En Büyük ve Önemli Hizmet İman Hizmetidir
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Ocak 2019
Çarşamba
Bu devirde en büyük hizmet iman kurtarmaktır. Hangi imanı, kimin imanını?.. Önce kendi imanını, sonra halkın ve bilhassa çocukların, gençlerin imanını… Hangi imanı? İslâm dininin anlattığı, açıkladığı imanı.
İnsan hayatı kısa ve fanidir. Ölümle insanın varlığı son bulmayacaktır. Ölüm, bu dünyadan başka bir aleme geçmek demektir. İmanını yitiren insan büyük bir felakete uğramış olur. Dinsizler yeni nesillerin dinsiz ve imansız yetişmesini istiyor ve bu yolda sıkı bir şekilde çalışıyor. Biz Müslümanlar, onların bu çalışmalarını boşa çıkartmak için var gücümüzle çalışmalıyız.
İmanı kurtarmaktan daha önemli hiçbir konu olamaz. Bir insanın serveti olsa, lüks ve konfor içinde keyifli bir hayat sürse, iyi yese, iyi yaşasa, gezip tozsa; fakat imanı olmasa o kişi en büyük zarara uğramış olur.
Çünkü: Gençlik gider, ihtiyarlık gelir… Hayat biter, ölüm gelir… Dünyanın hali hep aynı minval ile devam etmez; servet biter, sağlık biter, huzur ve rahat biter. Dünyaya güvenilmez. Dünya hayatı çok aldatıcıdır.
İman en büyük sermayedir. Hiçbir Müslüman, “Ben inanıyorum ya, gerisi önemli değil…” diyemez. Mutlaka, çok sıkı bir şekilde iman için çalışması, iman için çalışanlara destek vermesi gerekir.
İman hizmetleri ticarî bir faaliyet gibi yürütülemez. Bu hizmet Allah rızası için İHLAS ile yapılmalıdır. İhlas, Arapça bir kelimedir ve katışıksızlık demektir. Yani bu hizmeti, bu işi 100’de 100 Allah için yapacaksın, içine başka bir niyet ve maksat katmayacaksın. İman hizmetlerinde
olamaz. İlle de yüzde 100 Allah için olacaktır. Herkes doğrudan doğruya, bizzat kendisi iman hizmetlerini yapamaz. Bunu alim, arif, fadıl, ehliyetli kişiler yapar. Öteki Müslümanlar da kendilerini destekler.
İmana zıt olan hiçbir hizmet gerçek İslâm hizmeti olamaz. Allah katında tek geçerli iman, evrensel İslâm imanıdır. Şirk üzerine bina edilmiş bir inanç sistemi iman değildir, küfürdür.
demek küfürdür. Doğru, geçerli, muteber, hak iman Hazret-i Adem’den beri vardır.
Şeriatlarda, muamelatta, füruatta değişiklikler olmuştur ama imanda hiçbir değişiklik olmamıştır. Allah’ın sıfatları ve isimleri değişmez. Allah, kemal sıfatlarla sıfatlıdır ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Bu inanç kaidesi Hz. Adem Safiyyullah Efendimiz (aleyhisselam) zamanından beri aynıdır.
İslâm tek İbrahimi dindir. İslâm’dan başka İbrahimî dinler vardır ve onlar da haktır demek kişiyi dinden çıkartır. Tevhid inancı doğrudur, lakin onun yanında Teslis de doğrudur diyen kişi, bu sözü Müslüman ve mü’min olarak söyleyemez…
Hazret-i Muhammed’i yalanlayanlar, Kur’an’a inanmayanlar, İslâm’ı hak din olarak kabul etmeyenler de ehl-i necat ve ehl-i Cennettir diyenler İslâm imanından çıkmış olurlar.
Zındıklık komitaları genç nesilleri, sevgili yavrularımızı imansız yapmak istiyorlar. Türkiye’de şu anda demokrasi vardır, hürriyet vardır, çoğulculuk vardır. Onların zararlı öğretilerine, propagandalarına, telkinatına karşı Müslümanların, yasal sınırlar içinde var güçleriyle İslâm imanı için çalışmaları gerekir.
