Eskiden Marksisttiler Şimdi Atatürkçü
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Mart 2019
Pazar
Yirminci yüzyılın en büyük katliamı Marksist ideolojinin eseridir. Sovyetler Birliği’nde ve diğer komünist ülkelerde yüz milyon insan açlık, sürgün, zulüm yüzünden hayatını kaybetmiştir. Küçümsememekle birlikte, Hitler’in kıyım ve zulümlerinin, Stalin’inkilerin yanında çocuk oyuncağı kalacağını söylerim. Almanlar, Yahudilere yaptıkları zulümlerin dışında (Onlar da abartılmıştır) beyaz eldivenle, centilmence savaşmışlardır. İkinci dünya savaşı yıllarında Alman ordusu tarafından yayınlanmış “İslâm” adlı bir broşürde Alman ordusu mensuplarına Müslümanların sakin oldukları şehir ve ülkelerde dikkat edecekleri hususlar anlatılırken, “Bir Müslümanın kapısını çaldığınızda, yüzünüz kapıya dönük olmasın, çünkü kapıyı bir kadın açar ve sizinle yüzyüze gelirse bundan memnun olmazlar” diye yazacak kadar ince ve nazik hareket etmişlerdir. Jean Paul Sartre kitaplarından birinde Paris’teki Alman işgal ordusu subaylarının otobüslerde, metroda yaşlı kadınlara yer verdiklerinden bahseder.
Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar bizde hayli kalabalık bir kızıl yarı-aydınlar zümresi vardı. Bunlar liberal demokrasiyi yerin dibine batırır, Türkiye’yi Marksizmin, bilimsel sosyalizmin, doğu blokunda uygulanan halk demokrasisinin kurtaracağını iddia ederlerdi.
60’lı yıllarda Türkiye’deki bozuk düzenin alternatifi komünist sistemdi. Bozuk düzen sağanaksa, komünizm doluydu. Bu yüzdendir ki, o tarihlerde çıkardığım gazetelerde (Haftalık Yeni İstiklâl, günlük Bugün) komünizmle mücadele etmiştim. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşları mevcut rejimi yıkıp da ülkemizde kızıl bir sistem kurmuş olsalardı, Türkiye Kamboçya’ya dönecek, bizdeki Marksistler milyonlarca insanı öldüreceklerdi.
Komünistler o tarihlerde benim yaptığım anti-komünist yayınları ve faaliyetleri asla affetmemişlerdir. 1969’un bir Şubat günü, Dolmabahçe camiine sokulmadıkları için oradaki çimenliklerde namaz kılan Müslümanları, “Bunların kıbleleri Amerikan altıncı filosudur” (O gün Boğaz’da bazı Amerikan harp gemileri demirliydi) diye tahkir ederler. Bu komünistlerin can ciğer dostu olan bazı sözde İslâmcılar da buna benzer saldırı ve tenkitler yaparlar.
Sovyetler Birliği yıkılıp, Marksist ideoloji iflas edince bizdeki kızılların yapıştıkları kulplar ellerinde kaldı. Kısa bir şaşkınlık devresinden sonra bunların yüzde doksan dokuzu karşımıza cumhuriyetçi, demokrat, çağdaş, laik olarak çıktı. Eski komünist militanlardan öyleleri var ki, laik ve çağdaş ideolojiye yaptıkları hizmetler sonunda trilyonlar kazanmış, Boğaz’da yalılar elde etmişlerdir. Milyonlarca dolara transfer olan, ayda otuz kırk bin dolar maaş alan, bir yalıya beş on milyon dolar ödeyebilen bu eski kızıl militanları tanıyor musunuz?
Onlar sözde demokrat oldular ama, zihniyetleri ve kafa yapıları pek değişmemiştir. Sovyet sisteminde her şeyin üstünde bir ideoloji vardı. Bütün güç partinin elindeydi. Farklı görüşlere, çoğulculuğa, fikir hürriyetine izin yoktu. Baskı ve zulümler en fazla din ve inanç sahasında idi. Bizdeki eski kızıl, yeni laikler aynı yoldadır.
