En Sönük Protestolar Türkiye’de
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Aralık 2018
Önce şu hususu açıklığa kavuşturayım: Haklı protestoların şiddete, kan dökülmesine, vurup kırmaya yol açmasına karşıyım. Lakin kötülüklerin mutlaka medenîce ve etkili tarzda protesto edilmesinden yanayım.
İslam aleyhtarı rezil film dolayısıyla İslam dünyasında şiddetli protestolar sürüyor, yer yerinden oynuyor. Hattâ Libya’da Amerikan büyükelçisi linç edilerek öldürüldü. Medenî bir Müslüman olarak böyle bir adaletsizliğe ve vahşete elbette razı olamam. Çünkü elçiye zeval yoktur. En zayıf protestolar Türkiye’de… Türkiye Müslümanları uyuyor. Halkımız şehitlerine mi ağlayacak, magazin haberleri mi okuyacak, çıplak mankenlere mi bakacak, futbolcuların seks hayatların ait hikayeler mi dinleyecek, birilerini alkışlarken ötekilerini yuhalayacak mı, ne yapacağını şaşırmış vaziyette.
Peygamber Efendimize
ağır şekilde hakaret edilirken,
Kraldan ziyade kralcı, gavurdan çok gavurcu birileri acaba şimdi ne düşünüyor. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık…
Protesto deyince büyük kalabalıkların sokağa dökülmesi, bağırıp çağırması geliyor hatırımıza. Halbuki
da vardır.
Broşürler, albümler, afişler… Meselâ şöyle bir broşür:
Salahaddin Kudüs’ü geri alınca kan dökmedi, Hıristiyanların taşıyabilecekleri kadar paralarını, kıymetli eşyalarını alıp selametle gitmelerine izin verdi… Dördüncü Haçlı seferinde Katolikler İstanbulu feth ettiler ve Ortodoks din kardeşlerini astılar, kestiler, ırzlarına geçtiler, Ayasofyayı yağmaladılar, yağma eşyasını taşımak için mabedin içine at, eşek ve katırlar getirdiler, hayvanlar oraya pisledi, Patrik’in vaaz kürsüsüne bir fâhişe çıkartıp maskaralık ettirdiler…
Müslümanlar niçin böyle şeyler yapmıyor? Böyle bir hizmette bendenize de bir vazife verilse, hiçbir ücret talep etmeksizin ve almaksızın payıma düşeni yaparım.
Üçüncü Boğaz köprüsü için ağaç kesimi ve yeşillik katliamı başlamış… O bölgeden arazi kapatanlar bayram yapıyor. Bire aldılar, en az yirmiye katlayacaklar. Onların bayramı benim mâtemim. Bendeniz ağaç kesilmesinden, yeşilliklerin tahrip edilmesinden hiç hoşlanmam. Hoşlanmama hürriyetim var…
Zaruret olmadıkça bir tek ağacın, bir tek çalının bile kesilmesine rızam yoktur. Ağaç elbette kesilebilir ama zaruret varsa… Yoksa kesilmez. Kesilen her ağacın, yok edilen her ormanın, çölleştirilen her çalılık arazinin yerine yenileri dikilmeli ve kazandırılmalıdır. Yer yüzünün ağaçları, çalıları, yeşilliği sahipsiz değildir. Onların bir Sahibi, bir Mâliki vardır.
Ağaçlar, çalılar, bütün nebatlar canlıdır. Onlar bizim kulaklarımızın işitmediği lisanlarla Yaratanlarını, Sahiplerini, Rablerini devamlı olarak gece gündüz zikr ederler. Zaruret olmadan kesilen her ağacın, sökülen her çalının, yıkılan her kuş yuvasının hesabı zâlimlerden sorulacaktır.
Ağaç ve yeşillik katillerinin işleri zordur. Uğursuzluklar, meymenetsizlikler, felaketler, belalar, azaplar kovalar onları.
Onlar, gaflet içindedir, bunların sebebini ve hikmetini anlamazlar.
