Emr-i Mâruf, Nehy-i Münker Hizmetleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cumartesi
Bazı İslâm ülkelerinde âmirîne bi’l-mâruf ve nâhine ‘ani’l-münker heyetleri vardır. Bunlar halkın dinî kurallara ve hükümlere uyması için çalışır. Türkiye militan laik bir rejime sahip olduğu için bu gibi heyetlerin ve teşkilatın kurulması düşünülemez. Ancak Müslümanların kendi bünyeleri içinde bir denetleme, teftiş, teşvik, tergib, tezhib, özeleştiri faaliyetleri yapmaları kanunlara aykırı değildir. Yasal sınırlar içinde bu gibi işlerin yapılmaması büyük bir eksikliktir. Ülkemizde basın hürriyeti vardır. Bazı kısıtlamalar olmakla birlikte düşünce hürriyeti de vardır. Bu hürriyetlerden yararlanarak emr-i mâruf ve nehy-i münker konusunda uyarılar, faaliyetler yapılabilir. Hatırıma gelen konuları sayayım:
1. Namaz İslâm’ın amele, uygulamaya, eyleme ait en büyük ve temel emridir. Peygamberimiz “Namazı dosdoğru kılan dinini doğrultmuş olur, namazı yıkan (terk eden) dinini yıkmış olur” buyuruyor. Müslümanların yüzbinlerce, milyonlarca broşür bastırıp dağıtarak din kardeşlerini beş vakit namaz kılmaya çağırmaları gereklidir. Ancak böyle bir faaliyet yapılmamaktadır.
2. Cemaat de çok önemli İslâmî bir müessesedir. Hür ve mukim Müslümanların mümkün olduğu kadar camilerde cemaatle namaz kılmaları için propaganda yapılmalıdır.
3. Tesettür, kızlar ve kadınlar için kesin bir din emridir. Zorlama yapmadan, fitne fesat çıkartmadan, fincancı katırlarını ürkütmeden bu konuda da inançlı halka nasihat edilmelidir.
4. Müslümanların dinî tatbikatta, fıkıh konusunda bir mezhebe bağlı olmaları gerekir. Mezhepsizlik yanlış bir metodtur. Ancak mezhepli olmak ile mezhepçi olmak arasında fark vardır. Mezhepçilik yapmamak gerekir. Bu husus da Müslümanlara anlatılmalıdır.
5. Tarikat ve tasavvuf konusunda da halkımız uyarılmalıdır. Hak tarikatlardan birine intisap etmek iyi bir şeydir, lakin tarikatçilik yapmak kötüdür. Tarikatli ne demektir, tarikatçilik nedir, bunlar da anlatılmalıdır.
6. Şeriatsiz tarikat olmayacağı, tarikatin Şeriat dışında bir müessese olmadığı da halka anlatılmalıdır.
7. Dinimiz israfı, aşırı tüketimi, gösterişi, şatafatı, haddinden fazla konforu, lüksü, saçıp savurmayı yasaklıyor. Bu devirde halk bunlara kaymıştır. Tevazu, kanaat, alçakgönüllülük, iktisat büyük ölçüde terkedilmiştir. Öyle Müslüman zenginler vardır ki, evleri Nemrud’un veya Firavun’un sarayından daha lükstür. Bu konularda da nasihat edilmeli, gereken yapıcı tenkitler yazılıp söylenmelidir.
8. Ticaret ahlâkı ülkemizde son derece bozulmuştur. Dinimizin haram kıldığı, bâtıl saydığı alış verişler yapılmaktadır. İslâm’ın ticaret, iktisat, sanayi, finans ile ilgili şer’î ve fıkhî hükümleri küçük bir kitapçık halinde bastırılsa ve halka dağıtılsa ne iyi olur.
9. İslâm’da emanetlerin ehil ve layık olan kimselere verilmesi farz derecesinde bir emirdir. Emanetleri ehil olanlara değil de, ehil olmayan yandaşlara, yakınlara, ihvana verenler hain ve merduttur. İslâmî hizmet ve faaliyetlerde emanetler ehliyetli olanlara verilmediği için bir yığın aksaklık, başarısızlık, hezimet ortaya çıkmaktadır. Bu husus da halka ve aydınlara iyice anlatılmalıdır.
