Enver Hoca Laikliği
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Şubat 2019
Cumartesi
Hürriyet muharrirlerinden Özdemir İnce “Pazar Yazıları” adıyla bir kitap çıkartmış. Adı geçen zat laiklik konusunda şöyle diyor:
“Laiklik, sadece devletin Kilise’nin (dinin) egemenliğinden kurtulması sürecini içermez; ekonomik, toplumsal ve kültürel örgütlerin, bilim ve felsefenin, sanat ve edebiyatın, halkın gündelik yaşamının da dinin denetiminden kurtulması anlamına gelir. Siyasal partiler, bu gerçekleri kabul ederek iktidara talip olurlar.Yani demokrasi siyasal partilere, toplumsal düzene egemen olma hakkını değil, iktidar olma hakkını verir.”
Laikliğin bir sürü şekli ve türü varmış. Acaba yukarıda tarif edilen laiklik hangi çeşit laikliktir? Her halde, medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, insan haklarına bağlı devletlerin laikliği değil. Bu, olsa olsa Enver Hoca’nın, Stalin’in, Mao’nun laikliğidir.
Avrupa’da, anayasasında açıkça laiklik kelimesi ve kavramı yazılı olan tek ülke Fransa’dır. Orada, Katolik kilisesinin kendi özel okulları, liseleri vardır ve devlet onlara bütçesinden yardım yapmakta, destek vermektedir. Yahudilerin, protestanların da liseleri vardır. Orada Müslümanlar da okul açmaya başlamışlardır ve gereken şartlar yerine getirildiği taktirde devlet onlara da yardım edecektir.
Hollanda’da devleti ve toplumu Hıristiyanlık esaslarına oturtmayı ana gaye olarak kabul eden siyasî bir parti bulunmaktadır. Almanya’da, İtalya’da Hıristiyan Demokrat partileri faaliyet göstermekte ve zaman zaman iktidar olmaktadır.
Özdemir İnce’nin ideal laikliğinde “Halkın gündelik yaşamının da dinin denetiminden kurtulması” şartı var. Böyle bir laiklik insanların en temel hakkı olan din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetinin yok edilmesi mânasına gelmez mi?
Sayın yazara sormak gerek: Laiklik bir hak mıdır, bir vazife midir, bir insan hakları değeri midir?
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde laikliğin adı geçiyor mu?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde laiklik diye bir kavram ve kelime bulunmakta mıdır?
İnsan hakları ile ilgili diğer temel metinlerde laiklik yazılı mıdır?
Hiçbirinde yoktur. Çünkü laiklik:
– Bir hak değildir,
– Bir vazife değildir,
– İnsan hakları ile ilgili evrensel bir değer de değildir.
Demokrasinin beşiği olan İngiltere’nin devlet sistemi laik değildir, tam tersine, laikliğin zıddıdır. Orada din ile millî kilise (Anglikanlık) birdir. Hükümdar hem devletin, hem de kilisenin başıdır.
İngiltere’de, 1944’ten buyana bütün okullarda, sabah derslere başlamadan önce okulun kilisesinde bütün öğrenciler toplanır ve yapılan âyine iştirak eder. Bundan muaf olmak için velilerinin yazılı kağıdı gerekir.
Amerika Birleşik Devletleri anayasasının 1789 tarihli ek maddesinde, devletin din konusunda kanun koyamayacağı ve mevcut dinlerden birinin hakimiyeti altına girmeyeceği yazılıdır. Çünkü orada bir din yoktur, din çeşitliliği vardır. O devletin paralarının ve pullarının üzerinde “Biz Allah’a güveniyoruz” yazılıdır. Orada din ile siyaset din ile hayat içiçedir. Yeni seçilen başkanın vazifesine başlama töreninde Katolik, Protestan, Müslüman, Musevî dininin temsilcileri bulunur ve dua ederler.
