En Büyük Tehdit ve Tehlike
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
Cumartesi
deyip duruyorlar. En ve ve’yi saymazsanız altı kelimelik bir cümle… Hemen bazı açıklamalar ve düzeltmeler yapmak lazım geliyor.
Türkiye için diyorlar… Türkiye kelimesinin yerine
demeleri daha doğru olurdu.
İrticadan kasıtları da
İslâm Türkiye kimliğinin, Türkiye adındaki bir ülkenin varoluşunun ana faktörüdür. Niçin tehlike ve tehdit olsun/oluştursun?
Çoğunluğu oluşturan Müslüman halk için böyle bir tehdit ve tehlike mevzuu bahis değil. Bu tehlike ve tehdidi, resmî ideolojiyi din gibi benimseyen egemen bir azınlık uydurmuştur.
Türkiye çok büyük bir çiftlik ve birileri yakın tarihimizde bu çiftliği işleterek trilyonlarca dolar vurdu. Çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar için din kötü değildir, irtica tehdit değildir; aksine en büyük nimet ve iyilik kaynağıdır.
Küfür, Şirk, İrtidat, Dinsizlik, Fısk ve fücur, Nifak şikak, Fitne ve fesat, Fuhşiyyat (Azgınlık), Millî kimlik ve kültüre yabancılaşma, Adaletsizlik/Zulüm…
Türkiyeyi yeniden Hıristiyanlaştırmak isteyen misyonerler, Haçlılar, Evangelistler için İslâm tehdit ve tehlikedir. Kripto Yahudiler için en büyük tehdit ve tehlikedir.
Kripto Ermeniler için de. Siyonistler ve İsrail gözünde. Sabataycılar için ne en en en büyük ve korkunç tehdit ve tehlikedir. Onların irtica irtica irtica diye yaygara kopartmalarına bakmayınız. Kasd ettikleri İslâm’dır, Müslümanlardır.
Bence hiç de tehdit ve tehlike değil. İslâm kurtuluştur, izzettir, haysiyettir, barıştır, sosyal uzlaşmadır, mutluluktur. Bu ülke, bu halk, bu devlet için en büyük tehlike İslâm ve Müslüman düşmanlarının bozuk ideolojisidir.
Halka, yani idare edilenlere yalan söylemeyeceksin. Onları aldatmayacaksın.
Saçı bitmedik yetimlerin haklarını yemeyeceksin. Saçı bitmedik yetimlerin hakları nelerdir?
Doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde haram yemeyeceksin, haram servet sahibi olmayacaksın.
Son derece şeffaf ve temiz olacaksın.
Kara para sahibi olmayacaksın. Özel ve gizli kara para kasaların ve kasadarların olmayacak.
İhalelere fesat karıştırmayacaksın ve karıştırtmayacaksın.
Her türlü haram, kirli, kanunsuz ranttan ve komisyondan uzak duracaksın.
Nepotizm yani akraba, yakın, eş dost, hemşeri kayırması yapmayacaksın.
Makamları, mevkileri, müdürlükleri, memuriyetleri, başkanlıkları, işleri, vazifeleri ehliyetsizlere değil, ehliyetlilere vereceksin. Böyle yapmazsan vatan hainisin.
Adaletten ve insaftan ayrılmayacaksın.
Makyavelist olmayacaksın. Gayeye erişmek için her vasıtayı mübah bilmeyeceksin.
Arivist olmayacaksın.
Ne oldum delisi olmayacaksın.
Ne oldum değil, ne olacağım diye düşüneceksin.
Yaratan’ın, iki kâtib meleği senin hesabını tutmakla vazifelendirdiğini, onların, yaptığın iyilik ve kötülükleri defterlere yazdığını ve Mahkeme-i Kübrada bunların hesabını vereceğini çok iyi bileceksin, hiç hatırından çıkartmayacaksın ve ona göre davranacaksın.
Dünyanın fâni, makam ve mevkilerin gelip geçici olduğunu bileceksin.
Meddahlara (övücülere) kendini övdürtmek için para vermeyeceksin ve menfaat sağlamayacaksın.
Doğru, faydalı, yerli yerinde olumlu tenkitleri, uyarıları dikkatle dinleyeceksin ve bunlardan yararlanacaksın.
Hz. Ömer’in, Dicle kenarında bir oğlağı kurt kapsa, adl-i ilahinin kendisinden soracağını düşünüp ağlaması gibi sen de sorumluluklarına ağlayacaksın.
Lükse, israfa, debdebeye, ihtişama, şaşaaya, tantanaya, gösterişe kaçmayacaksın; mütevâzı yaşayacaksın.
Kuzey Kıbrıs’ta akıl almaz yobazlıklar sergileniyor.
dershanelere hışımla giriyor, kapıları tekmeliyor.
Yobazlığı yapanlar Kuzeydeki bazı militanlardır.
Bu adamlar akıllarını bozmuşlar. Eğitim Bakanlığı izin vermiş… Bazı âileler, çocuklarının din dersi alması için yazılı müracaatta bulunmuşlar… Peki bu yaygaracılara, aktivistlere ne oluyor?
O tarihte Kıbrıs İngiliz sömürgesiydi.
Kıbrıs bağımsızlığına kavuşunca, çoğunluğu oluşturan Rumlar,
u cumhurbaşkanı seçmişlerdi.
Hiçbir ideoloji İslâm’ın yerini tutamaz.
Farkına vardıkları zaman iş işten geçmiş olacaktır. 18 Temmuz 2010