EvangelistlerinYeni Haçlı Seferi (2)
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Şubat 2019
Cuma
Evangelistlerin inancına göre, Âhir Zaman’da Hazret-i İsa’nın dünyaya tekrar gelmesi için bütün Yahudilerin Filistin’de toplanmaları gerekmektedir. Onların sözcülerinden Gary Bauer, “Tanrı İsrail toprağını Yahudi halkına vermiştir. Ne Avrupa, ne Rusya, ne de başka bir dünya gücü bu ülkenin geleceği ve kaderi hakkında konuşabilir” diyor. Evangelistlere göre Hazret-i İsa tekrar gelince Yahudiler, bu sefer ona iman edecekler ve tümden Hıristiyan olacaklarmış. Etmezlerse de kesin olarak yok olacaklar, silineceklermiş.
İsrailli – Amerikalı Yahudi yazar Gershom Gorenberg, “Âhir Zaman” adlı kitabında Evangelistler için “Onlar Yahudileri sevmiyorlar. Evangelik selâmet doktrini beş perdelik bir piyestir, Yahudiler beşinci perde sonunda tarihten silinirler…” demektedir.
Evangelistler para, medya, maddî imkân, yetişkin ve kalifiye eleman bakımından son derece güçlüdürler. Emellerine ve hedeflerine ulaşmak için cömertçe, avuç avuç dolar dağıtmaktadırlar. Bizde birtakım vakıfların, derneklerin, lobilerin onlardan para aldığı, birtakım “raporlara” dayanılarak iddia edilmektedir. İslâmcı kesimden bazı yazarların da maaş ve câize aldığı söylenmektedir. Bu konulardaki iddialar istihbarî ve zannî mahiyettedir, başarılı ve güçlü gazetecilerin polis hafiyesi gibi çalışarak bilgi ve belge toplamaları temenni olunur.
Bu konuda bilgili oldukları iddia edilemez, zaman zaman bazı gazetelerde bu konuda heyecan ve telâş uyandırıcı haberler ve yorumlar yayınlanıyor, birkaç gün sonra konu yeniden unutuluyor.
Müslümanlar agresif misyonerlik konusunda yeterli derecede şuurlu mudurlar? Bu soruya da müsbet cevap vermek mümkün değildir.
Türkiye Müslümanlarının bu topyekûn Haçlı Seferine karşı koyacak gücü var mıdır? Maalesef yoktur.
Şu hususa bütün Müslümanların dikkat buyurmalarını istirham ediyorum:
Türkiye’yi Hıristiyanlaştırmak, İslâm’ı bu ülkeden kazımak maksadıyla son derece kararlı, azimli, gözü kara, cinnet derecesinde cüretkâr, agresif misyonerlik faaliyetlerine karşı Diyanet İşleri Başkanlığımız dişe dokunacak, sadra şifa olacak bir faaliyet, bir savunma, bir uyarı kampanyasına girişmemektedir.
Diyanet bu konuda niçin susuyor?
Bu sorunun cevabını bulmak o kadar zor değildir. Birtakım güçler, bazı politikacılar, Diyanetin agresif Evangelist misyonerliğe karşı koymasını, cevap vermesini, İslâm’ı ve Müslümanları müdafaa etmesini istemiyorlar da onun için.
Yukarıdan “Sakın ha! Misyonerlik faaliyetlerine karşı tepki göstermeyeceksiniz…” baskıları ve telkinleri yapılmasa Diyanet bu konuda neler yapabilir?..
1. Din hocalarına, ilâhiyatçılara kısa metinli, özlü, tesirli broşürler hazırlatarak bunları milyonlarca adet bastırabilir, müftülükler vasıtasıyla halka dağıtabilir. Müslümanlar, kâr gayesi güdülmemek, ticaret yapılmamak, broşürler maliyet fiyatına 100’lük, 1000’lik paketler halinde ucuza verilmek şartıyla bunları seve seve alırlar ve çevrelerinde dağıtırlar.