Dünyanın bütün demokrat, hukukun üstünlüğü prensibini esas kabul etmiş, evrensel ve temel insan haklarına bağlı devletlerinde Müslüman kızlar okullara ve üniversitelere başörtülü olarak gidebilirler. Üniversitelere başörtülü gitmek hususunda hiçbir engelleme olmamıştır. Sadece Fransa’da liselere başörtülü gitmek isteyen Müslüman kızlarla ilgili bazı anlaşmazlıklar olmuşsa da, orada Danıştay, Müslümanların lehine karar vermiş bulunmaktadır.
Medenî ülkelerde, orduda, cezaevlerinde Müslümanlara domuz eti ve diğer haram yiyecekler verilmez. Bilhassa ABD’de din denilince akar sular durur, gereken bütün kolaylıklar sağlanır.
Batı dünyasında dine ve dindarlara gösterilen kolaylıklar o kadar çoktur ki, saymakla bitmez. Bir örnek vereyim: Londra belediyesinin bir otobüsünün şoförü, namaz vakti gelince otobüsü içinde yolcular olduğu halde bir kenara çeker, durdurur, seccadesini, önünden kimsenin geçmeyeceği bir yere serer ve namazını kılar… Bu zata bir kimse çıkıp da “Yahu sen ne yapıyorsun?..” demez. işte din hürriyeti budur.
Sayın Özdemir İnce’nin târif ettiği, istediği laiklik gerçek laiklik değildir. Çünkü böyle bir laiklik, evrensel bir hak ve hürriyet olan, temel bir değer olan din hürriyeti ile çatışmaktadır. Onun istediği laiklik hayata ve topluma uygulanacak olursa bırakınız din hürriyetini, dinin kendisi bile ortadan kalkar.
Böyle bir laiklik demokrasiye, hukuka, adalete, temel insan hak ve hürriyetlerine aykırıdır.
Dünyanın hiçbir medenî, demokrat devleti kendi ülkesinin, kendi halkının dini veya dinleri ile zıt gitmez, çatışmaz, baskı yapmaz.
Birtakım aşırı, militan, antidemokratik kişiler, zümreler, zihniyetler laikliği bir anti-din, bir resmî ideoloji olarak benimsiyor ve kabul ediyor. Böyle bir laiklik eski Marksist-Leninist rejimlere mahsus bir özelliktir ve tarihe karışmıştır.
Bu ülkede Farmasonluk, Sabataycılık gibi zümreler ve lobiler vardır. Onlar devleti ve halkı kontrol edecekler de, başka güçler niçin bu haktan mahkum bırakılacaklardır?
Bir Marksist ne ister? Devlete, topluma, ülkeye, halka Marksist ideolojinin, Marksist felsefenin ve doktrinin hakim olmasını ister. Marksiste bu hak tanınıyor da, bir Müslümana niçin tanınmayacakmış? Bu bir ayırım ve eşitsizlik değil midir?
Bir Farmason devleti, toplumu, hayatı, hukuku, sanatı, bilimi, felsefeyi Farmasonluk prensipleri ve ilkelerine uygun hale getirmek için çalışırsa bu bir suç teşkil etmiyor; lakin bir Müslüman kendi dini için çalışırsa suç oluyor. Bu ne biçim bir mantıktır?
Sayın Özdemir İnce, dünya üzerinde kendisinin benimsediği laikliği uygulayan bir tek demokrat, medenî, ileri, zengin, hukuklu, çoğulcu bir devlet ve rejim gösterebilir mi?
Hıristiyan bir ülkede bulunan devlet Hıristiyanlığa, Budist bir ülkenin devleti Budizme, Müslüman bir ülkenin devleti de Müslümanlığa saygı göstermeye, vatandaşlarının en temel hürriyeti olan din, inanç ve inandığı gibi yaşamak haklarını garanti altına almaya mecbudur. Gerisi lâf u güzaftır! 29 Aralık 2002