En Büyük Zulüm Sünnîlere Yapılmıştır
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Ocak 2019
Salı
Yakın tarihimizde bu memlekette en fazla Sünnî Müslümanlara zulm ve eziyet edilmiştir.
(1) Dindar, inanmış, İslâm’ı hayatlarına uygulayan gerçek Sünnîler.
Zulme uğrayan Sünnîler birinci sınıftaki Sünnîlerdir. Onlara zulm edenlerin içinde sosyolojik Sünnîler de vardır.
Sadece dindar Sünnîlere mi zulm edilmiştir? Hayır… Alevîlere de zulm edilmiştir…
İstiklâl savaşından sonra bir kısım Çerkezlere dehşetli zulümler yapılmıştır. Nice Çerkez köyü haritadan silinmiştir.
Hayır hayır… Ben bunları kafamdan yazmıyorum. Kurgu bilim edebiyatçısı değilim.
isimli kitabı tetkik edilecek olursa dediklerimin doğru olduğu anlaşılacaktır (Bedir Yayınevi Tel: 0212 519 36 18)
Yakın tarihimizde çok zulümler yapıldı; her kesim ve unsur bunlardan nasibini aldı. Lakin, en büyük zulme Müslümanlar maruz kaldı. Müslüman konusunda ırk, bölge ayrımı yapılmadı. Türkmüş, Kürtmüş, Lazmış hepsi satırı yedi.
Bütün dini müesseseler sabote edildi, kapatıldı… On binden fazla tarihî cami, medrese, tekke, vakıf binası yıkıldı, satıldı, kiraya verildi. Benim çocukluğumda camilerin onda sekizi kapalıydı. Yalan söylüyorsun diyenin suratına, şamar gibi şu gerçeği çarpmak isterim: 1943’te şu meşhur Sultanahmet Camii ibadete kapalıydı,
diyenler hata ediyor.
Daha geçen gün
(14 Ekim 2007
, Sabah)
İstiklal Mahkemesi reisi olan dedesinin Erzincan’da, şapka kanununa muhalefet eden zavallı bir İslâm hanımını astırdığını yazdı (yazdı değil, söyledi olmalı, Çetin Altan bu sözlerini Sabah’ın kendisiyle yaptığı röportajda söylüyor zira. Ayrıca Erzincan da değil, Erzurum’da olacak, Eygi üstad acele ile bunlara pek dikkat etmemiş herhalde…). Şapka Kanununa muhalefet etmek, hukuk ve etik açısından suç değildir. Haydi cezalandıracaksın bari hapse at… Asıverdiler.
Bütün bu zulmleri Sünnîlerin yapmış olduğunu iddia etmek insafsızlıktır. Bunları yapanlar, zahirde Türk ve Müslüman görünen, gercek kimlikleri ise Sabataycılık Yahudilik olan bir taifedir. Onlara, köken olarak Yahudi olmayan bazıları yardım etmiş midir? Maalesef etmiştir. Bu yardakçılar
taifesidir.
Şu hususu da belirtmek gerekir: Türkiye’de yaşayan Kürtler homojen / mütecanis bir yapıya sahip değildirler.
Kürt
Şu ülkede kuş kadar akılları iz’anları, vicdanları, sağduyuları, firasetleri varsa hangi etnik kökenden, kavimden, unsurdan olurlarsa olsunlar bütün dindar Sünnilerin Kur’ân’da Allah’ın emrettiği, Peygamberin sıkıca öğütlediği şekilde İslâm ve İman kardeşliğine sarılması gerekir.
Müslüman Türklerle Müslüman Kürtler palazlandılar, biraz refah yüzü gördüler, demokrasi nimetlerinden yararlanmaya başladılar ya, şeytanlar hemen cehennemî strateji ve planlarını uygulamaya koydular:
Şeytanların bu tuzaklarına düşmeyiniz. Biz hepimiz Müslümanız, bu vatanda iç içe yaşıyoruz, birbirimize düşersek vatanımız elden gider, bizler de varlığımızı yitiririz.
Hani oraya Amerikalılar hürriyet, demokrasi, medeniyet götüreceklerdi?
Orada Sünnî, Şiî, Arap, Kürt çekişmesi ve boğazlaşması var.
Allah hepimize akıl fikir vermiş. Müslümanların bir de, Kur’ân nuruyla, nebevi nur ile fazladan aydınlığı var.
Lakin Türklüğümüzün veya Kürtlüğümüzün sonuna
ekini getirmeyelim. Türk ve Kürt olarak din kardeşliği muhabbeti ile barış içinde uyumlu bir şekilde yaşayabiliriz. İşin içine
girdi mi o kardeşlik berhava olur.
Ölçümüz şu olsun: Müslüman bir Türk salih ve muttaki Kürt kardeşini, fasık Türke tercih etsin.
31 Ekim 2007