EvangelistlerinYeni Haçlı Seferi (3)
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Şubat 2019
Cumartesi
Müslüman Türkiyelilere bazı acı gerçekleri çok açık, çok çıplak bir şekilde ve yüksek sesle söylemek gerekir. Bir kere söylemekle de bitmez, bıktırmayacak şekilde, devamlı olarak tekrar etmek gerekir. Ta ki, uyansınlar.
Biz milyonlarca Müslüman şu anda gaflet içinde yaşarken agresif misyonerler ülkemizi çökertmek ve parçalamak, bizi Tevhid inancından Teslis inancına çekmek, İslâm’ı bu coğrafyadan silmek ve kazımak için gece-gündüz var güçleriyle çalışmaktadırlar.
“Ülkeye zarar veriyorlar, millî kimliği eritmek istiyorlar…” gerekçesiyle Kamboçya hükümeti agresif misyonerlerin bir kısmını hudut harici etmiş, geri kalanların faaliyetlerini de sıkı kontrol altına almıştır. Ankara iktidarı niçin Kamboçya iktidarı kadar uyanık, gayretli değildir?
Ülkemizin yakın tarihe kadar bir tek Hıristiyan yaşamadığı yüzlerce şehrinde yeni kilise binaları yapılmış, faaliyete geçmiş yahut yapılmaktadır.Yarın bu rakam binlere ulaşacaktır. Şimdiden tedbir alınmazsa birkaç sene sonra belki de gerekli savunma ve korunma yapılamayacaktır.
“Türkiye Müslümandır, Müslüman kalacaktır; misyonerler hiç kimseyi kendilerine çekemezler…” gibi edebiyatları bırakalım da aklımızı başımıza toplayalım. Son 70 sene içinde yeterli din kültürüne ve şuuruna sahip olmayan milyonlarca vatandaşımız yetişmiştir. Misyonerler fiilen İslâm’dan kopmuş olan bu vatandaşlarımızdan bir kısmını kandırarak, para vererek, maddî imkân temin ederek, zengin ülkelere göç etme vaadinde bulunarak pekâlâ kendi dinlerine ve tarikatlarına çekebilirler.
Agresif Evangelistler, Cezayir’deki Berberîlere kanca atmışlardır. Bizde de bir kısım Alevî vatandaşlarımızı kazanmak için çalışıyorlar. Henüz fazla taraftar bulamamışlarsa da birtakım şehirlerimizde 70, 80, 90 kişiyi Evangelist yapmışlardır.
Bir Anadolu şehrinde bir kilise açılır, başına bir papaz geçirilir, 80-90 kişilik bir cemaat oluşturulursa ileride hiçbir güç bu kiliseyi kapatamaz, bu papazı uzaklaştıramaz, bu cemaati dağıtamaz. Bu husus da iyi bilinsin.
Birkaç Müslüman bir araya gelseler, İslâm’ı yaymak ve misyonerlerle mücadele etmek için bir dernek tüzüğü hazırlasalar ve ilgili mülkî makamlara dilekçeyle müracaat etseler, “Efendim biz, böyle bir dernek kurmak istiyoruz, gereken iznin verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz” deseler ne cevap alacaklardır:
-Olmaz!.. Lâik Türkiye Cumhuriyeti’nin dernekler kanunu vardır, bu kanun Türk vatandaşlarına din derneği kurmayı yasaklamaktadır. Masonlar mason derneği kurabilirler, çağdaşlar çağdaş derneği kurabilirler, şu veya bu ideolojiye mensup olanlar o ideolojinin derneğini kurabilirler ama Müslümanlar İslâm derneği kuramazlar…
Evangelistlerin merkezleri Amerika’dadır, orada çok geniş bir din hürriyeti vardır, din ve tarikat derneği kurmak serbesttir. Onlar bu haklardan ve hürriyetlerden yararlanıyor ve bizi İslâm’dan uzaklaştırıp Evangelist yapmak istiyorlar. Biz Türkiyeli Müslümanlar ise böyle bir din hürriyetine sahip değiliz, binaenaleyh onlarla eşit değiliz.