2. Bu broşürlerde Hazret-i Muhammed’in Allah’ın en son hak peygamberi olduğu, Kur’ân’ın ilâhi Kitap olduğu, İslâm dininin hak din olduğu anlatılır, Müslümanların Hazret-i İsa’ya iman ettikleri belirtilir. Ancak bu gerçeklerin söylenmesi Başkan Bush’u ve agresif misyonerleri memnun etmeyeceği gibi Türkiye’ye hâkim olan Pembeleri de hoşnut kılmayacaktır.
3. Türkiye’nin 70 küsur bin camisinde, her hafta cuma günü hutbe okunmaktadır. Diyanete yukarıdan baskı yapılmasa bu hutbelerde sık sık misyonerlik propagandalarına karşı güçlü ve tesirli cevaplar verilebilir.
Türkiye Müslümanları, Evangelist Haçlı Seferi karşısında gerçekten çok kötü durumdadır. Maalesef bu konuda bazı dinî cemaatler de, akıl almaz bir zihniyet ve tutum sergilemektedir. Geçenlerde Vakit gazetesinde Ali Eren hoca yazdı: Rusya’da bir Rus hanım Müslüman olmuş, başını örtmüş, bir Türk ile evlenmiş. Onu bu halde gören İslâmî bir cemaat mensubu, “Müslüman olmasına hacet yoktu, Hıristiyanlık da hak dindir…” mealinde acayip bir cümle sarf etmiş… Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr!
Türkiye’de şu anda, doların veya euronun milyarlarına hükmeden birtakım dinî cemaat büyükleri bulunmaktadır. Bunlar Hazrettir, Hoca Efendidir, Efendidir, Ağabeydir, Şu veya Budur. Peki, bu zevatın, İslâm’ı bu ülkeden kazımaya ahd ve azmetmiş agresif misyonerliğe karşı harekete geçmesi gerekmez mi? Misyonerler gece gündüz çalışırken bu muhteremler ne yaparlar acaba?
Birtakım İslâmî hizmetleri ve faaliyetleri yapabilmek için az veya çok maddî imkân, teşkilât, eleman, kadro bulunması gerekir.
Meselâ: Misyonerleri red ve cerh etmek için, İslâm’ı savunmak için bir ilim heyeti kurulur. Bu heyet küçük broşürler, kitapçıklar, kitaplar hazırlar, bunlar büyük sayıda bastırılıp yayılır. Peki, bu iş için gerekli para ve sermaye nereden temin edilecektir?
19’uncu asrın ortalarında İngilizler Hindistan’a hâkim olmuşlar ve misyonerler yerli halkı Teslis dinine davet etmeye başlamışlardır. O tarihte Hindistan’da Rahmetullah Efendi adında büyük ve gayretli bir İslâm âlimi yaşamaktaydı. Bu zat Protestan misyonerlerinin ileri gelenlerinden Rahip Pfander’i bir açık tartışmaya davet etti. 1954’te Rahmetullah Efendi ile adı geçen papaz arasında, halkın da dinleyici olarak katıldığı bir tartışma yapıldı, konular şunlardı: Hıristiyanların ellerindeki kutsal kitapların gerçek olup olmadığı, tahrif edilip edilmediği; Hazret-i Muhammed’in hak peygamber olup olmadığı; Kur’ân’ın hak Kitap olup olmadığı; Teslis inancının hak inanç olup olmadığı ve saire… Sonunda Rahmetullah Efendi galip geldi ve tartışmayı Arapça büyük bir kitap halinde yazıp yayınladı:
ü’l-hak. Bu kitap Türkçe’ye de çevrildi. 1880’de Fransızca tercümesi iki cilt halinde Paris’te bastırıldı.
İzharü’l-hak’ın Arapça’sından yeni bir Türkçe tercümesinin yapılması, on binlerce, yüz binlerce basılması gerekmez mi? Peki, bu hizmeti kimler yapacak? İmkânlı Müslümanlar yapmadığına göre cinlerin yapmasını mı bekliyoruz? 17 Temmuz 2004