Pazar

 

Ermenistan, Türkiye ile 268 kilometre sınırı olan küçük bir Kafkasya devletidir. Yüzölçümü 29.800 kilometre karedir, yani Türkiye’nin 25’te biri kadar. Nüfusu 3 milyondur, yine yaklaşık olarak bizim 25’te birimiz kadar. Halkın yüzde 98’i Ermenidir, az miktarda Yezidî ve Rus da yaşamaktadır. Ermenilerin yüzde 95’i Apostolik Gregoryen kilisesine mensuptur.

Ermenistan, Türkiye ile kavgalı ve diplomatik ilişkileri olmayan bir ülkedir. 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra Azerbaycan’a saldırmış,

bu Türk-İslâm ülkesinin yüzde 16’sını askerî işgal altına almıştır.

Bu işgal sadece Aşağı Karabağ bölgesini kapsamamaktadır;

Ermenistan, Azerbaycan’ın diğer bölgelerinden de toprak kopartmış vaziyettedir. 800 bin Azeri topraklarından kovulmuş, mülteci durumuna düşmüş, perişan olmuştur.

Azerbaycan’ın Başkenti Erivan

19’uncu asırda bir Türk-İslâm şehri iken bugün orada artık Müslümanlar yaşamıyor. Erivan’daki İslâm-Türk kültürü eserleri ve izleri yok edilmiştir.

Türkiye’nin Ermenistan sınırında bulunan vilayetlerinde on seneden beri çok garip, son derece şüphe verici bir kadastro-tapu trafiği yoğunluğu yaşanmaktadır. Sınır boyundaki araziyi birtakım

“yabancılar”

satın almaktadır.

Uluslararası belgelerle Azerbaycan’a ait olduğu kabul ve tescil edilmiş olan araziyi işgal eden ve burada yaşayan 800 bin Müslüman Azeriyi yurtlarından kovan Ermenistan’a emperyalist denilebilir mi? Bu sorunun cevabını okuyucularıma bırakıyorum.

Gerek Ermenistan’ın, gerekse “Diaspora Ermenilerinin” Türkiye’den talepleri vardır. Bunları sıralıyorum:

(1) 1915’ten önce Ermeni yaşayan şehirlerimizi ve bölgelerimizi talep ediyorlar. (Karadeniz’den Akdeniz’e kadar…)

(2) Buralara tekrar Ermeni nüfusu yerleştirilmesini istiyorlar.

(3) Türkiye’den tazminat istiyorlar.

(Bu istekler konusunda bütün Ermeniler yek-fikir (aynı görüşte) değildir.)

Şu anda

Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapıları kapalıdır.

Türkiye’nin Erivan’da, Ermenistan’ın Ankara’da elçilikleri ve elçileri bulunmamaktadır.

Ermeni meselesi Türkiye için bir numaralı tehdit ve tehlikeyi oluşturmaktadır. (Birilerine ve bazılarına göre, böyle bir tehlike ve tehdit yoktur, asıl tehdit ve tehlike İslâm’dır.)

Müessif (üzüntü verici) bir cinayete kurban giden Hrant Dink bir Türk Ermenisi idi. Bizim vatandaşımızdı. Başyazarı olduğu Agos gazetesinde şu cümleyi kullanmıştı: “Türkten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur.”

Dink, içinde bu cümlenin geçtiği yazısından dolayı, Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesini ihlalden mahkemeye verilmiş, altı ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay’a müracaat edilmiş, yüksek mahkemenin başsavcısı sanığın beraatini istemiş, fakat Yargıtay mahkumiyeti uygun bulup tasdik etmişti. Nokta dergisinin 25-31 Ocak tarihli sayısında, yazısının tamamı dikkatle okunduğunda Dink’in Türklere ve Türklüğe hakaret etmediğinin anlaşılacağına dair uzun açıklamalar yer almaktadır. Her hâl ü kârda, hakaret olsun veya olmasın; hakaret ve tahrik varsa ne kadar ağır olursa olsun -şiddete yönelik olmadığı taktirde- yargının işe karışmaması, vatandaşlara sırf fikir, görüş ve tenkitlerinden dolayı hapis cezası verilmemesi gerekir.

