Çarşamba

 

İkinci Dünya Harbi, Mayıs 1945’te Almanya’nın kayıtsız şartsız teslim olmasıyla Avrupa cephesinde sona erdi. Amerikalılar bir milyon 200 bin Alman askerini esir aldılar. Bu askerlere, savaş esirleriyle ilgili Cenevre sözleşmelerini uygulamadılar. Onları açlık, susuzluk, barınaksızlık, hasta ve yaralı olanlarını tedavi etmemek suretiyle kırdılar.

Kanadalı tarihçi James Bacque “The Other Losses” adlı kitabında insanlık dışı bu korkunç kıyımı anlatır. Konuyla ilgili daha nice başka kaynak da vardır.

Galip devletler 1945’ten 1949’a kadar Almanya’da devlet kurdurtmadılar, hukuka aykırı olarak bütün Almanları ezdiler, süründürdüler.

Hitler rejimi esnasında Yahudilere zulüm ve baskı yapılmıştır ama bu zulüm Siyonistler ve Siyonist-severler tarafından çok abartılmıştır. Savaştan sonra bir “Holocaust Endüstrisi” kurulmuş, Yahudilere ve İsrail devletine, bugünkü rayiçle trilyonlarca dolar tazminat ödenmiştir.

1945’ten bu yana Almanlar ve Alman devleti, savaştan sonra yapılan anti-Alman baskı ve haksızlıklarını yüksek sesle protesto edemiyor.

Evet Yahudilere zulm edilmiştir ama savaştan sonra Almanlara daha çok zulm edilmiştir.

Doğuda Sovyet ordusundan kaçan milyonlarca sivil Alman’ın büyük kısmı feci şekilde can vermiştir.

Siyonistler madalyonun bir tarafını görüyor, öteki tarafını görmüyor.

Türkiye’deki 1915 Ermeni tehciri konusu da böyledir.

Ermeni tezini benimseyenler, madalyonun arka tarafını görmüyor, göstermiyor, bahs edilmesinden hiç hoşlanmıyor.

1915’te Rus ordusu doğu vilayetlerimizi işgal ettiği zaman bir kısım Osmanlı vatandaşı Ermeniler, düşmanı kurtarıcı gibi karşılamışlardı. Savaş esnasında düşmanı kurtarıcı gibi karşılamak, Müslümanları öldürmek nedir? İdamlık bir suç değil midir?

Ermeniseverlere bunu anlatamazsınız.

Onlara göre, Ermeni komitacılarının ve teröristlerinin devlete, Müslüman halka yaptıklarını söylemek ve yazmak doğru değildir. Ermeni kıyımı olmuştur, Müslüman kıyımı olmamıştır.

Böyle söyleyenlerin bir kısmı acaba Kripto Ermeni midir?

1915’te hiç suçu olmayan Ermeni vatandaşlara da zulm edilmiş midir? Maalesef edilmiştir. Bendeniz bu konuda tarihçi Ahmet Refik’in “İki Komita İki Kıtal” adlı kitabını yayınladım. İttihad ve Terakki rejiminin Ermenilere, Ermeni komitacılarının Müslümanlara yaptıkları zulümleri anlatır o kitap.

Yunanlılara göre, 1919’da İzmir’e çıkan işgalci ve düşman Yunan ordusunu merasimle karşılayan ve kutsayan papaz Hrisostomos saygın bir din adamıdır. 1922’de Türkler şehri geri alınca linç edilerek şehid olmuştur.

Hrisostomos bir Osmanlı vatandaşı idi. Düşman ordusunu merasimle karşılayıp kutsadığı için idamlık bir suç işlemişti. Linç edilmesini kesinlikle kabul etmem ama suçsuz ve mâsum bir şehid olduğu iddiasını reddederim.

Ülkemizde son zamanlarda çok aşırı ve tek taraflı bir Ermenisever lobi türemiştir. Bunlar hadiselere tek taraflı bakıyor, âdil düşünmüyor, zaman zaman Türkiye düşmanlığı bile yapıyor.

Bendeniz bir Müslüman olarak doğru şahitlik yapmak isterim. Şahsımın, akrabalarımın, kardeşimin, ülkemin, halkımın, devletimin aleyhinde de olsa doğruyu, hakkı söylemek benim vazifemdir.

1915’te Ermenilere zulm ve haksızlık yapılmıştır ama Ermeniler de Türklere ve Müslümanlara zulm ve haksızlık yapmıştır. Ermenilere yapılan zulüm ve haksızlıkları haykırmak, Müslümanlara yapılan haksızlıkları inkâr etmek büyük bir dengesizliktir.

İçimizde iki kimlikli hayli Ermeni olduğu söyleniyor. İğreti kimliği Türk ve Müslüman, asıl kimliği Ermeni. Bunların içinde militanlar, fanatikler vardır. Ermeni kıyımı diye ter ter tepinirler, Müslümanlara yapılan kıyımlardan hiç bahs etmezler.

