Cumartesi

 

Soru: İnsan günlük gazete okuyarak kültürlü olabilir mi?

Cevap: Olamaz!

Soru: Nasıl kültürlü olunur?

Cevap: Kaliteli ve güçlü bir lise tahsili yaparak.

Soru: Kaliteli ve güçlü lise tahsili ne demektir?

Cevap: Dünyanın bir lise eğitimi standardı vardır. Bunların seviyesinde anadili, iki yabancı dil, edebiyat, tarih, felsefe (psikoloji, mantık, ahlak, metafizik, estetik); beşerî, fizikî, iktisadî coğrafya, sanat kültürü ve tarihi, sosyoloji okutulması ve öğretilmesi gerekir. Bir de millî kimlik, millî kişilik ile ilgili kültür de yeterli derecede öğretilmelidir. Kişi bu sahalarda yeterli bilgi ve kültüre sahip olmazsa ona kültürlü denilemez.

Soru: Fen derslerinden bahs etmediniz…

Cevap: Onlar esas ve temel değildir.Yukarıda saydıklarım konusunda yeterli kültüre sahip olmayan bir liseli cebir, geometri, fizik ve kimyada dünya birincisi olsa bile yine de kültürlü bir genç sayılamaz.

Soru: Sosyal, edebî, tarihî, felsefî kültürün ana vasıtası nedir?

Cevap: Zengin, yazılı, edebî Türkçedir. Lise diplomasına sahip olduğu halde bu Türkçeyi bilmeyen kişi kültürlü değil, cahildir.

Soru: Bahs ettiğiniz Türkçe nasıl bir Türkçedir?

Cevap: Özelliklerini sayayım: (Bir) Konuşulmaz, yazılır. (İki) En az on bin kelime, kavram ve terimi bilmek gerekir. (Üç) Birkaç yüz kelimelik sokak, çarşı-pazar, iletişimi Türkçe bu Türkçe değildir. (Dört) Zengin bir medeniyet âleti ve vasıtasıdır. (Beş) Öğrenilmesi çok zor ve zahmetlidir. (Altı) Bu Türkçede kopukluk yoktur. Bunu bilen 21’inci yüzyıl Türkiyelisi, bundan beş yüz yıl önce yazılmış Fuzulî Divanı’nı, kıraatinden zevk ve haz alarak okuyabilir ve anlayabilir.

Soru: Bizim bugünkü liselerimiz böyle bir Türkçe öğretemediklerine göre sizce kültürlü Türkiyeliler yetiştiremiyorlar demektir.

Cevap: Evet, tam üzerine bastınız.

Soru: Bugünkü Türkiye’de zengin, yazılı, edebî Türkçe yok mudur?

Cevap: Yoktur diyebiliriz. Çünkü ülke nüfusunun en az yüzde beşinin bu zengin-edebî-yazılı Türkçeyi bilmesi gerekir. Bizde böylelerinin sayısı on binde bir bile değildir.

Soru: Sadece bilgili ve kültürlü olmakla iş biter mi?

Cevap: Bitmez, bilgi ve kültürün yanında ahlak ve karakter terbiyesi de almış olmak gerekir.

Soru: Bizim eğitim sistemimiz genç nesillere ahlak ve karakter terbiyesi veremiyor mu?

Cevap: Kesinlikle veremiyor. Vermiş olsaydı memleket bu hale gelmezdi.

Soru: Bizim liselerimizde bitirme ve bakalorya (olgunluk) imtihanları yok. Dünya liseleri hep böyle mi?

Cevap: Hayır. Meselâ Fransa’da lise diplomasına sahip olabilmek için mutlaka lise bitirme imtihanını kazanmış olmak gerekir. Ayrıca, üniversiteye gidebilmek için bakalorya imtihanı denilen çokzor bir imtihanda başarılı olmak icab eder.

Soru: Bizim eğitimimiz nasıl bir eğitimdir?

Cevap: Dünya standartlarına göre “Zeka özürlüler” seviyesindedir.

Soru: Tevhid-i Tedrisat ne demektir?

Cevap: Çoğunluğun genç nesillerine, çocuklarına millî kimliğe uygun bir eğitim verememeleri için çıkartılmıştır. Yani Tevhid-i Tedrisat Tevhid’e karşıdır.

Soru: Ülke sathı betonarme, beş katlı modern okul binalarıyla dolduruldu. Bunlar yeterli değil midir?

Cevap: Okul demek öncelikle bina demek değildir. Bir okulun vasıflı, güçlü, üstün, yeterli, faydalı olması için şu şartlar gereklidir: (Bir) Güçlü, uygun, faydalı bir eğitim sistemi uygulanacak. (İki) Öğretim kadrosu çok güçlü ve vasıflı olacak. (Üç) Ders kitapları çok vasıflı, mükemmel olacak.

