye gittim. Yeni imam akşam namazına gelmiyormuş. Namazı, başına sarık, sırtına cüppe geçirerek bir çocuk kıldırdı. Kıraati ve fıkıh bilgisi imamlık yapmaya yeterli değildi.
Camilerdeki ve minarelerdeki yüksek sesli hoparlörler ve mikrofonlar konusunda bir düzelme yok. Bir Müslüman olarak bu konudaki haklarımı ilgililere ve sorumlulara helal etmiyorum. Sabahleyin namazda 12 cemaat olacak, imam efendinin hem önünde sabit mikrofon olacak, hem de yakasına mandallı seyyar mikrofon takacak. Böyle bir rezaleti elbette kabul etmem.
Bir camideki Mushafların yanına Ehl-i Sünnete aykırı bir sektin kitapları konulmuştu. Diyanet’in, Müftülüğün, cami imamının bunları hemen kaldırması gerekmez mi? 29.08.2015