ESKİ ÜSTADLARA DAİR
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Aralık 2018
Geriye dönüp baktığımda kendilerinden feyz aldığım bir takım muhterem şahıslar görmekteyim. Hepsinin olmasa bile bir kısmının isimlerini zikretmeyi bir vefa borcu bilirim.
1. MUALLİM MAHİR İZ beyefendi. Kendisini liseden mezun olduktan sonra tanıdım. Okulda öğrencisi olmadım ama ondan çok feyz aldım. Hayatım boyunca gördüğüm çok yüksek, çok faziletli, büyük meziyet ve hasletleri olan bir zattı. 1952’den Türkiye’yi terk ettiğim 1969’a kadar on yedi yıl ona mülazemet ettim. Defalarca evine gittim. Yemeğini yedim, çayını içtim, sohbetlerinde bulundum. 1952-56 yılları esnasında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki talebeliğim sırasında bendenizi değerli mektuplarıyla şereflendirdi. On yedi yıl boyunca bir kere bile hem baba, hem anne tarafından seyyid olduğunu söylemedi. Muhterem pederleri Medine’de kadılık yapmış. Onun ahlak ve karakterini anlatabilmek için, her ay, yegâne geçim kaynağı olan maaşını aldığında bunun kırkta birini sadaka olarak dağıttığını söylemek yeterlidir. Türkçe’yi çok iyi bilirdi… Bir kere bile gıybet ettiğini, bir kimseyi arkasından çekiştirdiğini duymamışımdır. Gençliğimizde kıymetini bilemedik. Allah rahmet eylesin.
2. Ord. Prof. Dr. ALİ FUAT BAŞGİL beyefendi. Doğum yeri Samsun Çarşamba idi ama gerçek bir İstanbul beyefendisiydi… İstanbul terbiyesi, görgüsü, nezaketi, kibarlığı ondaydı. Ziyaretine gittiğimizde torunu yaşındaki öğrencilere bile beyefendi diye hitap ederdi. Şöhreti, nüfuzu, tesiri üniversite bahçesinden taşmış, yayladaki çobanlara kadar bütün yurdu kaplamıştı. Türkiye’nin dördüncü cumhurbaşkanı olacaktı ama sefil darbeciler onu ölümle tehdit ederek İsviçre’ye sürmüşlerdi. Değerli refikası Nüvide hanımefendi de asaletli bir hanımefendi idi. Kültürlüydü, millî kimliğine bağlıydı, âdildi insaflıydı. Yerini doldurmak çok zordur.
3. İstanbul Müftüsü ve Diyanet İşleri Başkanı Erzurumlu dersiamdan ÖMER NASUHİ BİLMEN Efendi hazretleri. Bu zatın ilme, irfana, ümmete yaptığı hizmetler saymakla bitirilemez. Yıl 1949… Ezan-ı Muhammedi (Salat ve selam olsun ona) okumak yasak… İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi onun “Hukuk-i İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu” adlı muhalled ve muhteşem eserinin birinci cildini yayınlamıştı. Hem de İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’ın “İstikbalin kanun vazıları, hazırlayacakları kanunları bu kitaptan çıkartacaklardır” sözüyle. Sıddık Sami’ye bu sözü söyletmek başlı başına bir keramet ve fazilettir. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki kısa Fransızca mütercimliğim esnasında hazretin hususi kalem müdürlüğünü yapmıştım. Osmanlı Devleti yıkılış devrinde bile ne büyük ulema ve fukaha yetiştirmiş. Ömer Nasuhi Efendi medrese talebesiyken bir roman yazmış, bir de matbu Farisî divanı vardır.
4. Üstadları sayarken NECİP FAZIL KISAKÜREK’ten bahsetmemek mümkün mü? Necip Fazıl Şeyh Abdülhakim Arvasî hazretlerinin nazarıyla hidayete kavuşmuş büyük fikir adamı, büyük şair, büyük edip idi. Onun için tek başına bir ümmet denilse şayestedir. Büyük hizmetleri dokunmuştur. Benim üzerimde çok hakkı vardır. Rahmet ve minnetle anıyorum.
