Evliyâ
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Çarşamba
On Muharrem Pazar günü yatsı namazını Kocamustafapaşa’da Sümbül Sinan Hazretleri Cami-i şerifinde kıldım. Sümbül Sinan Hazretleri (Allah yüce sırrını kutsasın), diğer büyük evliyaullah gibi, Müslümanların velinimetlerindendir. Onlar mâneviyat ve ruhaniyet âleminin vâlileridir.Bu ülkeyi, bu şehri İslâm’a kazandıran sultanlara, emîrlere, kumandanlara ne kadar şükran borçlu isek, âmil ulemaya ve kâmil mürşidlere de o kadar, belki daha fazla minnet borcumuz vardır. Biz buralarda onların gayretleri, himmetleri, hizmetleri ile varız.
İstanbul böyle velinimetlerin kabirleri, makamları, türbeleri ile doludur. Onları ziyaret etmemiz, kabirlerinde Fatiha okuyup, sevabını onlara bağışlamamız gerekir. Onların bize bıraktıkları mirasa sahip çıkmamız, öğütlerine uymamız, gösterdikleri yoldan gitmemiz kurtuluşumuz için elzemdir.
Ulema ve evliya bize neleri tavsiye ediyor:
Önce sahih itikad sahibi olmayı tavsiye ediyorlar. Allah’ın rızasına, Peygamberin (Salat ve selâm olsun O’na) anlayışına, Ashab-ı Kiram’ın inancına uygun bir itikad…
İkinci olarak ibadetleri yerine getirmek. İbadetlerin başı da günde beş vakit namaz kılmaktır. Tâdil-i erkân ile dosdoğru kılmak. Ehlullah efendilerimiz cemaate de çok önem vermişlerdir. Sümbül Sinan Hazretlerinin şeyhi Merkez Muslihiddin efendi hazretleri farz namazları daima cemaatle eda ederlermiş. Nadiren camideki cemaate yetişemezlerse icabında para vererek adam bulur ve cemaatle namaz kılarmış.
Üçüncü olarak hakikî ulema ve evliya Peygamber Efendimizin Sünnetine uyarlarmış.
Dördüncü olarak zühd sahibiymişler. Yâni dünyaya ve zenginliklerine sırt çevirmiş olarak kanaat, tevazu, gönüllü bir fakirlik içinde yaşarlarmış.
Beşinci husus: Gerçek din âlimleri ve gerçek veliler yüksek bir ahlâka, Kur’ânî edebe sahiptiler. Onlar Resûl-i Kibriya Efendimizin vekilleri, halifeleri, vârisleri idiler. Ahlâkları da Peygamber ahlâkına uygundu.
Altıncı: Onlar ihlâs ve istikamet üzere idiler.
Ülkemizin her yerinde erenlerin, evliyanın, ehlullahın türbeleri ve makamları bulunmaktadır Velinimetlerimiz olan bu gibi yüksek zatları hatırımızdan ve gönlümüzden çıkartmamamız gerekir. Evliyayı seven, onların yolundan gider. Onların yolundan giden, dünya ve âhirette saadete kavuşur.
Ehlullah efendilerimiz bize kitaplar ve risaleler bırakmıştır. Onlardaki öğütleri, küçük faydalı broşürler şeklinde hazırlayıp, onbinlerce, yüzbinlerce, yekûn olarak milyonlarca bastırıp halka dağıtmak, okutmak lazımdır. Halk kütleleri büyük, ciltli, ilmî eserleri alamaz, alsa da okuyup faydalanamaz. Sade bir dille yazılmış, büyük ve derin kitaplardan seçilip süzülüp özetlenmiş küçük risaleleri herkes okuyabilir, anlayabilir.
Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufâî, Şah-ı Nakşibendî, İmam-ı Rabanî, Mevlânâ Celâlüddini Rûmî, Aziz Mahmud Hüdaî, Şabanı Velî, Hacı Bayramı Velî, Bursalı Üftade hazretleri, Ahmed Yesevî, Akşemseddin Göynükî, İbrahim Hakkı Erzurumî, İsmail Hakkı Bursevî, Nureddin Cerrahî ve daha yüzlerce büyük velinin kitaplarından veya menkıbelerinden seçilecek ve küçük broşürler halinde halka ve gençliğe dağıtılıp okutturulacak öğütlere milletimiz ilâç gibi muhtaçtır. Ülkemizi, halkımızı kasıp kavuran fenalıklar, fesatlar, nifak ve şikaklar ile ancak bu şekilde mücadele edebiliriz. Evliyaullahın nasihatlarında büyük sırlar, feyizler, bereketler, tesirler bulunmaktadır.
