Pazartesi

 

Türkiye halkı şifahî bir toplum. Bu toplumun çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlar “En şifahî toplum” durumundadır.

Yeni bir Ramazan’a çok az kaldı. Halkı, gençliği bilgilendirmek, uyandırmak, müjdelemek, korkutmak için bu Ramazan’da da küçük faydalı broşürler dağıtılmayacaktır. Kitap demiyorum, broşür diyorum. Çünkü kitap pahalıya mal olur, az basılır. Günümüzde kitap tirajları 1000’e, 500’e düşmüştür. Yetmiş milyonluk büyük bir ülke için bu rakam ne kadar azdır, ne kadar gülünçtür. Kültür ve medeniyet bakımından acınacak haldeyiz. Kendisini İstanbul’daki talebelik yıllarından tanıdığım değerli Japon türkoloğu Profesör Suzuki, ülkesinde Kanunî Sultan Süleyman konusunda bir kitap yazmış, 80 bin adet satılmış. Bizde ünlü Japon imparatoru Meiji konusunda bir kitap çıkartılsa 80 tane satmaz.

Ülkemizde kitap ve broşür yayınlamak izne ve ruhsata tâbi değildir. Matbaaya bir metin verirsin, basıldıktan sonra matbaa sorumluları ondan birkaç nüshayı devlete verirler; o kadar.

Bazı İslâmî şahıslar, kurumlar, cemaatler birtakım yayınlar için yekûn olarak her yıl trilyonlar harcıyor. Faaliyet raporları, prospektüsler, şahısların veya kurumların reklamları… Çoğu fuzulî edebiyat.

Bazı siyasî liderler, dinî cemaat başkanları, “Efendiler”, “Hazretler”, benim tâbirimle Baronlar kendi övgüleri, kendi şahsî reklamları için kocaman kitaplar çıkartıyorlar. Müslümanlara böyle yayınlar lazım değil ki.

Halkımızın, gençliğimizin ebedî mutluluğu, selâmeti, kurtuluşu için her yıl çok kaliteli olmak şartıyla milyonlarca faydalı risâle basılmalıdır. Bunların konuları şunlar olmalıdır:

1. İslâm dininin Türkiye’yi, dünyayı ve insanlığı kurtaracak tek nizam olduğu açıklanmalı.

2. Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselamın insanlık için en güzel örnek ve model olduğu isbat edilmeli. Müslümanlar ve bütün insanlar O’nun yolundan ve Hak katından getirdiği din ile kurtuluşa, necata, felaha kavuşabilirler.

3. Din, İman, Kur’an, Şeriat, Sünnet nurları herkesin anlayabileceği şekilde çok açık ve seçik olarak broşürlerle bütün Türkiye halkına ve bilhassa gençliğe sunulmalıdır.

4. İslâm güzel ahlâk demektir. Ahlâksız ve faziletsiz Müslüman normal ve iyi bir Müslüman değil, Müslüman müsveddesidir, Müslüman karikatürüdür. Bu anlatılmalıdır.

5. İslâm lâf, boş edebiyat, gevezelik dini değil iş, amel, aksiyon, hareket dinidir. Her Müslümana nasıl iyi şeyler yapabileceği broşürlerle gösterilmeli, anlatılmalıdır.

6. Günümüz Müslümanları, dinimizin temel emirlerinden olan emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını çok ihmal etmişlerdir. Bu anlatılmalıdır.

7. Zındıklar, reformcular, münafıklar, dini imanı para olanlar, kâfirlerle işbirliği yapanlar, karpuz gibi dışı yeşil içi kıpkızıl olanlar Müslümanları şaşırtmak, dinimizi yıkmak istiyor. Onlar teşhir edilmeli, halk bu konuda uyarılmalı, dinde reform ve yenilik yapılamayacağı anlatılmalıdır. İslâm dini kâmil, mükemmel bir dindir. İslâm dini tahrif edilmemiştir. Onda nasıl reform ve yenilik yapılabilir?

8. Bilhassa kadınlar ve kızlar konusunda risaleler çıkartılmalı; bunlarda tesettürün, iffetin, edebin, namusun önemi anlatılmalıdır.

