Salı

 

Referandum’da nasıl oy vereyim ki, şu isteklerime doğru, az veya çok bir ilerleme olsun?

(1) Devletin, ülkenin, halkın üzerindeki ordu vesayeti kalksın. Ordu sadece vazifesi ile uğraşsın, aktif siyaset yapmasın. Ordu dine ve dindarlara cephe almasın. Din ve dindarlar tehdit ve tehlike olarak görülmesin.İrtica heyulası geçer akçe olmaktan çıksın.

(2) Ülkemde bir tek meşru devlet olsun, bir veya birkaç derin devlet olmasın.

(3) Yargı devlet içinde devlet olmasın, yüksek yargı kurumları politika yapmasın, parti gibi hareket etmesin.

(4) Miadı dolmuş fosilleşmiş resmî ideoloji kalksın, onun yerine (a) Âdil hukukun üstünlüğü, (b) Evrensel insan hakları, (c) Millî kimlik ve kültür, (d) Millî barış ve uzlaşma gelsin.

(5) Tarihî kopukluk ve ârıza gitsin, tarihî devamlılığa dönülsün.

(6) YAŞ kararlarıyla, yargı yolu kapalı olarak ordudan atılarak büyük zulme, haksızlığa, gadre uğrayan vatandaşlar mahkemelerde haklarını arayabilsin.

Bu isteklerimin gerçekleşmesi için bugünkü militarist (askerî) anayasanın değişmesi gerekiyor.

Halk oyuna sunulacak değişiklikler tatmin edici değildir ama az da olsa bir faydası olacaktır, başka değişikliklere yol açacaktır.

Aslında yapılması gereken iş, bu anayasayı toptan, tamamıyla kaldırıp, yerine mükemmel bir anayasa getirmektir.

Yakın tarihte, TC vatandaşı olan bir köy halkına insan pisliği yedirilmiş, hadise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmiş ve devletimiz mahkûm olmuştur.Artık bu gibi pisliklere son verilmesi gerekmektedir.

Resmî ideolojinin baskıları ve tabuları yüzünden Türkiye’de her şeyin çivisi çıkmıştır. Hatalardan dönülmesi, yaraların sarılması, topyekûn bir ıslah seferberliğine başlanması gerekmektedir.

Anayasa referandumunu iktidara güven oyu vermek gibi görenler ve gösterenler yanılıyor.

Bir vatandaş, hem iktidara muhalif olabilir, hem de

anayasa değişikliğine evet

diyebilir.

Bendeniz 50 yıllık gazetecilik hayatım boyunca çok baskıya mâruz kaldım, mahkemelerde süründüm, zindanlara atıldım, ülkemden kaçıp altı sene kadar gurbetlerde yaşadım, inançlarım yüzünden düşman muamelesi gördüm, hakarete uğradım. Kendim dahil, hiçbir vatandaşın sırf dini, inançları, görüşleri yüzünden cezalandırılmasını istemiyorum.

AK Partisi daha uzun yıllar iktidarda kalmak istiyormuş ve bu yüzden anayasa değişikliğini kendisinden tarafa yontuyormuş. Bu sakıncaya rağmen anayasa değişikliği yapılmalıdır.

Siyasî iktidarlar devamlı olmazlar

. Yıpranırlar, kirlenirler ve değişirler.

Önemli olan husus, halk oyu ve iradesi ile gelen bir iktidarın yine halk oyu ve iradesi ile gitmesidir.

Anayasa değişikliğinin maslahatı

(iyi ve olumlu tarafları)

mefsedetinden

(kötü ve fesat taraflarından)

daha fazladır.


Bugün ülkemizde olup bitenler

87 yıllık Cumhuriyetimizin

en önemli hadisesidir. Müslüman bir vatandaş olarak bu ülkede en az Masonlar, Sabataycılar, Kriptolar kadar hür olmak istiyorum.

Kendi vatanımda sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci, parya olarak yaşamak istemiyorum.

Az buçuk tarih bilen bir kimse olarak

bu coğrafyanın bir fitne ve fesat coğrafyası olduğunu

iyi biliyorum. AK Partisinin hayırlı, faydalı, iyi işlerini ve hizmetlerini destekliyorum; yanlış işlerini desteklemiyorum.

Anayasa değişikliği kabul edilecek ve her şey düzelecek, ülke süt liman olacak…Böyle aptalca ve salakça ümitlere kapılacak kadar saf değilim. Önümüzdeki aylarda, yıllarda Türkiye’de, Ortadoğu’da, İslâm dünyasında, bütün dünyada çok büyük, çok vahim, çok dehşetli hadiseler olacağına dair içimde bir sezgi var.

Türkiye beşerî yatay iradeyle kendini ıslah yoluna girmezse, büyük bir tıkanma olacak, dikey iradeyle akıl almaz değişiklikler olacaktır.

(İkinci yazı) MEVLÂNÂ DERGAHI DARPHANE DEĞİLDİR

Konya’da Hz. Mevlânâ Dergah-ı şerifinin para basan bir darphane gibi olduğu, burası özelleştirilirse çok turist çekeceği ve çok para getireceği konusunda bir beyan okudum ve çok ama çok üzüldüm.

(1) Mevlânâ dergah-ı müze değil, tekkedir.

(2) Böyle bir mekan ve makamın müze haline getirilmesi bir insan hakları ihlalidir, din ve inanç hürriyetine vurulmuş ağır bir darbedir.

(3) Bu mekan

en kısa zamanda müzelikten çıkartılmalı, aslî hüviyetine döndürülmelidir.

(4)

Mevlânâ ve Mevlevilik ile
para, kazanç, maddî ticaret
birarada düşünülemeyecek kavramlardır.

(5) Hz. Mevlânâ vekilharcına sormuş: “Bugün yiyecek içecek olarak evde ne var, mutfağın ve kilerin durumu nasıldır” Vekilharç “Efendim hiçbir şey yok. Kiler tam takır, mutfakta tencere kaynamıyor, yiyecek hiçbir şey yok” deyince Allah dostu o büyük Velî “Oh ya Rabbi, Çok şükür, evim Peygamber evine benzedi…” buyurmuşlar.

(6) Mevlânâ dergahında hakikî Mevlevî ayinleri yapılmalıdır

. Önce camide vakit namazı kılınmalı, ondan sonra zikrullaha geçilmelidir.

Şeriatsız tarikat olmaz!

(7) Dergahın civarına, mimarisi çok güzel ve uyumlu

enstitü, misafirhane, kütüphane

binaları yapılmalıdır.

(8) Misafirhanelerde, yurdun her köşesinden, dünyanın her yerinden gelen konuklar düşük ücretlerle yedirilip barındırılmalıdır.

(9)

Dergaha girmek için kimseden beş kuruş bile alınmamalıdır.

(10)

Ayasofya’ya, Mevlânâ türbesine para ile adam sokmak büyük bir rezalettir.

(11) En yakın zamanda

özel Mevlânâ İlahiyat Fakültesi açılmalı

, Ehl-i Sünnete göre eğitim vermelidir.

(12)

Karı erkek karışık semaların gerçek Mevlevilikte yeri yoktur.
Bu gibi çirkin bid’atlere son verilmelidir.

(13)

Mevlânâ dergahı bir darphane değildir bir âşıklar kâbesidir.

O makama noksan gelen, iyi ve gerçek Müslüman olur. 18 Ağustos 2010