Müslümanları uyarmak ve doğru yola sokmak, küçük hocaların, ilâhiyatçıların işi değildir. Bugünün hocaları, ilâhiyatçıları, dünün büyük ulemasının, meşayihinin, evliyasının eserlerine sarılmalı, halka onlar anlatmalıdır.
İslâm kuru bir nazariyeden ibaret değildir. İslâm bir aksiyondur, din yaşanarak anlaşılır. Geçen asırlarda yaşamış ulema ve evliyanın hayatlarında, menkıbelerinde bizim için çok güzel örnekler bulunmaktadır.Nasıl yaşamışlar, nasıl hizmet etmişler, nasıl namaz kılmışlar, dünyaya nasıl arka çevirmişler, nasıl sabr etmişler?.. Bunları okumamız ve elimizden geldiği kadar hayatımıza tatbik etmemiz, ibret almamız gerekir.
Zamane Müslümanları çok ben diyor. Onsekiz yaşında dindar gençler konuşurken, dinî konularda “Benim görüşüme göre bu mesele şöyledir, böyledir…” diye lâflar ediyor. Ben demek ayıptır. Dinî bir mesele ve konuda “Benim görüşüme göre…” şeklinde konuşmak bin kere ayıptır. Artık ben edebiyatını bırakalım ve büyüklerimizin öğütlerini, görüşlerini, talimatını öğrenelim, öğretelim, anlatalım, bunlara uyalım.
Eski asırlarda nice büyük ulema, küçük bir ilmihal veya öğüt kitabı yazmaktan bile hayâ ederler de, merhum ve mağfur Birgili Mehmed Efendi’nin Vasiyatnâme’sini (Öğüt kitabını) tavsiye eder, okuturlarmış. Zamanımızda herkes kitap telif ediyor. Telifat perdesi altında da bir sürü telefat oluyor.
Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş devirlerinde tarikatların, şeyhlerin, evliyanın büyük tesiri, hizmeti, himmeti olmuştur. Şeyh Akşemseddin hazretlerine bağlı olmasaydı, delikanlı Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u feth edebilir miydi?
Biz bugün Müslümanlar olarak şu ülkede var isek, bunu asırlarca önce i’lâ-yı kelimetullah için Horasan ve Türkistan tarafından buralara gelen mâneviyat büyüklerimize borçluyuz. Ruhaniyetleri üzerimizde sayeban olsun.
Evliyaullah’a düşmanlık büyük bir felâket ve hasarettir. Deniz fırtınalı, her yer karanlık, gemi bin tehlikeye mâruz, a zavallı bu müşkil durumdan sen kendi aklın ve fikrin ile kurtulabilir misin?
Sadece kuru kuruya seviyorum demekle iş bitmiyor. Evliyayı hem seveceksin, hem de yollarından gideceksin. Onlar islamın emirlerine sımsıkı sarılmışlar, onun ahkâmını yerine getirmişlerdi; sen de öyle yapacaksın. Onlar Sünnet-i Resûlullah’a bağlıydılar; sen de öyle olacaksın. Onlar dünyaya ve paraya tapmazlardı; sen de öyle olacaksın.
Bazı câhil Müslümanlar şaşırıp bir takım zındık ilâhiyatçıların peşinden gidiyor. Zavallılar, Mevlâyı bulayım derken belâlarını buluyor. Kimisi de şeyh diye müteşeyyihlerin ardından koşuyor. Para saymaktan tesbih çekmeye vakit bulamayan kişiden şeyh olur mu?
İnsana cüz’î irade, hürriyet verilmiştir. Mevlâsını arayan hakikî ulemaya ve hakikî şeyhlere tâbi olsun. Belâsını arayan da insî ve cinnî şeytanlara, tağutlara, zındıklara tâbi olur. 28 Mart 2002