Bu gibi hakaretlere, yasal sınırların dışına çıkmamak ve şiddete başvurmamak şartıyla medya, vatandaşlar, fikir adamları cevap vermelidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir gazetecinin fikirlerinden ve görüşlerinden dolayı öldürülmüş olması son derece vahim bir hadisedir. Böyle bir cinayeti hiçbir medenî insan kabul edemez.

Ancaaaak…

Cinayet işlendikten birkaç saat sonra ve bilhassa cenaze töreninde birtakım kalabalıkların

“Biz hepimiz Hrantız… Biz hepimiz Ermeniyiz…”

diye haykırmaları akıl alacak bir şey değildir. Yakın tarihimizde siyasî cinayetlerde bir yığın gazeteci, profesör, yazar, fikir adamı öldürüldü. Bunların hiçbiri hakkında Hrant Dink’e yapıldığı kadar coşkulu ve ölçüsüz nümayişler, törenler yapılmadı.

Hükümetimiz, bugün hiçbir Ermeninin yaşamadığı Van’ın Ahtamar Adası’ndaki harap Ermeni kilisesini büyük paralar harcayarak aslına uygun bir şekilde restore ettirdi. Açılışı sanırım önümüzdeki nisan ayında yapılacaktır. Şimdi soruyorum: Ermenistan bizim bu jestimize karşılık Erivan’daki tarihî camilerden birini (acaba orada cami kaldı mı?) restore edip ibadete açmayı kabul eder mi?

Bugünkü iktidar

Ahtamar Adası’nı

, Ermeni inanç turizmine açmayı düşünüyormuş… Buna lüzum yoktu. 1986’da Van’a gittiğimde bütün oteller yabancı turistle doluydu. Fransa, İngiltere, ABD, Kanada vs pasaportlu bu

“yabancılar”

, bir Ermeni şehri olmasını arzu ettikleri Van’ı ziyarete geliyorlardı.

1915’te devlete isyan eden Ermenilerin yaktıkları eski Van’da

iki harap cami

görmüştüm. Dört duvarı, kubbesi, minareleri kalmış perişan binalardı bunlar. Ahtamar Adası’ndaki kiliseyi tâmir ettiren siyaset adamlarımız acaba bu camiler için ne düşünürler? Bunların tamiri ve ibadet yeri olmasa bile (etraflarında artık yerleşim bölgesi yok) isyankâr Ermenilerin yaptıkları Türk ve Müslüman soykırımı müzeleri haline getirilmesi uygun olmaz mı?

Türkiye Ermeni patriği sayın 2’nci Mesrob, Fransa’da yayınlanan LÂ CROIX gazetesine (29 Ağustos 2005), verdiği demeçte, bugün Türkiye’de [Türk ve Müslüman kimliği taşıyan] bir buçuk milyon Ermeni kökenli vatandaş bulunduğunu söylüyor. “Biz hepimiz Hrantız, biz hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranlar onlar mıdır?

Henüz 18 yaşına girmemiş problemli bir çocuk tahrik ediliyor (kışkırtılıyor) ve bir Ermeni gazeteci öldürtülüyor. Çocuk yakalandı ve iş bitti mi? Ne gezer. Asıl bundan sonra kopacak gürültüleri bekleyiniz. Birkaç on bin kişi biz

hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz

diye bağırdılar. Peki on milyonlarca Türk ve Müslüman buna ne diyecek? Benim sezdiğim kadarıyla birileri Türkiye’yi germek ve halkı birbirine katmak istiyor.

Şu hususu bir kere daha tekrar etmek isterim: Osmanlı zihniyetine sahip bir Müslüman Türkiyeli olarak Ermeni vatandaşlarıma karşı hiçbir kötü düşüncem ve niyetim yoktur. 1915’te nice Müslüman Türk, Ermeni komşularını korumak için fedakârlık yapmış, tehlikelere göğüs germiştir. Ben o yapıda bir insanım. Erivan’da nasıl ki, bir tek Türk ve Müslüman kalmadı; Van’da da Ermeni kalmamasını o şekilde bir gerçek ve realite olarak kabul etmeliyiz. Bazıları Van’ı geri isterlerse, bazıları da Evrivan’ı geri isterler. 29 Ocak 2007