Ermeni Meselesinin İçyüzü ve Mahiyeti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Bir Ermeni meselesi var, bunu herkes kabul ediyor ama içyüzü ve mahiyeti nedir, işte bunu doğru dürüst bilen yok. Ermeni meselesini anlamak için şu konularda doğru bilgilere sahip olmak gerekir:
1. Ermeni meselesinde Sabataycı, Kripto Yahudi İttihadçıların rolü nedir?
2. Yine bu meselede Kürtlerin rolü ne olmuştur?
3. Ermenilerin hiç suçu, kabahati, yanlışı yok mudur? Varsa nelerdir?
4. Ermeni meselesi ve misyonerler.
5. Düvel-i muazzama (emperyalist ve sömürgeci büyük devletler) Ermeni meselesini Ermenilerin aleyhine sonuçlanacak bir maceraya sokmuşlar mıdır?
6. Ermenilerin tamamı Osmanlı devletine sâdık kalmış ve Müslüman halk ile iyi geçinmiş olsaydı…
Bugün Türk ismi taşıyan, kimliklerinde Müslüman oldukları yazılan birtakım yazarlar, düşünürler, gazeteciler, akademisyenler Ermeni meselesinde kabahatın ve suçun yüzde yüz Türklerde ve Müslümanlarda olduğunu iddia ediyorlar. Ne kadar tek taraflı ve aşırı bir hüküm…
Onlara göre
zamanındaki
, Osmanlı Bankasının basılması, Ermeni komitacılığı, Ermeni terörü yoktur, yalandır. Bütün suç Osmanlı devletindedir.
Ermeniler, Osmanlı devletine en fazla bağlı olan bir
iken onların bir kısmını misyonerler ve emperyalist devletler nasıl Osmanlı düşmanı yapmışlardır? Müfritler (abartanlar, aşırılar) bunu düşünmezler.
İkinci dünya savaşı sonrasında Almanyadan kopartılıp Polonyaya verilen topraklarda bir tek Alman kaldı mı? Hepsini sürdüler. Ondokuzuncu yüzyılın ilk çeyreğinde Girit’te Müslümanlar çoğunluğu oluşturuyordu. Şu anda bir tek Müslüman yoktur.
“Ah Anadolu Rumları!..Ah, İyonya Rumları!..Ah Pontus Rumları!..” diyerek kanlı gözyaşları döküyor,
Peki Yunanistan’ın her yerinde yaşayan Türklere ve Müslümanlara ne oldu?
Evet Tehcir (Sevkiyat) esnasında nice Ermeninin canı yanmıştır da, bu zulümleri Osmanlılar mı yapmıştır, yoksa belli bir etnik grup mu?
Ermenilere yapılan zulümlerde Dönmelerin rolü nedir? Hıristiyanlardan, 1492 İspanya zulmünün, katliamının, sürgünün intikamını mı almak istemişlerdi?
Ermeniler onları kurtarıcı gibi karşılamış mıydı, karşılamamış mıydı? Türkler ve Müslümanlar bunca Ermeniyi katl etmişler de,
Balkan harbinde
Bulgarlarla birlikte Türklere karşı savaşan Ermenileri niçin görmüyor bu kimseler? Birinci dünya savaşında
Enver, Talat, Cemal Paşalar suçlu… Antranik Paşalar, Ermeni komitacıları kahraman… Ya öyle mi? Ermeniler tebaa-i sâdıka olarak kalmış olsalardı, bu coğrafyayı Türkler, Kürtler, Müslümanlarla paylaşmaya razı olsalardı durum böyle mi olurdu.
Balkan harbinde, birinci dünya harbinde bir kısım Ermeniler Osmanlı devleti saflarında savaşmış olsalardı, bugün bu ülkede milyonlarca Ermeni yaşayacaktı. Yanlış ata oynadılar. Büyük kumar oynadılar ve kaybettiler.
Paylaşmaya, birlikte barış içinde yaşamaya razı olmadılar. Hepsi bizim olacaktır dediler. Sonunda, kurunun yanında yaş da yandı ve silindiler.
Antranik Paşa’nın kumandasında Bulgar ordusu saflarında Türkleri ve Müslümanları keserken aklınız nerdeydi?
Cuma namazından çıkışta Sultan Abdülhamid’i öldürmek için patlatılan Ermeni bombası, aslında
Ermeniler varlıklarını korumak, kimliklerini korumak, kültürlerini korumak için Sultan Abdülhamid’e, Osmanlı’nın
muhtaç idiler. Bunu anlamadılar. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldular. (Türk ve Müslüman kılığında Ermeni taraftarlığı yapanların bir kısmının Kripto Ermeni olduğunu hatırlatmakta yarar vardır.)
Vak’a Diyarbakır’da geçer.
, internette tanıştığı genç sevgilisini geceleyin eve alır. Kocası bitişik odada mışıl mışıl uyumaktadır. Kadın ve aşığı bitişik odada zina yaparlar. Koca gürültüden uyanır aşıkları çıplak olarak basar. Üç kişi (karı, koca, aşık) arasında tartışma başlar. Azize korkar kendini üçüncü katın penceresinden atar. Alttaki marketin brandasına, sonra da park etmiş otomobilin üzerine düşer, ölmez yaralanır.
Ardından aşık da pencereden atlar. Ağır yaralanır. Halen hastanede bakım altındadır, hayatî tehlikeyi atlatmamıştır. Aşığıyla buluşan genç kadın yirmi gün süren tedavisinin ardından
tarafından mahkeme kararıyla lâik devletin koruması altına alınır.
Aldatılan koca, karısının izini bulur. Valiliğe baş vurur, “Ben karımı affettim, ona zarar vermeyeceğim…” meâlinde bir dilekçe verir. Valilik, aile birliğini korumak adına bu talebi haklı bulur. Kadın da kocasıyla tekrar birleşmek ister. Valilik kadını kocasına verir.
Karı koca bir otele yerleşirler. Odalarından kavga ve tartışma sesleri gelir. Bir müddet sonra kadın pencereden atlar (veya atılır), yere çakılır ve can verir. Koca yakalanır, mahkemeye sevk edilir.
menşeli bu haber,
gazetesinin internet sitesinde 23 Nisan Cuma tarihinde yayınlandı.
Biliyorsunuz yeni Ceza Kanunu zinayı suç olarak kabul etmiyor. Avrupalılar zina konusunda çok serbest, çok hoşgörülü…Biz de onlara uyduk. Devletimiz zina yaptığı için kocasının hışmından korkan kadını koruma altına alıyor, ona bakıyor.
Kadın beş çocuklu, yaşı otuz. Aşığını gece eve alıyor. Aşığıyla internette tanışmışlar. Koca yandaki odada uyuyor. Gürültüye uyanıyor. Zina suç değil.
Kadın birinci defa düşüyor, ölmüyor. Devlet kadını koruma altına alıyor. Yediriyor, barındırıyor. Cep harçlığı veriyor mu, bilmiyorum. Beş çocuk yetim kaldı. Aşık hastanede can çekişiyor. Koca yakalandı. Facia üstüne facia. Türkiye çok ilerliyor. Zina suç değil.
Uygarlık ve Avrupa birliği yollarında füze hızıyla ilerliyoruz. Az zamanda çok mesafe kat’ettik. Beş çocuklu kadın… İnternette tanışılan aşık… Aşığın eve alınması… Koca bitişik odada uyurken sevişmeleri… Gürültüden kocanın uyanması… Sonra bir sürü facia… Devletin kadını koruması… Falan filan… Nerede kalmıştık?.. Zina suç değildir… 28 Nisan 2010 Çarşamba