CumartesiMuhyiddin Arabî’nin, Mevlânâ Celâlüddin Rûmî’nin, Hacı Bektaşı Velî’nin ve diğer ulu kişilerin ve pîrlerin temsil ettikleri evrensel İslâm yolunda yürüyen yeterli sayıda vasıflı, güçlü, üstün Müslüman davetçiler bulunması lazımdır. Bu yol Şeriat, Tarikat, Hakikat yoludur. Dinsizler iştahlanmasınlar, Mevlânâ Celâlüddin Rûmî’nin metodu Şeriat ahkâmı, Şeriat’ı bütünüyle uygulamak üzerine kuruludur. Hazret, ömrü boyunca Şeriat’ı yaşamış, beş vakit namazdan başka nafile namazlar kılmış, Ramazan orucunun dışında nafile oruçlar tutmuş, Sünnet-i seniyeye uymuştur.

İslâm, bidayette (başlangıçta) başka dinlere, medeniyetlere, devletlere mensup kütlelerin ihtida etmeleriyle (Müslüman olmalarıyla) kuvvetlenmiş ve bir asır içinde Çin sınırlarından Pirene dağlarına dayanan bir devlet ve medeniyet kurmuştur. Bu devirde de, Müslümanların kurtuluşu ve izzeti yeterli sayıda Avrupalı ve Amerikalı’nın kütlevî şekilde Müslüman olmasına bağlıdır. Onların “devşirilmesi” için de Muhyiddin Arabî’lerin, Mevlânâ’ların evrensel ve tasavvufî İslâm yorumu gereklidir.

Muhyiddin Arabî’nin zıt kutbu İbn Teymiye’dir. İslâm dünyasında görülen sertlik, aktivizm, şiddete dayalı eylemler İbn Teymiye’nin ve takipçilerinin eseridir. Ometodla kurtuluş, izzet, zafer çok zordur.

Zaman, gönül yoluyla fütuhat zamanıdır.

Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da, başka Batı ülkelerinde ihtida etmiş (Müslüman olmuş) milyonlarca insan vardır. Bunlar zorla, kılıç tehdidiyle Müslüman olmamışlardır. Kendi istekleriyle, gönül yoluyla olmuşlardır.

Bugünkü İslâm dünyası, genelde İslâm’ı iyi bir şekilde temsil edememekte, iyi örnek olamamaktadır. Binaenaleyh İslâm ile Müslümanları ayrı mütalaa etmek, İslâm’ın yanlış, kötü, kalitesiz uygulamaları hususunda Batılıları uyarmak gerekmektedir. Bu da, samimiyetle özeleştiri yapmamız ile olur. İslâm doğru, iyi, güzeldir; Müslümanlar ise her zaman böyle olamıyor.

Peygamberimiz “İnsanlara akılları ve kültürleri derecesinde hitap ediniz” buyuruyor. Batılı’nın kendine göre bir aklı vardır. Zihniyeti değişiktir. Onların içinde ırk, insan cinsi olarak çok üstün örnekler bulunmaktadır. Ben ırkçı değilim ama ırk denilen bir realite olduğunu biliyorum. İnsanlar, insan olmak haysiyeti itibarıyla hukuk önünde eşittir, lâkin her hususta eşit değildir. Atların, ineklerin, koyunların çeşit çeşit ırkları olduğu ve bu ırkların hepsi de vasıf, verimlilik bakımından eşit olmadığı gibi insanlar da birçok hususlarda eşit değildir. Avrupa’nın ve Amerika’nın üstün insanlarından milyonlarcasının Müslüman olması ve İslâm’a hizmet etmesi zaruret derecesinde bir lüzumdur.Biz Müslümanlar, İslâm Âlemi şu anda kendi kendimize yeterli olamıyoruz.O halde, vaktiyle Osmanlıların yaptığı gibi kabiliyetli, vasıflı, üstün, işe yarar insan devşirmemiz ve bunları dinin ve ümmetin hizmetine koşmamız gerekir.