5. Gazetecilikte ilk üstadım Sebilürreşad mecmuası ve Asar-ı İlmiye Kütüphanesi sahibi Serezli EŞREF EDİP beydir. Galatasaray Lisesi’nde talebe iken ilk yazım, 1951’de Sebilürreşad’da basıldı. Eşref bey sabrın, sebatın, azmin mücessem heykeli idi. Doksan küsur yaşında bir hastahane odasında vefat ettiğinde yatağına bitişik etajerin çekmecesinde son makalesinin müsveddeleri varmış.
6. BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ hazretlerinden çok şeyler öğrendim. İstanbul’a geldiğinde kendisini ziyaret etmekle şereflendim. Onun Risale-i Nurları başlı başına iman, İslam, Kur’an hizmetleri mektebi idi. Kendileri ihlasın mücessem timsaliydi. En karanlık günlerde, en ağır zulümler ve baskılar altında büyük fütuhata nail olmuştur.
7. Talebelik yıllarımda büyük fıkıhçılarımızdan eski Amasya kadısı, Temyiz Mahkemesi daire başkanlığından emekli üstad ALİ HİMMET BERKİ’yi ziyaret ederdim.
8. NURETTİN TOPÇU. Son derece kültürlü, ahlaklı, karakterli, iffetli bir üstad idi. Yeni İstiklal’e makaleler lütfederdi. Kendisini Çemberlitaş’tan Kadırga’ya inen cadde kenarında Şatır sokaktaki mütevazı devlethanesinde ziyaret ederdim.
9. HASAN BASRİ ÇANTAY. Meal sahibi, edip ve nezih bir zattı. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Karesi mebusluğu yapmıştı. Müşkillerimizi ona danışırdık.
10.
. Ayaklı kütüphane idi. Dini konularda bilmediği yoktu. Sohbetlerinden yararlanır, müstenir olurduk.
11.
. Onun imamlık yaptığı İskenderpaşa Camii Türkiye’nin her yerine nurlar saçan bir mabetti ve günün beş vaktinde lebalep cemaatle dolu olurdu. İrşad sahibi, ehl-i sohbet, ehl-i dua, mübarek bir zat idi.
12.
hazretleri. Gizli bir hazine idi. Büyük manevi hizmetleri olmuştur. Sessiz sedasız, mütevazı. Mâneviyat âleminin sultanlarındandır.
13. Karagümrük Cerrahi Tekkesi postnişini ve
Yurtiçinde ve yurtdışında çok hizmeti ve himmeti olmuştur. En karanlık günlerde meydan açmış, zikrullah yaptırmıştır.
14. Medineli üstad
. Sohbetlerinden yararlandığım irfan ve feyiz sahibi bir zat-ı muhterem idi.
15. Beyazıt Camii imamlarından
. Sağlığında kıymeti yeteri kadar bilinemedi ama vefatından sonra cami imamı nasıl olurmuş anlaşılmıştı…
16. Sultanahmed Camii imamı mazanne-i kiramdan
hazretleri. O da gizli hazinelerdendi. Takva ve keramet sahibi idi. Nazarı ve nefesi kuvvetli idi. Arkasında çok namaz kılmışımdır.
17. Bulgaristanlı, Ezherî
. Bulgaristan’da kızılların, Türkiye’de Kemalîlerin hışmına uğramıştı. Konya’da yaptığı bir konuşmasındaki şer’î nikâh ile ilgili doğru beyanları üzerine ağır ceza mahkemesine verilmiş, ağır hapis cezasına çarptırılmış, zindana atılmıştı. Ehl-i Sünneti müdafaa etmiş, ehl-i bid’atired cerh ve ibtal etmiştir.
Yakın tarihte gerek bendenize, gerekse Ümmet-i Muhammed’e (Salat ve selam olsun ona) hizmet etmiş bütün hocaları, şeyhleri, üstadları, muallimleri, edipleri, minnet ve şükranla anıyor kendilerine rahmet diliyorum.
15.03.2015