ÇarşambaAYLARDAN beri, iktidarı demokratik olmayan yollardan ele geçirmek maksadıyla birtakım gizli toplantılar yapılıyor. Maalesef medyada bu konuda tek bir haber veya yorum yok. Bazılarının haberleri var ama korkuyorlar tabu-konularda yayın yapmaktan.

Ülkemizi geçen yüzyılın 30’lu yıllarına götürmek isteyenler var. Bunlar İslâmî hareketten, İslâmcılardan, siyasal İslâm’dan çok şikayetçi. “Bugünkü demokrasi ve hürriyet havası içinde bunlarla mücadele edilmez. Çok sert, çok radikal bir kurutma, kökünü kazıma operasyonu gereklidir” diyorlar.

Bu zihniyette olanlar Atatürk’ü kullanıyorlar. Onların karşısında yine Atatürkçü bir grup “30’lu yıllara dönemeyiz, böyle bir şey mümkün değildir. Dinî-siyasî gelişme ile mücadele hukuk ve demokrasi sınırları içinde yapılmalıdır” tezini savunuyor.

Amerikancı Atatürkçüler var, Amerika’ya karşı olan Atatürkçüler var.

Birtakım gizli ve esrarlı güçler ülkemizi yeniden 1980 öncesi anarşi havasına sokmaya çalışıyor. Türk-Kürt, Sünnî-Alevî, sağcı-solcu, Laik-Dinci kutuplaşmalarını körükleyecekler ve yeniden ortalığı birbirine katacaklar. Provokatörler, casuslar, ajanlar ile kışkırtacaklar.

“Yeşil” internet sitesinde yazıldı: Hazırlanan planlara göre, sansasyon meydana getirecek, gürültü bombası tesiri yapacak birtakım suikastlar tertiplenmesi, birtakım meşhur adamların öldürülmesi ihtimali varmış.

Komünist sistemlerin çoğu, dünyada yıkıldı ama Marksist ideoloji ve felsefe bizde el’an devam ediyor. Hâlâ kurtarılmış bölgelerimiz var. İstanbul’da Küçükarmutlu bunlardan biri. Sokaklarında barikatlar varmış.

Demokrasiye, temel insan haklarına ve hürriyetlerine en fazla düşman olan, yıllardan beri İslâm’a ve dindar Müslümanlara amansızca saldıran, son derece karışık, son derece şâibeli bir adam bir sürü fırıldak çeviriyor. Maalesef bu adamın İslâmcılar içinde, siyasal İslâm çevrelerinde, aktivist Müslümanlar arasında canciğer yakın ve sadık dostları var. Anlamak mümkün değil, dindar Müslümanlar nasıl olur da böyle militan, saldırgan, şiddetli bir din düşmanı ile dost olabilir?

Bazıları Atatürk’ü bir kalkan, bir bayrak olarak kullanıyor. Aslında Atatürkçülükle hiçbir ilgileri yok. İnançları, görüşleri, ideolojileri, felsefeleri, dünya görüşleri birbirine zıt insanların hepsinin Atatürkçü olması mümkün mü?

Eski Sovyetler Birliği’nde, Türkistan’daki bazı yazarlar, kitaplarını, makalelerini yayınlatabilmek için bunların başlarına, içlerine Lenin’den vecizeler koyarlarmış. Bu vecizelerin gölgesinde üstü kapalı bir şekilde tenkitlerini yapmaya çalışırlarmış.

Militan ve fanatik Sabataycılar hiç boş durmuyor. Medyaya aksetmeyen gizli ve esrarlı faaliyetlerde onlar da var. Bir iktidar değişikliği olduğu taktirde hâkimiyetin yine Sabataycılarda kalması için planlar yapıyorlar. Lakin onların evdeki hesapları her zaman çarşıya uymuyor. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir Sabataycıyı ülkenin başına geçirmek istemişlerdi ABD’nin o zamanki dışişleri bakanı Madam bu konuda hayli kulis yapmıştı ama arzuları yerine gelmemişti. Çünkü Sabataycılar içinde de klikler var, birlik değiller.

Sabataycıların şu anda birkaç başbakan adayı bulunuyor.