İslâm evrensel bir dindir. Müslümanlığı samimiyetle kabul eden kimseler Ümmet-i Muhammed’in asil üyesi olur ve ehliyetleri derecesinde iş ve hizmet görür. İslâm temiz dindir. Dinî hizmetlerde kesinlikle kirlilik, bulaşıklık, şâibe bulunmamalıdır. Müslümanlık en yüksek ahlâkın, evrensel faziletlerin, bütün iyi eylemlerin kaynağıdır. Bulaşık, makyavelist, ahlâksız, faziletsiz, hilekâr, sömürücü adamlar İslâm’a ve Ümmet’e asla hizmet edemez. Bazen cüz’î bir hizmetleri olsa da, bu hizmet “Allah bu dini fâsık (ve fâcir) kimse ile de güçlendirir, teyid eder” hadîsinin ışığında anlaşılacak istisnâî bir hizmettir.

İslâm uygulamasında örnek ve model Resûl-i Kibriya Efendimizdir. Sonra Ashabı, onlardan sonra Tâbiîn ve her asırda yaşamış olan sâlih seleflerdir. Bütün islâmî işlerde, hareketlerde, çalışma ve hizmetlerde Peygamber’e, Ashaba, sâlih seleflere uymak mecburiyeti vardır. Sünnet’e ve ilk Müslümanların eserlerine (yaptıklarına) ters düşen metodlarla yapılan sözde hizmetler hezimet getirir.

Otuz yıldan beri bu memlekette İslâm’a hizmet adıyla efsanevî paralar toplandı. Bu paralarla vasıflı, güçlü, üstün Müslüman kadrolar yetiştirilmesi, ilim ve kültür faaliyetleri yapılması, sanat ve estetik konusunda dünyayı hayran bırakacak eserler verilmesi gerekirdi. Bunlar yapılmamıştır.

İslâm bir medeniyet ve şehir dinidir. Kırsal kesim halkının da Müslüman olmaya hakkı vardır ama İslâm bir köylü dini değildir. Çağımız bir globalleşme ve şehirleşme çağıdır. Müslümanlar kültür ve zihniyet itibarıyla medenileşmelidir (şehirleşmelidir).

Müslümanlar problemlerini, sıkıntılarını kelle sayısı çokluğu ile halledip çözemez. Keyfiyet, vasıf konusunda üstün ve güçlü olmaları icab eder.

Medya çağımızın dördüncü gücü değil, birinci gücüdür. Müslümanlar medya cephesinde birinci güç olamıyorlar, bu sahada üstünlüğü elde edemiyorlarsa zillet içinde sürünmeye mahkumdurlar.

İlmî araştırmalar, kültür, sanat, tarih, edebiyat, mimarlık, hukuk tefekkürü, sosyal hizmetler, yardımlaşma, ticaret, üretim konusunda Müslümanların en önde koşması gerekir.

İslâmî hizmet ve faaliyetler, din sömürüsünün her türlüsünden arındırılmalıdır. Din sömürüsü en büyük alçaklıktır. Din sömürücüleri karı satan namussuzlardan daha rezil kişilerdir.

Lükse, konfora, aşırı tüketime, rahata, gösterişe, paraya ve zenginliğe kul köle olan Müslüman bir toplum batmaya, esaret zincirlerine mahkumdur.

İslâm’ın ve Ümmet-iMuhammed’in en büyük düşmanları dinsizler değil, din sömürsü yapan, dini imanı para olan, nefslerine put gibi tapan din baronlarıdır. Dinimize ihlâsla, samimiyetle, garazsız ivazsız, Allah rızası için hizmet eden ehliyetli zevata bir şey dediğimiz yoktur. Onların ellerinden öperiz. Lakin din baronları yok mu, hepsinin canları Cehennem’e!

İslâm karşıtları Müslümanları bölmek, parçalamak, şaşırtmak, birbirine düşürmek, yanlış yollara sokmak, bataklıklarda boğmak için sürüyle casus, ajan, provokatör kullanmaktadır. Ciğeri peş para etmez bir takım sahte mücahidleri ve hizmetkârları kullanmaktadır. Müslümanlar casusların iğvalarına (yalan dolanlarına, hilelerine) kanar, din sömürücüsü baronların peşinden koşarlarsa daha çok sürünürler.

Kuru lâflarla, boş edebiyatla kurtuluş ve hizmet olmaz. İman, ihlâs, istikamet, samimiyet, ahlâk, fazilet, hikmet, firaset, ruh asaleti, ehliyet, icazet, liyakat ve daha bir çok haslet gerekir.

Not: Bugün saat 14.00’te Tepebaşı TÜYAPKitap Fuarı’nda Beyan Yayınları’nda (Üst kat 7’nci yol) Sabataycılıkla ilgili kitabımı imzalayacağım. 11 Kasım 2001