PazarBasra körfezindeki küçük ülkelerden Katar’da faaliyet gösteren El-Cezire televizyonu internet sitesinin günde 14 (ondört) milyon okuyucusu varmış. Arap ve İslâm dünyasına mensup bir ülkenin iletişim ve medya konusundaki bu başarısını alkışlamamak mümkün mü?

Şimdilik sadece Arapça yayın yapan El-Cezire interneti ileride İngilizce de yayınlanacakmış.

Medya sahasında başarılı olmanın birtakım temel şartları vardır. Bunların başında işleri ve emanetleri ehliyetli ve liyakatli olan kişi ve kadrolara vermek gelir.

Türkiye, nüfusuna nisbetle medya konusunda çok geridir. Bu gerilik hem keyfiyet (vasıf, üstünlük), hem de kemmiyet (sayısal) sahasında kendini göstermektedir. Bizdeki günlük gazetelerin, haftalık dergilerin tirajları, nüfusumuza göre çok düşüktür. Japonya’nın en büyük gazetesi günde ortalama 14 milyon adet satıyor. Bizde günlük satışı iki milyon olan bir gazetenin olmaması bir eksikliktir, geriliktir.

Keyfiyet ve vasıf meselesine gelince. Bundan on altı yıl önce ülkemizi gezmeye gelmiş bir Alman aydını ile tanışmıştım. Türkçe bilmiyordu. Bizim gazetelerimizi bâyi kulübelerinde görmüş, “Bunlar boyalı gazeteler” demişti.

Dünyada üç çeşit gazete vardır:

1. İlanlar dışında renk kullanmayan, başlığı bile siyah çıkan ciddî gazeteler.

2. Teknik gelişmelerden yararlanarak renkli fotoğraflar yayınlayan renkli gazeteler.

3. Boyacı finosuna benzeyen boyalı basın.

Dünyanın hiçbir medenî, ileri, kalkınmış ülkesinde büyük gazeteler, oradaki hakim dine ve kimliğe saldırmazlar. Türkiye’deki durum ise utanç vericidir. Ciğeri beş para etmez bir takım medyacılar, zerre kadar arlanıp utanmadan ülkenin, halkın dinine, inancına saldırmaktadır.

Bir medyacı ateist olabilir, solcu olabilir. Bu onun kendi vicdanî inanç ve kanaatidir. Lakin kendini bilen, aklı başında, medenî bir medya mensubu asla ve asla ülkesinin ve halkının dinine militanca ve fanatik bir şekilde saldırmaz. Bu bir terbiye, görgü, insanlık, edeb meselesidir. Dinsizlik yobazlığı Marksist Sovyetler Birliği’nde vardı. O rejim yıkıldıktan sonra, Rusya Federasyonu’nda din bir değer olarak kabul edildi ve hürmet gördü. Hattâ, Çeçenistan’da nice vahşet yapan Putin rejimi, Rusya’daki yirmi milyon Müslümanla iyi geçinmeye çalışmaktadır.

Komşumuz Yunanistan’da medya dine hürmet eder, dindarları kıracak ve üzecek yayınlar yapmaz. Dine ve dindarlara tenkit yöneltilse bile bir edeb ve terbiye dahilinde yöneltilir.

Bizdeki bazı medya Don Kişotları maalesef din düşmanlığı konusunda jakobence hareket ediyor. Bu yüzden de, büyük basının tirajı, ilerlemek, artmak bir yana, gerileyip duruyor. Halkın hem dinine, imanına saldıracaklar, hem de tirajları artacak. Yağma yok!

Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hakkı ve hürriyeti modern çağın en temel değeridir. Bütün medenî ülkelerde artık din-medya, din-devlet kavgası cereyan etmemektedir.Bir barış, bir uzlaşma sağlanmıştır.

Müslümanların medya faaliyetlerine gelince: Onlar yazılı basın konusunda maalesef ikinci ligte oynuyorlar. Kırsal kesim, taşra, varoş, zihniyet ve kafasıyla vasıflı, güçlü, üstün bir medya kurmak mümkün değildir.

Bazı cemaatler taşıma suyla değirmen çarkı döndürmek gayreti içindedir. Hazretimiz istiyor, şeyhimiz istiyor, hocaefendimiz istiyor… Kardeşler desteklesinler, okusunlar, okutsunlar… Bu metodla bazı gazeteler tiraj sahasında hayli başarı kazanmışlardır ama bu bir basın ve medya başarısı değildir. Dinî cemaat ve tarikat gayreti ile, üzerinde sadece başlık bulunan, gerisi beyaz kağıttan ibaret olan boş bir gazete de çok satabilir. Hocamız istiyor, o halde okunacak, satılacak… Gazete ve dergilere haber ve yorum bakımından kaliteleriyle, güçlü ve üstün oluşlarıyla, halkın ve aydınların beklediklerine ve ihtiyaçlarına tatminkâr cevap vermeleriyle hakikî başarı kazanabilir. Başka çıkar yol yoktur. Müslümanların artık bu devirde din veya cemaat gazetesi çıkartmaları da yanlıştır. Gazete ülkenin, halkın, aydınların tamamına hitap etmelidir. Gazetenin idarecileri Müslüman, dindar olabilir ama gazete “İslâm gazetesi” olamaz.

Sabataycılar, Masonlar; sayıca az, tesirce güçlü azınlıklar kendi cemaatleri, klikleri için gazete çıkartmıyor. Türkiye’nin tamamına hitap eden yayın organları neşrediyor.

Gazetecilik ihtisas ve tecrübe gerektiren bir meslektir. Büyük gazete yönetecek, birinci sınıf medya faaliyetleri yapcak vasıflı, güçlü, üstün elemanlar çok zor yetişir. Müslümanların mutlaka böyle elemanlar yetiştirmeleri, bulmaları ve istihdam etmeleri gerekir.

Dar kafalılıkla, sekter zihniyetle büyük gazete çıkarılamaz. On yıl kadar önce Fransa’da bir türban krizi çıkmıştı. Meşhur Le Monde gazetesi bu konuya bir müddet tam sayfa yer ayırdı. Her gün o sayfada, biri türban lehinde, diğeri aleyhinde iki makale basılıyordu.

Müslümanların, İslâmcıların hiçbir kabahati yok; bütün suç, vebal, sorumluluk karşı cephede…Bu, yanlış ve ucuz bir hükümdür. Müslümanların yayınladığı gazeteler gerektiğinde dindar kesimi de tenkit etmeli, özeleştiri yapmalıdır.

Koskoca bir ülke, altmış beş milyonluk bir halk, dehşetli bir kriz, bin türlü sıkıntı, genelleşmiş bir kokuşma, her taşın altında ayrı bir pislik, namussuzluğun ve vatan hainliğinin bini bir paraya ve gazete satmaya müsait bu ortamda Müslümanlar günde bir milyon satan, halkın büyük bir kısmının, duygularına tercüman olan, ihtiyaçlarına cevap veren iyi ve kaliteli bir gazete çıkartamıyorlar. Biz çıkaracağız ama Masonlar ve dinsizler bırakmıyor…Yok canım!

Neyse, sözü uzatmayayım. Katar’daki El-Cezire televizyonundan ve internet sitesinden ibret almamız gerekiyor.12 Kasım 2001