Soru: Okullarda bilgi ve ahlak-karakter terbiyesi yeterli midir?

Cevap: Bu ikisinin yanında üçüncü bir şeyin daha olması gerekir: Estetik ve sanat kültürü ve terbiyesi. Bu üçüncüsü olmazsa yetişen gençler yine eksik kalacaklardır.

Soru: Bizdeki en zeki, en kabiliyetli gençler mühendislik, doktorluk, işletmecilik, hukukçuluk gibi mesleklere yöneliyor. Bu sizce doğru mudur?

Cevap: Bir ülkenin en zeki, en vasıflı, en kabiliyetli, en istidatlı, en parlak gençlerinin YETERLİ sayısının mutlaka eğitime yönelmesi gerekir. Aksi takdirde ülke hastalanır, zayıflar, çöker.

Soru: Popülist ve sorumsuz politikacılar, halkı memnun etmek için eğitimi kolaylaştırdılar, sınavları kaldırdılar, sınıfta kalmaya son verdiler. Buna ne dersiniz?

Cevap: Böyleleri bu ülkeye, bu halka, bu devlete en büyük kötülüğü yapmışlardır.

Soru: İyi bir eğitim zor mudur, kolay mıdır?

Cevap: Son derece zordur. Kolay, ucuz, zahmetsiz bir eğitimle kesinlikle vasıflı, güçlü, üstün genç nesiller yetiştiremezsiniz.

Soru: Bir genç, boş zamanlarında faydalı ve değerli kitaplar okuyarak eğitim eksikliğini giderebilir mi?

Cevap: Maalesef gideremez. Otodidaktler milyonda bir bile değildir. İlim ve kültür okulla, üstadla öğrenilir.

Soru: Bugünkü eğitim iflâsına karşı ne gibi çareler, çözümler, teklifler getiriyorsunuz?

Cevap: Paralel ve alternatif bir eğitim sistemi kurulmalıdır. Özel dershaneler açılmalıdır. Hânegî eğitimi sisteminden faydalanılmalıdır. Bunları yapabilmek için çok yüksek insanlara ihtiyaç vardır. Sıradan insanların kârı (işi) değildir.

Soru: Yeni nesiller kasıtlı, planlı bir şekilde mi cahil bırakıldı?

Cevap: Evet, kasıtlı ve planlı bir şekilde.

Soru: Bu tahribat ve sabotajı kimler yaptı?

Cevap: Pembeler yaptı.

Soru: Kendi çocuklarını yetiştiriyorlar mı?

Cevap: İnançları, ideolojileri, dünya görüşleri bozuk olmakla birlikte kendi çocuklarının bir kısmını yetiştiriyorlar. Dünyanın vasıflı kolej ve üniversitelerinde okutuyorlar, iki dil öğretiyorlar. Çoğunluğu bu haktan, bu imkanlardan mahrum bırakıyorlar.

Soru: Çoğunluk ne yapmalı?

Cevap: Gerekiyorsa evlerimizi, mülklerimizi satarak zeki, kabiliyetli, istidatlı, cevheri değerli gençlerimizi dünyanın en parlak kolej ve üniversitelerinde okutup yetiştirmeliyiz.

Soru: Bu tahsil ve eğitim esnasında kayb olmazlar mı?

Cevap: Her işte bir fire vardır. Kaybolanlar kayb olur, kalanlar hizmet eder.

Soru: Çoğunluk dış ülkelerde kolej açabilir mi?

Cevap: Elbette açabilir. Romanya’da, Bulgaristan’da, Makedonya’da, hattâ Avusturya veya Fransa’da…

Soru: Peki niçin açmıyorlar?

Cevap: Ufukları yetişmiyor.

Soru: Bulgaristan’da bundan altmış sene önce komünist rejim tarafından kapatılan Şumnu Nüvab Lisesi’ni nasıl bulursunuz?

Cevap: İyi bir örnektir. Ancak yeterli değildir. İyi bir Türk lisesinde beş lisan çok iyi bir şekilde okutulup öğretilmelidir: Önce zengin ve edebî Türkçe, sonra Arapça ve Farsça, onların yanında iki Batı dili.

Soru: İşi çok sıkı tutmuyor musunuz?

Cevap: İşler sıkı tutulmazsa netice bugünkü gibi olur. Bizdeki İmam-Hatip liselerinde bir ara 11 sene boyunca Arapça okutuldu ve doğru dürüst öğrenen çıkmadı.

Soru: Türkiye’nin en önemli, en esaslı, en temel meselesi ve işi nedir?

Cevap: Edebî-yazılı lisan ile vasıflı-güçlü eğitimdir.

Soru: Bunlar halledilmeden oy çokluğu ile Türkiye’de iktidar olmak mümkün müdür?

Cevap: Kesinlikle mümkün olamaz. Manzaraya bakınız, manzaraya bakınız… 05 Haziran 2005