En Büyük Düşman Tefrika
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 11 Aralık 2018
MISIRDA Müslümanlar bin parça… Müslüman İhvan iktidarını Müslüman Selefî Partisi sırtından hançerledi…
Türkiyede Müslümanlar bin bir parça… İslamcı siyasî iktidar ile İslamî büyük bir cemaat rekabet halinde…
Dünyanın hiçbir Müslüman ülkesinde Müslümanlar birlik ve beraberlik halinde değil.
Siyasî partiler, cemaatler, tarikatler, hizipler, fırkalar, gruplar, parçalar parçalar parçalar.
Elbette müspet çeşitlilikler, meşrebler olacak ama onların üzerinde Ümmet birliği şemsiyesi de olmalı lakin işte o yok.
Bu paramparça, darmadağınık Müslümanların başlarına bir bela ve darbe gelince hemen feryada başlarlar, bizi Siyonistler, emperyalistler, sömürgeciler eziyor derler. Yalan yalan yalan.
Müslümanların kendilerine ettiklerini hiçbir dış düşman edemez.
Müslümanların en büyük düşmanı kendi benlikleri, hırsları, ölümcül büyük günahlarıdır.
Birleşmemekte direnmek en büyük düşmandır.
Başsız, İmamsız, Emîrsiz, Halifesiz İslam Âlemi…
Biatsiz ve itaatsiz İslam Âlemi…
Bizi Siyonistler bu hale getirmiş… Yok canım!… Aynaya baksak ya… En büyük düşmanımız aynalarda…
Ne kadar çok bağımsız Baronumuz var. Birbirleriyle görüşmeyen bu Baronların bazısı patriklerle, papazlarla, monsenyörlerle, kıssislerle, pastörlerle, zangoçlarla içli dışlıdır.
Şu Türkiyedeki İslamî dergiler enflasyonuna bakınız. Her cemaatin, her derneğin, her vakfın, her tarikatin, her tarikat şubesinin, her parçanın ayrı dergisi var.
Bütün Ehl-i Sünnet Müslümanları birleşip tek bir dergi çıkartsalar, bu dergi ayda üç milyon adet satsa, büyük etkisi olsa, muazzam hizmet ve fütuhat yapsa fena mı olur? İyi olur ama biz böyle bir şey yapamayız.
Küfre ve nifaka en büyük hizmet nedir biliyor musunuz? Parçalanmak, bölünmek, birbirine düşmektir…
En küçük bir Baron bile büyük bir İmam-ı Kebire itaat ve biat edemez.
Bütün Baronlar yüzde yüz bağımsız olmalı.
Müslümanlar bölünmeli bölünmeli bölünmeli…
Bölük pörçük olalım ki, ayrı ayrı belamızı bulalım.
* (İkinci yazı)
Barış, Huzur ve Sükûn Gelir mi?
PKK terörü öyle kolay kolay bitmez. PKK’nın ılımlıları savaşı bitirmek isteseler bile, aşırıları ve şâhinleri bitirmek istemeyecektir.
PKK’nın gölgesinde uyuşturucu üretimi, ticareti, kaçakçılığı yapanlar, yekun olarak yüz milyarlarca dolarlık rantlarını terk edebilirler mi?
Gerçek Kürtler ve gerçek Aleviler barışa razı olsalar bile, Kripto Ermeniler, Kripto Yahudiler vaz geçer mi?
Madem ki terörü bitirmek için anlaştılar, Lice’de karakol yapılmasına niçin karşı çıkıyor birileri?
Yapılacak karakol, uyuşturucuya sekte vereceği için mi?
Dünyanın fırtına bölgeleri vardır… Japonya gibi sık sık zelzele olan ülkeler vardır. Türkiye de bir fitneler ve fesatlar ülkesidir. Japonya nasıl depremlere karşı tedbirli ise, orada hayat nasıl depremlere rağmen devam ediyorsa; Türkiye de fitnelere, fesatlara, terörlere tedbirli olmalı, bunlara rağmen ülkenin bütünlüğünü koruyabilmeli, gereken bütün çözüm ve çarelere başvurmalıdır.
Türkiyeyi ayakta tutmanın, kriz ve fitnelere rağmen yüceltmenin, bütünlüğünü korumanın çare ve çözümleri nelerdir?
*Millî kimlik ve kültüre saygı ve bağlılıktır.
*Ülkenin, devletin, halkın ayağına köstek olan resmî ideoloji safrasından kurtulmaktır.
*Çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanların bütün haklarını ve hürriyetlerini vermektir.
*Azınlıkların ve alt-kültürlerin bütün haklı isteklerini yerine getirmek, onların da haklarını ve hürriyetlerini vermektir.
*Türkiyeyi önünde sonunda parçalamaya karar vermiş olan ABD, AB, Siyonist, Haçlı, emperyalist, sömürgeci, hegemonyacı güçleri tesirsiz hale getirmektir.
*Âdil hukukun üstünlüğünü sağlamaktır.
*Kokuşmayı önlemek, Türkiyeyi temiz ve şeffaf bir ülke haline getirmektir.
İslam, Kur’an, Sünnet ölçü, hüküm ve normlarına göre Türkiyenin Sünnî çoğunluğunun durumu iyi midir?
Sünnîlerin durumu iyi değilse ülkenin, devletin düzelmesi mümkün olmaz.
Türkler Kürtler, diğer etnik gruplar… Sünnîler Alevîler, Sabataycılar Kripto Ermeniler… Dindarlar Laikler… Evet belli başlı bütün çeşitlilikler hep birlikte bir toplumsal barış ve mutabakat ahidnamesi imzalamazlarsa fitneler ve krizler hiç bitmeyecektir.
İçimizde ve dışımızda Türkiyeyi batırmaya, bölmeye, parçalamaya, yıkmaya azimli bunca güç varken barış, istikrar, huzur ve sükun tereyağından kıl çekercesine kolayca gelir mi?
* (Üçüncü yazı) Hakkım Helal Olsun
İSLAMA, ülkeye, halka hizmet eden samimî doğru ve dürüst gerçek dindarların, aramızda meşreb farkı olsa da ellerinden öperim.
Anonim tenkit ve kınamalarımın onlarla ilgisi yoktur. Onların bazısı bendenizi yerseler bile bu fakir onlara cevap vermez. İsim vererek, hedef göstererek tenkit etmiyorum. Tenkitlerim hazır konfeksiyon gömlekler gibidir, kimin üzerine cuk oturursa onundur.
Yarası olan gocunur. Din ve mukaddesatı alet ederek haram yollarla zengin olanlardan nefret ederim. Dün radikal mücahid, bugün ensesi kalın müteahhid… Gözümde beş paralık değeri yoktur.
Müslüman hizmetkar ihlaslı, âdil, temiz, şeffaf, hasbî olmalı. Din ilimleri, para kazanmak, zengin veya meşhur olmak için öğrenilmez.
Din siyasete alet edilmemeli. Siyaset dine alet edilebilir. Yaratan için yapılan hizmetlerin ücreti yaratıklardan istenmemeli ve alınmamalı.
Gerçek dindarın faziletini düşmanları bile kabul ve teslim eder. Din sömürüsü yapmak, karı satmaktan daha alçakça bir rezilliktir.
Din-i mübin-i İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, tarikata, hakikate muhlisen lillah hizmet edenler, haklı veya haksız bendenize düşmanlık etseler, hakkım onlara helal olsun. 28.07.2013