Eski Büyükler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
SalıGençliğimde o büyük ve cevherli zatların kıymetini bilemedim. Şimdiki aklım olacaktı ki… 50’li yıllarda ulemadan, fudaladan, meşâyihten, ricalden, beyefendilerden nice kişi berhayattı. Sultan Abdülaziz zamanında doğmuş, ondan sonraki Beşinci Murad, İkinci Abdülhamid, Mehmet Reşad, Mehmet Vahidüddin, Halife İkinci Abdülmecid devirlerini idrak etmiş kimselerdi onlar. Âlim ve şeyh olanların icazetnâmeleri vardı. O gizli hazinelerden gereği gibi yararlanamadığıma ne kadar hayıflansam yeridir.
Çok şükür büsbütün de mahrum kalmadım. Bazılarını görmek, sohbetlerinden yararlanmak nasip oldu. Lakin yetmez ki.
Şimdi o hayırlı zatlar rahmet-i Rahman’a kavuştular, başka bir âleme göçtüler. Artık şahsî notlarını Osmanlıca yazıyla tutan kaç kişi kaldı?
Onların yeri doldurulabildi mi? Mümkün mü bu? Onlar başka bir çağın insanlarıydı. Kadınların çarşaflı ve peçeli olduğu zamanlarda büyümüşlerdi. Müslümanlar cuma günü tatil yaparlardı. Din ve dünya ayırımı yoktu. Bazı inhiraflar olsa da şer’î ahkam yürürlükteydi.
Üç lisanı, yâni Türkçe’yi, Arapça’yı, Farsça’yı iyi bilirlerdi. Edeb erkân sahibiydiler. Çoğu büyük çileler çekmişler, nice bâdireler atlatmışlardı.
30’lu yıllarda çok kötü şeyler yapılmıştır. Ancak bazı hususlarda bugünkü kadar sertlik ve aşırılık yokmuş. Tâhirülmevlevî (Tahir Olgun) Hoca, İskilipli Âtif Hoca ile birlikte İstiklal Mahkemesi’ne verilmiş, zindanlarda yatmış, sonunda beraat ederek canını kurtarmıştı. Böyle bir dosyası olmasına rağmen Kuleli Askerî Lisesi’ne edebiyat muallimi tâyin edilmişti. Sakallı, müteşerri, Mevlevî dervişi bir zat askerî bir lisede öğretmenlik yapabiliyormuş 30’lu yıllarda.
İstanbul Müftülüğü’nden sonra Diyanet Başkanlığı da yapan dersiâmdan Erzurumlu Ömer Nasuhî Bilmen Hoca bir devdi. İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanı olduğu, Ezan-ı Muhammedî okumanın yasak bulunduğu 1949 yılında İstanbul Üniversitesi onun “Hukuk-i İslamiyye ve İstılahat-ı Fıkhıyye Kamusu”nu neşre başlamıştı. Birinci cildin önsözünü laik, Atatürkçü, devrimci Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar kaleme almış ve “Geleceğin kanun koyucuları, hazırlayacakları kanunları bu kitaptan çıkartacaklardır.” kehanetinde bulunmuştu. Şimdi ne Ömer Nasuhî, ne de Sıddık Sami gibi adam kaldı. O zamanın bazı laikleri ne kadar insaflıymış. Bir Şeriat ve fıkıh kitabı için bu kadar insaflı ve toleranslı bir cümle sarfedebilmişler. Şu 2000