Gayeleri:

1. Türkiye’nin parçalanması, Pontus’tan Kilikya’ya kadar olan bölgede (Karadeniz’den Akdeniz’e kadar uzanan) Büyük Ermenistan devletinin kurulması.

2. Ermenilerin doğu ve güneydoğu vilayetlerimize tekrar dönmeleri.

3. Ermenilere tazminat ödenmesi,

Bu sayın kişilere teklif ediyorum:

19’uncu asra kadar Erivan bir Müslüman-Türk şehri idi. Oraya da Müslümanların dönmesine izin verilmelidir.Buna ne buyururlar acaba?

(İkinci yazı) Medeniyetsizler, Görgüsüzler…

1. Vatandaş sokakta yürürken cebinde kabak çekirdeği büyüklüğünde bir kağıt parçası bulur ve bunu yere atar. Bu kişi kaba, pasaklı, gayr-i medenî bir insandır. Medenî ve görgülü vatandaş sokağa en küçük bir çöpü bile atmaz.

2. Üç genç hanım kalabalık bir caddede birlikte yürüyor, aşırı şekilde gülüyor, bazen çıngıraklı kahkahalar atıyor. Bu üç hanım görgüsüzdür, onlarda şehir ve medeniyet terbiyesi yoktur. Ciddî ve vakarlı hanımlar sokakta laubali tavır ve hareketler içinde hafif-meşrebane yürümez.

3.Bir halk-esnaf lokantasına gitti. Kurufasulya yiyen bir vatandaşın masasına oturdu. Garsona bol tereyağlı nefis bir iskender kebap ısmarladı. Bu adam merhametsiz, vicdansız, duygusuz, mürüvvetsiz bir kimsedir. Parası var, pahalı ve lüks bir yemek yiyemez mi? Elbette yer ama düşünceli ve görgülü bir kimse yanındakini dolaylı şekilde bile ezmez.

4. Otobüse veya tramvaya binmiş, cep telefonu kulağında vır vır, zır zır yüksek sesle konuşup duruyor ve etrafını rahatsız ediyor. Görgüsüz, kaba, yarma biridir o.

5. Evinde veya lokantada doyduktan sonra yiyor. Yiyor da yiyor. Çatlayıncaya, patlayıncaya kadar yiyor. Fazla yiyor, israf ediyor. Hep yiyor, çok yiyor…Bu kimse nasıl bir kimsedir? O, dolaylı bir hırsızdır. (Fatih’te duvara fazla yemeyin mealinde levha asan KömürLokantasını tebrik ediyorum.)

6. Bütün lüks piyasayı araştırıyor, sorup soruşturuyor. En pahalı, en lüks, en komilfo gömlek 1255 TL. imiş, gidiyor, ondan alıyor. Kibarlık budalası!

7. Elli bin euroluk otomobil almış, yedi lira otopark parası vermemek için bin türlü cambazlık yapıyor. Görmemişin teki!..

8.Ayda on bin lira geçim bütçesi var. Haftada üç kez lüks restorana gider, 500 liraya ayakkabı alır. Bu herif bir ay boyunca kitaba, sanata, kültüre beş kuruş harcama yapmaz. İlkel ve bedevî insan!..

9. Evi 250 metrekare. Her şey var, sadece kütüphane ve kitap yok. Halbuki böyle geniş ve zengin bir evde bir odanın kütüphane yapılması gerekirdi. Cahil zengin!..

10. Petresburg’a dört günlük bir seyahat yaptı. Lüks restoranlarda yedi içti, lüks otelerde yattı. Lüks alışverişler yaptı. Bu müddet zarfında bir müzeye gitmedi. Maganda!..

11. Müslüman geçiniyor. Günlük namazlar kılıyor, Ramazanda oruç tutuyor. Lakin ihalelere fesat karıştırıyor, haram kazanç elde ediyor. Haram rant peşinde koşuyor. Bu adam dindar değil, kızıl bir münafıktır.

12. Adam okumuş bir Müslüman, geliri yerinde, serveti var, her şeye para veriyor, har vurup harman savuruyor. Evinde her şey var, sadece orijinal hatlı, tezhipli bir Hilye-i Şerif levhası yok. Ne olacak kültür fukarası adam!..

13. Sözde tesettürlü zengin bir hanım. Alaca bulaca, rengârenk, sanki gökkuşağı…Etekliği dar ve yırtmaçlı, herkes bana baksın gibi giyinmiş… Bununki tesettür müdür? Değildir, bin kere değildir!..

14. Tek kapılı pahalı ve gösterişli otomobiline binmiş, teybi sonuna kadar açmış, avaz avaz…Caddelerden, sokaklardan buhran gibi geçiyor. Ne olacak yılışık, şımarık, ne oldum delisi…

15. Uçakla bir yere gidecek. Kartını kaybetmiş VİP kapısından giremiyor, VİP salonunda oturamıyor. Ben VİP’im, ille de VİP kapısından geçeceğim diye ortalığı birbirine katıyor, gürültü patırtı çıkartıyor. Adaletsiz adam!.. 03 Haziran 2010