“Yahu, durup dururken, dümdüz yolda bu kaza niçin ve nasıl başıma geldi” diye şaşarlar. Şaşkındır onlar.
Üçüncü köprü rantçıları!.. Beni iyi dinleyin… Arazi spekülasyonlarından kazandığınız bire yirmiler size saadet, huzur, refah, dirlik ve düzen getirmeyecektir.
Siz insan başıboş mudur sanıyorsunuz? Bırakın ağaç kesmeyi, lüzumsuz yere koparttığı bir dalın, bir yaprağın, ezdiği bir karıncanın bile hesabı sorulur insandan.
İstanbul’un dertlerinin, krizlerinin, problemlerinin çözümü yeni Boğaz köprüsü yapmakta değil, şehrin nüfusunu azaltmaktadır.
Mega şehir çepeçevre şeytanî ve deccalî dev inşaatlarla kuşatılmıştır. Bunlar iskana açılınca üç köprü değil, beş köprü olsa yetişmeyecektir.
Türkiye’de fikir hürriyeti, söz ve yazı hürriyeti var mıdır? Vardır. İşte bu hürriyetten yararlanarak bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.
Ağaç kesenleri, ormanları, çalılıkları, yeşillikleri yok edenleri protesto ediyorum.
Kesilen ağaçlar ağlıyor, ben ağlıyorum.
Hem ağlıyor, hem de rantçılara beddua ediyorum.
(Not: Üçüncü köprünün yapılması bir zaruret midir?.. Bu sorunun cevabını ancak bilge, âqil, insaflı, şehircilik konusunda uzman, gerçek aydın, büyük düşünür kişilerden oluşan bir heyet karar verebilir. Siyaset ve partiler üstü böyle bir heyet, “Üçüncü köprünün yapılması şarttır, zarurettir, bu yüzden bir buçuk milyon ağaç kesilmesi, yeşilliklerin tahribi haktır, doğrudur” hükmünü yazılı bir rapor şeklinde verirse saygı gösteririm. Aksi takdirde ağaçların kesilmesine ağlar ve mâtem tutarım… Ağlamak hürriyeti var!..))
Zâlimler, münâfıklar, müfsidler (fesatçılar) İslam’ı yıkamayacaklarını anlayınca, onu tahrife, Müslümanları bölmeye yöneldiler.
Var güçleriyle Ehl-i Sünnet ve Cemaati yıkmak için çalıştılar.
Müslümanları yüzlerce bağımsız ve birbirinden kopuk cemaat, fırkaya, hizbe, sekte ayırdılar.
İslam içinde sayısız bid’at, tefrika, reform, ılımlı İslam, Fazlurrahmancılık yangınlarını kundakladılar.
Ümmet birliğini berhava edip Allahın kardeş kıldığı mü’minleri birbirine düşürdüler.
Mü’minleri başsız, reissiz, İmamsız, Halifesiz bıraktılar.
Çoğunun içinde vahim tercüme ve yorum hatâları bulunan yüzlerce Kur’an tercümesi, meâli, tefsiri çıkarttılar ve yeterli ilmi ve kültürü olmayan her Müslümana, “Al Kitab’ı, oku ve kendi re’y, heva ve kafanla hüküm çıkart” diyerek dini oyuncak ettirdiler.
Dinin ve Şeriatın ikinci ana kaynağı olan Sünneti ya tamamen inkar ettiler veya bir kısmını inkâr edip hafife aldılar.
Resûlullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) hadîslerini AB, Feminizm ve Batı medeniyeti, normlarına, kıstaslarına ve değerlerine göre ayıklamaya kalkıştılar.
Tek cümleyle: Islah perdesi ardında dini yıkmaya kalkıştılar.
Milyonlarca Müslümanın aklını karıştırdılar. İslam onlara yetmiyormuş gibi düzinelerce İslamcılık türettiler. Velhasıl korkunç bir fitne ve fesada yol açtılar. Ey Müslüman!.. Bu anlattıklarımın farkında mısın? 29 Eylül 2012