11 Eylül 2001 terör hareketlerinden sonra dünya çapında bir sıkıyönetim mevzuubahistir. Amerika’da bile başta basın hürriyeti olmak üzere hürriyetler kısıldı. Orada hukuk üstün olduğu için hiçbir vatandaş dinî inançlarından dolayı devlet tarafından rahatsız edilmez. Bazı İslâm ve Arap ülkelerinde, terör bahane edilerek muhalifler susturulmaya, dindarlara eskisinden daha ağır baskılar yapılmaya başlanmıştır.

Bazı hayalperestler, “Önümüzdeki seçimleri kazanır ve tek başına iktidar oluruz” mealinde hesaplar yapıyor, pembe rüyalar görüyor. Birtakım gizli, esrarlı, egemen güçler demokrasiye ve siyasî hürriyetlere keyfî sınırlar çizmiştir. İstemedikleri bir parti ve zihniyet serbest seçimleri yüzde doksan oy ile kazansa, onlara yine iktidar verilmez.

Gericilik bahanesiyle din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetlerini kısmak, hattâ ellerinden gelirse tamamen kaldırmak istiyorlar. Edebiyata gelince biz din hürriyetine karşı değiliz derler. Peki din hürriyeti nerede bitiyor, gericilik nerede başlıyor, bunu kesinlikle bilen yok. Bütün medenî, hukuklu, ileri ülkelerde din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyeti dahilinde ve kapsamında olan bazı şeyler bizde gericilik olarak görülüyor. Amerika’da, Almanya’da, İngiltere’de, diğer medenî ülkelerde dindar bir Müslüman kızın başına eşarp örterek üniversiteye gitmesi gericilik ve suç değil ama bizde böyle dindar öğrenciler üniversitelere sokulmuyor. Bu antidemokratik engellemenin bahanesi de hazır: “Efendim, başörtüsü siyasal İslâm’ın simgesidir” diyorlar. Fesubhanallah! İslâm’ın temel emirlerinden, farzlarından biri olan tesettür ne zamandan beri, şer’î bir hüküm olmaktan çıkıp siyasal bir simge oldu?

Tıkanıklık, çürüme, bozulma, dağılma, kokuşma bütün şiddeti ve vehameti ile devam ediyor.

Afganistan savaşı beşinci haftasına girdi, Amerikalılar karaya inemiyor. Bütün dünya biyolojik ve kimyevî silahların tehdidi altında. Eczacı bir dostuma çiçek aşısı var mı diye sordum. Artık yapılmıyormuş. İstersen su çiçeği aşısı var onu verelim dedi. Bir kişi için 76 milyon liraymış. Su çiçeği başka şey, çiçek hastalığı başka…

Bedbin, bezgin, bitkin, karamsar durumdayız. Ankara’da ümitsiz ve çaresiz vatandaşlar Başbakanlık binası önünde kendilerini yakmaya teşebbüs ediyor. Zavallı bir simitçi Meclis civarındaki bir ağacın dalına geçirdiği bir iple intihar etti. Fabrikalar, dükkanlar, işyerleri, atölyeler kapanıyor. Binlerce işadamı Romanya ve Bulgaristan’a gidip orada işyeri kurdu, dükkan açtı. Kasap et derdinde, koyun can derdinde. Daha fazla vergi toplanılsın isteniyor. Bu çöküntü ve krizden nasıl fazla vergi toplanır?

Gizli şer güçleri zaten bozuk olan huzurumuzu büsbütün bozmak istiyor. Cehennemî entrikalar, kulisler, tertipler yapılıyor. Bu ülkeyi ve milleti Allah kurtarır. Aklı olanlar O’na yönelsinler, O’ndan istesinler. Kurtuluşa layık ve nail olmak istiyorsak, başta kendimizi, çoluk çocuğumuzu, çevremizi, halkımızı, ülkemizi iyiye götürmek için elden geldiği kadar çalışmamız lazımdır. Böyle çalışmaları herkes kendi kafasına göre yapamaz. Akıllı, kültürlü, ahlâklı, faziletli, hikmetli, firasetli, temiz, şâibesiz, fedakâr, feragatli, azimli, güçlü, vasıflı, üstün insanların ipe sapa gelir planlar programlar yapmaları, çareler ve çözümler üretmeleri ve bunları hayata geçirmeleri gerekir. 08 Kasım 2001