Misyonerlerle mücadele işini siyasî iktidardan beklemek boş bir hayalden başka bir şey değildir. Müslümanların içinden birtakım gayretli, hamiyetli, ahlâklı, faziletli, kültürlü, becerikli insanların çıkıp bu mücadeleyi yapmaları gerekmektedir.
Unutulmaması gereken acı bir husus da şudur: İslâmî kesimde birtakım ahlâksız, şerefsiz, namussuz, rezil rantçılar, yiyiciler, din sömürücüleri, kemik yalayıcıları peydahlanmıştır. Onlar bir işte, bir hizmette, dinî bir faaliyette rant, menfaat, para kokusu sezerlerse hemen o sahaya yönelirler ve hizmetleri, faaliyetleri mıncıklar, berbat ederler. Hiçbir İslâmî hizmet ve faaliyetin bu alçak haşarat tarafından mıncıklanmasına, paraya tahvil edilmesine izin verilmemelidir.
İslâmî kesimden bazı kişilerin misyonerlik, Amerikancılık, Global Ortadoğu Projesi gibi konulara destek vermek için dışarıdan para aldıkları söyleniyor. Birtakım Pembeler, İslâm karşıtları, ültra-lâikler de dış caizeler alıyorlarmış. İslâmî kesimde bol kadrolu, geniş maddî imkânlı günlük gazeteler, haftalık dergiler, televizyonlar bulunmaktadır. Bunların, hiç olmazsa birkaçının bu konu üzerine eğilmeleri ve hiç kimsenin gözünün yaşına bakmaksızın meseleyi aydınlatmaları gerekir.
Misyonerlikle mücadele işçinin, köylünün, küçük esnafın, toplumun alt tabakasının işi ve vazifesi değildir. Bu iş ve vazife gerçek din âlimlerine, gerçek Müslüman aydınlara (kaç gerçek Müslüman aydınımız vardır acaba?), hamiyetli zenginlere, Karun’un servetinden daha büyük imkân ve bütçelere sahip dinî cemaatlere ve tarikatlara düşer.
Dünkü yazımda belirtmiştim, Hindistan İngiliz işgalindeyken İslâm uleması misyonerlerle mücadele etmiştir. Şu anda Türkiye Müslümanlarında mücadele şuuru, azmi ve iradesi yoktur.
Ne kadar teessüf etsek, öfkelensek, üzülsek hakkımızdır. Öyle Müslümanlar görüyoruz ki, “Dinlerarası diyalog… Evrensel kardeşlik… İbrahimî dinler…” edebiyatıyla agresif misyonerlerin ekmeğine yağ sürmektedirler.
Evangelistler, tehlikeli hayaller peşinde koşuyorlar. Dünyadan İslâm’ı silip kazımak mümkün ve muhtemel değildir. Onların fanatizmi, saldırganlığı, azgınlığı yerküresini ve insanlık âlemini 3’üncü Dünya Savaşı’na götürmektedir. Bu savaş sonunda en büyük darbeyi İsrail ve Yahudiler yiyecektir. Yahudilerin aklı varsa Evangelistlerin oyunlarına gelmemeleri gerekir.
Tevhid inancı, İslâm dini, Kur’ân Allah’ın koruması altındadır. Allah’la hiç kimse mücadele edemez, başa çıkamaz. Ancak, muhterem Müslümanların şu hususu iyi bilmeleri gerekir: Dinlerini, İslâmî kimliklerini, vatanlarını saldırganlara karşı korumazlarsa onlar da, sille yerler, zarar görürler…
Yalova’da hüsn-i hat ve tezhib sergisi açıldığını memnuniyetle haber aldım. Geçen sene üstad Hüseyin Kutlu hocaefendi orada hat dersleri vermiş. Tezhibi Fatma Zehra Aktaş öğretmiş. Sergi Yalova Nikâh ve Nişan salonunda 19 Temmuz’a kadar gezilebilir. Tebrik ediyor ve her şehrimizde böyle sanat ve kültür faaliyetleri yapılmasını temenni ediyorum. 18 Temmuz 2004