Çarşamba

 

Odun, kömür ve soba satanlar: Sıcak ve ılık havalardan nefret ederler. İliklere kadar işleyen dondurucu, titretici zemheri soğuklarından, ayazlarından, kar tipilerinden hoşlanırlar.

Dondurmacılar ve soğuk meşrubat üreticileri ve satıcıları: Soğuk kış mevsimlerinden hiç hoşlanmazlar. Yakıcı sıcakları pek severler.

Militan ve agresif Sabataycılar: Acı Soğan dedikleri Müslümanlardan ve Türklerden nefret ederler. Parayı, rantı, zevk u sefayı severler.

Dünya sarhoşu mağrur devletliler: Yalan da olsa övgülerden çok hoşlanırlar, doğru da olsa uyarı ve tenkitlerden nefret ederler.

İnsan kılıklı köpekler: Yağlı kemikleri, rantları, haram kazançları, fesat karıştırılmış ihaleleri çok severler. Diyalog ve hoşgörü ideolojisi taraftarları: Yahudileri ve Hıristiyanları çok severler, kendilerini uyaran ve tenkit eden Müslümanları sevmezler, onlara çok kızarlar.

Hakikî şeyhler ve kâmil mürşidler: İmanı, İslâm’ı, ibadeti, ihlâsı, insanlara hizmet etmeyi, şaşırmışlara yol göstermeyi severler. Parayı, alkışı, övgüleri, mevki ve makamları istemezler ve sevmezler. Sahte şeyhler ve yalancı mürşidler: Pohpohlara bayılırlar, paraya meftundurlar, bağlılarının çok olmasından çok hazzederler.

Beyinsizler: Lüksten, israftan, saçıp savurmaktan, aşırı tüketimden, gösterişten, fevkalâde hoşlanırlar. Kanaati, tasarrufu, mütevâzı hayatı sevmezler. Zâhidler: Dünyayı ve dünyanın aldatıcı ve oyalayıcı mallarını ve zevklerini sevmezler.

Gerçek mücahidler: Allah’ı ve Resûlünü severler. Nefislerini sevmezler. Şerefli bir ölümü, rezilce yaşamaya tercih ederler. Sahte mücahidler: Bulaşık taahhüd işlerine bayılırlar. Başkanların ve devletlilerin etrafında pervâneler gibi tavaf ederler. Âbidler: İbadeti severler. Fâsıklar: Dünyayı, parayı, şöhreti, övgüleri, alkışları, tantanayı, şaşaayı ve günahları severler.

Sâliha kadınlar: Tesettürü, ismeti, iffeti, namusu, şerefi, haysiyeti severler. Fâcireler: Fingirdemeyi, içkiyi, açık saçıklığı, dansı, gece hayatını, sefahati, cinsel serbestliği severler.

Akıllı öğrenciler: Ders çalışmayı, adam olmak için çırpınmayı, gece gündüz kendini yetiştirmeyi severler. Beyinsiz öğrenciler: Kaytarmayı, kopya çekmeyi, hafifliği, ciddiyetsizliği, abuk sabuk gevezelik etmeyi severler.

Doğru esnaf: Helâl para kazanıp, o paraların bir kısmı ile hayır ve hasenat yapmayı, müşterilerine hizmet etmeyi sever. Bozuk esnaf: Para kazanmak için her haltı yer, ticaretine ve işine haram karıştırır, haram para kazanmaya bayılır.

Gerçek hâfız: Para karşılığında Kur’ân okumaktan kaçınır. Yalancı hâfız: Para mukabilinde Kur’ân okur, icabında çatır çatır pazarlık bile eder.

Akılsız piknikçiler: Kömür tozu ve dumanı içinde, bir yandan ateşi yelpazeliyor, bir yandan üflüyor, perişan vaziyette ızgara köfte, et, tavuk pişiriyor. Bir çile ki, sormayın, işte o buna bayılır. Böyle bir pikniği zevk ve sefa sanır.

Sağcı: Solcuları ve başka gruplardaki sağcıları sevmez. Solcu: Sağcıları ve başka gruplardaki solcuları sevmez. Atatürkçüler: Acaba kaçta kaçı Atatürk’ü gerçekten ve candan sever?

Nâkıslar: Kâmilleri sevmez. Mürekkeb câhiller: İlmi, irfanı, alimleri ve ârifleri sevmezler. Ben’ler: Sen’leri, O’ları, Biz’leri, Siz’leri, Onlar’ı sevmez. Suçlular: Ceza kanunlarını, mahkemeleri, hapishaneleri sevmez. Münafıklar: Doğru, ihlâslı, âbid ve zâhid Müslümanları sevmez.

Kara câhiller: 1928’den önce basılmış ve yazılmış Türkçe kitapları sevmezler. Reformcular: Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığını sevmez. Kediler: Fare tutmasını sever. Fareler: Kedilerden nefret eder.

Türkiyeli zenginler: Türk otomobilinden nefret ederler, hep yabancı otolara severek binerler. Sonradan görme türediler: Gerçek kibarlardan, edeb ve görgü sahiplerinden hiç hazzetmezler. Gerçek dervişler: Herkeste, her şeyde sevilecek, beğenilecek bir taraf bulurlar. (Peygamber, çok pis kokan bir köpek leşinin yanından geçerken “Bu köpeğin dişleri ne kadar beyaz” buyurmuştur…)

Sahte dervişler: Kendi şeyhlerinden ve kendi tarikatlarından başka hiçbir şeyi beğenmezler. Ehl-i dünya: Dünyayı severler. Ehl-i ukba: Ukbayı severler.

Kâmiller: Hiçliği severler. Hayvanlar: Yemeyi, içmeyi, mışılamayı (uyumayı), yan gelip yatmayı, geviş getirmeyi severler. Zehirli yılanlar: Sokup öldürmeyi severler. Balarıları: Bal yapmayı severler. Eşek arıları: İğnelemeyi severler.

Sahtekârlar: Arılara şeker verip sahte bal yapmayı, zeytinyağına iki misli ayçiçek yağı katmayı, zeytinleri anilin siyah boya ile boyamayı, özel cihazlarla tavuk etlerine su ilave etmeyi ve bu suretle haram para kazanmayı çok mu çok severler. Zevzekler: Boş lâf edip kafa şişirmeyi çok severler. Çok yüksektekiler: Ölümü severler. Çünkü onlar zaten “Ölmeden evvel ölmüşlerdir.” 13 Ekim 2005