Bütün dinlere, bu arada İslâm dinine en fazla düşmanlık eden ideoloji ve sistem Marksizmdir. Lenin, “Din halkın afyonudur” demiştir. Marksizm Allah’ın varlığını inkâr eden bir felsefedir. Sovyetler Birliği’nde Bezbojnik (Allahsızlar) cemiyeti kurularak halkı dinden çıkartmak için yoğun, şiddetli, devamlı propagandalar yapılmıştır. Camiler yıkılmış, din adamları öldürülmüş veya hapse atılmış; din eğitimi kaldırılmıştır.
Sonunda ne oldu? Marksizm de, Sovyetler Birliği de çöktü. Bizdeki kızıllar bu çöküşten ibret aldılar mı? Almadılar. Var güçleriyle İslâm’la, Müslümanlarla savaşmaya devam ediyorlar. Başarılı olabilirler mi? Böyle bir şey mümkün değildir. Din çok büyük bir güçtür. Onun karşısında hiçbir ideoloji, sistem, zorba kuvvet, siyasî iktidar, rejim dayanamaz.
Bizde bir miktar Çin’e yönelmiş, Maocu kızıl vardır. Çin’de komünizm henüz çökmedi. Çökmedi ama büyük değişikliklere, tâdilata uğradı. Mao Anıtkabir’inden kalksa ve Çin’deki idareye baksa şaşırır kalır. Çin taraftarı Türk kızıllarının ne mal olduklarını anlamak için, onların Doğu Türkistan Müslümanlarına yapılan zulümler karşısındaki tutumlarına bakmak yeter. “Zulüm falan yok, bunlar Amerikan yalanlarıdır” diyorlar.
Maocu, Çin taraftarı bir Marksist olduğu iddia edilen karışık ve bulaşık bir adam var. Onun için “İngiliz ajanıdır” diyenler de oldu. Bu adam son derece azgın, galiz, aşırı bir İslâm ve Müslüman düşmanıdır. Allah’a, Peygamber’e, İslâm’a, Kur’ân’a, Şeriat’a saldırmakta hiçbir dinsiz ve kâfir bu adamı geçemez. Zamanımızın Ebû Cehil’i olan bu Maocu kızılın İslâmcı kesimde bir sürü dostu vardır. Aralarından su sızmaz. Can ciğerdirler. Bu sıkı fıkılık, bu muhabbet, bu sevgi nasıl izah edilebilir? Bu sırrı çözebilecek kişi var mıdır?
Kendi meşreblerinden ve fırkalarından olmayan Müslümanlara ateş püsküren bazı İslâmcılar hangi sebeple Allahsız, dinsiz, inkârcı kızıllarla dost olabiliyorlar, onları kendilerine veli ittihaz ediyorlar?
Eski kızılların hepsi de şimdi su katılmadık Atatürkçü kesildi. Nasıl oluyor bu iş? Hem Atatürkçüyüz diyorlar, hem de Nazım Hikmet’i baştacı ediyorlar. Atatürk ve Nazım iki zıt kutub değil midir? Nazım Atatürk rejimi tarafından tutuklanmış, muhakeme edilmiş, uzun ve ağır hapis cezasına çarptırılmış, on beş sene yattıktan sonra Demokrat Parti zamanında çıkartılan bir kanun ile serbest kalmış değil midir? Bu adamların Atatürkçülüğünün samimi olduğuna inanmak için son derece aptal ve geri zekâlı olmak gerekir. Atatürk’ü kullanıyorlar.
Atatürk İstiklal savaşı yıllarında Rusya’daki Bolşevik rejimle iyi geçinmiş, onlara ümit vermiş, büyük yardım almış, ardından sırt çevirmiştir. Galatasaray’da, bir tarih hocamız vardı. Enver Tekand bey. Bu zat Birinci Büyük Millet Meclis’inde Aydın mebusuymuş. “Maaşlarımızı çil çil Rus altınlarıyla alırdık” demişti bir gün.
Komünist Lider Mustafa Subhi ve yanındaki yoldaşları Karadeniz’in karanlık ve derin sularında kim boğdurmuştur?
Hâfıza-i beşer nisyan ile mâlül… (İnsan hafızası unutma hastalığı ile illetlidir). Milyonlarca halk, gençlik yakın tarihi bilmiyor. Bazı İslâmcıların Marksistlerle işbirliği yapmasını, onlarla dost olmasını tabiî gören Müslümanlar var. Onlara gerçekleri anlatmak o kadar zor ki… 26 Haziran 2000