İman hizmetlerini boşlayıp da dünya dedikodularıyla, gevezelik ve zevzeklik ile uğraşmak akıllı ve firasetli Müslümana yakışmaz. İnsan, imansız ebedî mutluluk kazanamaz. Gerçek mutluluk bu dünyada değildir, bundan sonraki Berzah ve Ahiret alemindedir.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) öncelikle iman için çalışmıştır, imanı tebliğ etmiştir. Ashab-ı Güzin efendilerimiz iman için çalıştılar. Selef-i Sâlihîn iman için çalıştı. Her asırda gelip geçen amil ulema iman için çalıştı. Kamil mürşidler iman için çalıştı. İman hizmetleri yanında siyaset dedikodularının ve faaliyetlerinin zerre kadar kıymeti yoktur.
Hazret-i Peygamber, Hz. Ali’yi bir vilayete gönderirken şöyle buyurmuşlardır: “Ey Ali, Allah’ın, bir kulunu senin vasıtanla hidayete (imana) kavuşturması, senin için, üzerine güneşin doğduğu her şeye sahip olmaktan daha hayırlıdır…”
Yakın tarihte Bediüzzaman hazretleri bütün gücüyle iman için çalıştı. Altı yıl süren ikinci dünya harbinin havadis ve dedikodularını dinlemedi, gazete okumadı, hep iman kurtarmaya yönelik oldu. Bu hizmeti yaparken de kendi enaniyeti, kendi şöhreti, kendi riyaseti için çalışmadı.
Evet öncelikle iman… Sonra tashih-i iman… Sonra, başta beş vakit namaz olmak üzere salih ameller… Bunları bırakıp da para peşinde, benlik peşinde, kibir ve gurur peşinde, gösteriş peşinde, zevk ü sefa peşinde, riyaset peşinde koşanlar büyük bir sapıklık ve yanılgı içindedir.
Hazret-i Muhammed’i bırakıp da Şeytan’a tabi olanlar büyük zarara, ziyana, kayba uğramışlardır, İslâmî ve İmanî hizmet yaptığını iddia eden hiçbir alim ve cemaat başkanı kendi benliği, kendi şöhreti, kendi şahsî menfaati ve nüfuzu, kendi riyaseti için çalışamaz. Müslümanlardan toplanan hizmet paralarını bunlar için harcamaz. Bunlar ihlasa münafi şeylerdir.
Saf Müslümanların paralarını toplayıp da bunları kendi heva, heves ve benlikleri için harcayanlar çok yanlış bir yoldadır. İman hizmetlerinin mükafat ve ücreti Allah’tan istenir. Dünyada değil, ahirette istenir. Haliq (Yaratan) için çalıştığını iddia edip de yaratıklardan ücret ve alkış isteyenler; münafıktır.
Bir insan için imansızlıktan daha büyük bir felaket ve zarar olamaz. Çocuklarının imanını düşünmeyen, onların imanını korumak için çalışmayan sözde Müslüman anne ve babalar derin bir gaflet içindedir. İman bir nasip meselesidir, iman konusunda zorlama olamaz. Müslümanların iman için, İslâm için en iyi ve uygun şekilde çalışmaları gerekir. Bu çalışma yapılmazsa sorumlu olurlar. Biz tebliğle, çağırmakla mükellefiz.
Süslü cami binaları yaptırmak, minarelere hoparlör taktırmak, birtakım boş edebiyatlarla, faniliklerle uğraşmak din ve iman hizmeti değildir.
İman hizmetleri ön plana alınmalıdır. Müslümanların içinde, bu hizmeti başarılı şekilde yürütecek yeterli sayıda kalifiye eleman bulunmalıdır.
Gerçek mü’min iman için çalışır, imanî hizmet ve faaliyetler yapar. Gücü yetiyorsa doğrudan doğruya, yetmiyorsa dolaylı şekilde, yapanları destekleyerek.
İman hizmetleri kimsenin tekelinde değildir. 11 Ekim 2007