10. Dinimiz ilme, irfana, hikmete, kültüre çok büyük önem vermektedir. Hem dinî bilgiler, hem de dünyevî kültür sahasında ilerlemeleri için Müslümanlara nasihat edilmelidir.
11. Birtakım ahlâksız, karaktersiz, düşük kimselerin din sömürüsü yaptıklarına dair tevâtür seviyesinde rivayetler vardır. Din sömürüsünün çok kötü bir ahlâksızlık ve hıyanet olduğunu anlatan bir broşür hazırlanıp halka, gençliğe, aydınlara dağıtılmalıdır.
12. Peygamberimiz “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyuruyor. Müslümanların ticarete, üretime, iktisadî faaliyetlere teşvik edilmesi gereği üzerinde durmuyoruz.
13. İnsanın en büyük düşmanının kendi nefsi olduğu, herkesin nefsi ile büyük cihad yapması gerektiği de milyonlarca mü’mine anlatılmalıdır.
14. Müslümanlar evlerini nasıl tanzim etmeli, nasıl süslemelidirler? Orta bir Müslümanın evi nasıl olmalıdır. Bu konuda da güzel broşürler ve kitapçıklar hazırlanmalıdır.
15. Müslümanların bir kısmı ticaret ve sanayide kullanmaları gereken sermayelerini (kapitallerini) lüks meskenlere, lüks yazlıklara, lüks ev eşyasına, lüks giyim kuşama, tantanaya, şatafata, debdebeye, işkembeye harcamaktadır. Bunun yanlış olduğu onlara anlatılmalıdır. Sermayesini mala, mülke, gayr-i menkule, lükse yatıran iş adamları iflas ederler, faizcilerin kucağına ve tuzağına düşerler. Bunu Müslümanlara kim anlatacak? Nasıl anlatacak?
16. Müslümanlara siyaset konusunda rehberler hazırlanmalıdır. Herkes siyaset kültürü sahasında uzman ve birikimli değildir. Halk tabakalarının, cahil kişilerin futbol kulübü tutar gibi siyaset yapmaları Müslümanlara şimdiye kadar çok zarar verdi. Bari bundan sonra uyanalım, aklımızı başımıza toplayalım.
17. Toplumda görgüsüzlük, nezaketsizlik, edepsizlik aldı yürüdü. Halka, gençlere, esnafa, her tabakaya mahsus görgü ve edeb kitapçıkları hazırlatılmalı ve bunlardan birkaç yıl içinde milyonlarca adet dağıtılmalıdır.
18. On milyonlarca halk sefalet ve sıkıntı içinde yaşıyor. Bir iki milyon kişinin ise tuzları kuru. Durumu müsait olanların zekat ve sadakalarla sıkıntı çeken muhtaçlara yardım etmeleri hususunda da propaganda yapılmalıdır.
19. Bütün mü’minlerin kardeş olduğu, birlik ve beraberliğin önemi, fitne ve fesat çıkartmaktan kaçınmak gerektiği, Ümmet mensubiyetinin tarikat ve cemaat mensubiyetinden önce geldiği de Müslüman kitlelere güzelce anlatılmalıdır.
20. Müslümanlar bazı hizmet ve faaliyetlerde niçin başarısız oldular? Ne gibi hatâlar yapıldı? Bu konuda da olumlu tenkitler, araştırmalar yapılmalıdır.
Daha fazla yazmıyorum. Bu propagandalar, nasihatlar, uyarılar, emr-i mâruf nehy-i münker hizmetleri en güzel ve uygun şekilde yapılmalıdır. Türkiye’de Tâliban metodları sökmez. Geçmiş asırlardaki ehlullah efendilerimiz nasıl uyarmışlar, öğüt vermişler, tenkit etmişlerse onlardan ders ve ibret almamız gerekir. Züccaciye dükkanına öküz gibi girilirse hizmet değil, hezimet yapılmış olur. 25 Kasım 2001