9. Dine hizmet perdesi ardında bir sürü, bin türlü din sömürüsü yapılıyor, mukaddesat rantı yeniliyor. Halk bu ihanetlere karşı uyarılmalıdır.

Birkaç hafta önce bir dostum bana, dinî bir cemaat başkanı hakkında yazılmış büyük boy, bol sayfalı, ciltli bir kitap hediye etti. Böyle kitaplar beş on bin adet basılıyor ve “bağlılar” tarafından kapış kapış satın alınıyor. Kitabın konusu, baştan sona kadar cemaat başkanının övgüsüdür. Şöyle yüksek bir zattır, böyle büyük bir kimsedir edebiyatı. Peki bu kitabın masrafları nereden karşılanıyor? Tabiî ki, bu masrafları o cemaate bağlı Müslümanlar ödüyor. Yüksek meblağların bu gibi yayınlar için harcanması dinen, şer’an, vicdanen, ahlâken doğru mudur? Bence değildir. Çünkü:

A. Gerçekten büyük zatların övgüye, pohpoha ihtiyaçları yoktur. Onlar, kendileri hakkında bu gibi apoloji edebiyatı yapılmasına izin vermezler.

B. İslâm dininde bütün övgüler, hamdler, senalar Yüce Allah’a mahsustur.

C. Allah’tan sonra, efendimiz ve kurtarıcımız olan Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme salat ü selam getiririz. Salat ve selam okumak Kur’an âyetiyle emredilmiştir.

Ç. Ashab-ı kiram efendilerimiz için “Allah onlardan razı olsun” şeklinde dua ederiz. Çünkü onlar, Peygamber Efendimize hizmet etmişler, binbir çile ve zorluk çekerek İslâm dininin yayılması için uğraşmışlar, bundan dolayı bizim minnet ve hayır dualarımıza hak kazanmışlardır.

D. Asr-ı Saadet’ten bu güne kadar gelip geçmiş ulema, evliya, süleha, ehlullah, gavslar, kutublar, şüheda için de hayır dualar ederiz. Onlar bizim velinimetlerimizdir.

E. Kendimizin ve bütün iman ve din kardeşlerimizin bağışlanması ve selameti için de dua etmek gerekir.

Bunun dışında birtakım tarikat şeyhlerinin, cemaat reislerinin, kodaman Müslümanların şahsî reklamları, prestijleri, nüfuzları için büyük paralar harcanarak reklam kitapları çıkartılması İslâm dininin ve ahlâkının hikmetli hükümlerine uygun düşmez.

Yüce dinimiz ve Şeriatımız övgüyü yasaklamaktadır. Resûl-i Kibriya ve Fahr-i Kâinat aleyhi ekmelüttahiyyat efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde “Övgücülerin suratlarına toprak saçınız” buyurmuşlardır. Bu hadîs, yüze karşı övenleri, pohpohlayanları kötülüyor. Diğer bir hadîs-i şerifte de “Din kardeşini gıyabında öven kişi, sanki onun boynuna keskin bir bıçak çalmış gibi olur” buyurulmuştur.

Vicahta (yüze karşı) ve gıyapta övgünün kötülüğünü anlayıp öğrenmek isteyenler Hüccetülislam ve Zeynüddin İmamı Gazalî hazretlerinin İhyau Ulûmiddin adlı eserine müracaat edebilirler.

İnsanların kendisini övmesini istemek, bu övgülerden hoşlanmak kemalsizlik, hamlık alametidir. Olgun insanlar hiç olmayı isterler. Hazret-i Ömer Fâruk radiyallahu anh efendimiz ağlayarak şöyle dermiş: “Ya Rabbi beni keşke bir saman çöpü olarak yaratmış olsaydın…”

Din baronları için, faydasız dünyevî tantanalar için yekûn olarak milyonlarca dolar harcanıyor ama İman, İslâm, Kur’an, Şeriat, Sünnet, İslâmî hikmet, ahlâk ve fazilet nurları için faaliyet yapılmıyor. Eyvah ki, eyvah!.. Efsus ki, efsus!… 22 Ekim 2002