Ermeni Meselesi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Bu meselede yapılacak ilk ve en önemli iş ilmî, tarihî araştırmalar yapmak; belge ve bilgileri gözler önüne sermekti. Bu yapılmadı. Böyle araştırmaları yapabilmek için başta Ermenice olmak üzere en az altı yedi dili, belge okuyacak ve anlayacak derecede bilmek gerekirdi. Genç nesillerin (hiç olmazsa bir kısmına) Osmanlıca öğretemeyen, bırakınız Osmanlıcayı, edebî-yazılı Türkçe’yi öğretemeyen, lise mezunlarına Fuzulî divanını zevk ve haz alarak okuyacak derecede ana lisanı bilgisi veremeyen bir sistem Ermenice bilen tarih uzmanları yetiştirebilir miydi? Senelerce önce yazmıştım, “Üniversitelerimizin birinde Ermeni lisan, kültür ve tarihi üzerine bir kürsü veya enstitü kurulsun” diye. Hiç ilgilenen olmadı.
Türkiye için en büyük tehdit ve tehlike gericiliktir diyen zihniyet ülkeyi bu günlere getirdi. Allah encamımızı hayreylesin. Bağımsızlığına kavuşan Ermenistan, Rusya Federasyonu’ndan aldığı güçle Türkiye ile kalıcı bir andlaşma yapmaktan kaçınıyor. Türkiye’den çok şeyler istiyorlar. Ermenilerin eskiden yaşadıkları şehirlere ve bölgelere dönmelerini istiyorlar. Tazminat istiyorlar. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kocaman bölgeler boşalıyor, boşaltılıyor. Acaba bunun gizli ve sinsi bir sebebi var mı? Kasıtlı mı boşaltılıyor buraları?
Türkiye’nin haklı tarafları çok ama bunlar dünyaya anlatılamıyor. Ermeni meselesi için yapılacak faaliyetlerde harcanmak üzere ortaya büyük paralar konulsa ne olacak? Maalesef büyük ihtimalle yenilecek.
Fransa’ya kızıyoruz. Lâkin onlar kültür, araştırma, medeniyet bakımından bizden üstünler. İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nin alt tarafında, eski sefaret binalarının bir kısmında “Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü” adında bir araştırma ve istihbarat müesseseleri var. Türkiye’deki yetmiş iki üniversiteden daha iyi çalışıyor.
En büyük ve mükemmel Batı Türkçesi gramerini bir Fransız yazmıştır. Anadolu’daki Selçuklu, Beylikler, Osmanlı mimarî eserlerini Fransız Profesör Albert Gabriel büyük ciltler halinde yayınlamıştır. En mufassal Küçükasya coğrafyasını da bir Fransız, Cuinet kaleme almıştır.
Bugün Türkoloji sahasında Fransa bizden daha üstündür, daha vasıflı araştırmalar yapmaktadır. Strasburg üniversitesinin yayınladığı Turcica ayarında bir Türkoloji araştırmaları dergimiz var mıdır?
Fransa’da da kokuşma, rüşvet, hortumlama var. Lâkin orada, kötülükleri dengeleyecek, telâfi edecek ilim, araştırma, kültür, sanat, müsbet faaliyetler var. Fransa, eskiye nisbetle parlaklığını kaybetmiş bile olsa, hâlâ düşünce üreten bir ülkedir.
Geleneksel Türk-Fransız dostluğu diye yan gelip yattık ve âniden afallayıp kaldık. Fransa’da Ermeni’den çok Türk var. Var ama işçi mişçi, kültürsüz bir yığındır bizim vatandaşlarımız. Bu işler kelle sayısıyla haledilmez; vasıfla halledilir.
Fransa’daki Ermenilerin ağırlığı vardır; resmî veya özel sektörde önemli mevkilere geçmişlerdir. Orada Yahudiler’in de büyük ağırlığı, gücü, nüfuzu bulunmaktadır. Bizim ise ağırlığımız, tesirimiz nüfuzumuz yoktur. Birinci François’nın Kanunî Süleyman’a, yardım istemek için yazdığı mektuplar tarihte kaldı.
Uluslararası münasebetlerde, devletler arasında dostluk olmaz. Karşılıklı menfaatler vardır, o kadar.
Fransa Cezayir’de çok zulüm yapmış… Yaptı ama sonunda mağlubiyeti kabul etti, çekildi, Cezayir devleti ile andlaşma imzaladı.
Bizdeki çokbilmişler, Amerika’yı korkutmak için Kızılderili katliamını gündeme getirmişlerdi. Bunlar gülünç şeylerdir. Kızılderililerin köklerinin kazınması meselesi araştırma yapılarak, kitap yayınlanarak ortaya konulabilir. Senin bu konuda araştırma yapacak, kitap yazacak tarihçin, uzmanın var mı?
Ermenilerin başlarına gelen felâketlerin sorumluları Amerikan, İngiliz, Fransız misyonerleri, Çarlık Rusyası ajanlarıdır. Yaşadığı ülkenin devletine başkaldıranlar, bu başkaldırı başarıyla sonuçlanmadığı takdirde bunun faturasını elbette öderler. Bu esnada kurunun yanında yaş da yanar, bir sürü fâcia olur.
Düşman Rus ordusunu kurtarıcı gibi karşılayacaksın ve Müslüman vatandaşlarını yok etmek için harekete geçeceksin. Sonra Rusya’da ihtilâl olacak, Moskof orduları çekilecek ve Ermeniler ezilecek. Bunun mes’ulu Türkler midir?
Türkiye’de Ermeniden fazla Rum vardı. Onlar da yanlış ata oynadılar, İzmir’e çıkan Yunan ordusunu sevinçle karşıladılar; İzmir metropoliti Hrisostomos işgal kuvvetlerini merasimle takdim takdis etti (kutsadı). Sonra ne oldu? Yunanlılar sonunda yenildi, Rumlar perişan oldu ve Lozan andlaşmasının mübadele maddesi mucibince (İstanbul’dakilerin dışında) hepsi Yunanistan’a gönderildi.
Rumlar, Ermeniler Türkiye devletini, Türkleri, Müslümanları desteklemiş olsalardı, netice böyle mi olurdu? Hıristiyanlar Müslümanları nasıl destekler, böyle bir şey mümkün müdür? Elbette mümkündür. Menfaatleri öyle gerektiriyorsa desteklemeleri gerekmez mi?
İkinci Dünya Savaşı’nda Kırım Tatarları, Almanları desteklemeyip de Ruslardan yana gözükselerdi, bugün haritada Kırım devleti diye bir devlet olacaktı, orada Tatarlar bugünkünden çok iyi şartlarda yaşayacaklardı. Rus desteklenir mi? Pekâlâ kerhen desteklenebilir. Siyaset son derece girift bir satranç oyununa benzer, bu oyunu uzak görüşlü olan, sezgi sahibi yarışmacı kazanır.
Peki bugünkü durum nereye gidecek? Mesele halledilecek mi, yoksa her geçen gün biraz daha vehamet mi kesbedecek? Maalesef karamsarım. Uluslararası güçlerin, Ermeniler hesabına Türkiye ile İran’ı kapıştırmalarından korkuyorum. 24 Ocak 2001